HDP'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) açılan dava iddianamesinde yer alan HDP yöneticilerinin basına verdiği demeçler, sosyal medyadaki paylaşımlar ve haklarında açılan davalarla ilgili ayrıntılar bu sayfaya sığmaz. Zaten muhataplardan da bunu inkâr eden yok. İkna gerekmiyor çünkü inkâr yok… İşin çivisi çıkmış! HDP yönetici ve milletvekillerine devlete ve yargıya meydan okuma cüretini veren ABD ve AB ağaları değil arkalarında garanti gördükleri siyaset tabandır. Hatta kapatma davasının birkaç puan artışı temin edeceğini söyleyenler de var. Asıl incelenmeye muhtaç olan kapatma talebi gerektiren bu kadar yasa dışı işlerine ve kamuoyundaki yaygın terör örgütü algısına rağmen bu kadar oyu torbasına nasıl koyduğudur!..
Bu kadar hengâmeye rağmen HDP'ye dönüp, “şiddetle aranıza mesafe koyun, PKK terörünü kınayın" demeyen Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu, Davutoğlu ve Babacan’ın iştahını kabartan da muhtemelen HDP’nin kapatılması durumunda ortada kalacağını umut ettikleri seçmenden pay almak için onlara şirin görünmektir.
Muhtemelen kapatılması durumunda HDP’ye ön açacak yeni bir parti kurmanın engellenmesi ihtimali onların seçmeni kendi hanelerine kaydırma gayretini körüklüyor. Kamuoyundaki büyük çoğunluk HDP'nin kapatılmasını destekliyor. Peki desteklemeyenler özellikle CHP ve İP bunu nasıl izah ediyor?
HDP’nin kapatılmasının Türkiye’deki seçmenlerin iradesine zarar vereceğini iddia ederek “Türkiye’deki demokrasiyi daha da sarsacak ve milyonlarca Türk vatandaşını seçilmiş temsilcilerinden mahrum bırakacaktır” diyen ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price ve “Ülkenin ikinci en büyük muhalefet partisinin kapatılması Türkiye’deki milyonlarca seçmenin hakkının ihlal edilmesi anlamına gelir” diyen AB Başkan Yardımcısı Borrell de seçmen tabanını hedefe alıyor.
Terörü içeriden ve dışarıdan destekleyenler; içeride örgütü siyaseten meşrulaştırma dışarıda ise silah ve mühimmat yığınağı ile besliyor. Kapatma davası ile uyduracakları mağduriyet hikâyeleri üzerinden seçmen tabanını istismar ederek nemalanmaya çalışacaklardır.
Bugüne kadar örgütün bir siyasi parti kimliği ile açılan yoldan kendisini Meclis’e taşıyan seçmene sırtını dönüp dağdan gelen talimatlarla siyaset yapması trajik ve acı verici bir durum. Kapatma sonrası muhtemelen siyasi ve demokratik izlenim vermek için yine isim değişikliklerine giderek kamuoyundaki terör örgütü algısından kurtulmaya çalışacaklar.
HDP’nin sürüp giden bu dağdan gelen talimatlarla siyaset yapma oyunu ve bunu saklama ihtiyacı bile duymayan meydan okumasına devletle birlikte seçmen tabanı da sessiz kalamaz.
Nitekim çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır anneleri yaptıkları açıklamada “HDP'nin içyüzünü artık bütün Türkiye görsün. Biz her türlü ifade vermeye hazırız. Para karşılığında çocuklarımızı sattılar. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na çok teşekkür ediyoruz. Allah razı olsun çünkü mağduriyetimizi biliyorlar” diyerek Anayasa Mahkemesi’ne açılan davaya destek verdiler.
Coğrafyayı parçalamak isteyen PKK’nın alanını daraltacak olan asırlık saldırılarla hasar almış olsa da yine kadim kültürümüzdür. Eğitim sistemini, kültür, sanat ve medya hayatını, medeniyet değerlerimizi, köklerimizi yeniden inşa edemezsek bu mücadeledeki en güçlü aracımızdan mahrum kalırız.
Başlangıcından beri bu kültürü diri tutan bölgenin Müslüman halkının, kanaat önderlerinin, İslâmî çevrelerin ve cemaatlerin ihmal edilmiş tarihî rolleri ve sorumluluklarını hatırlayarak sahada yer alması gerekir.
Bir siyasi partinin kapısında aylarca nöbet tutan bir anne “Çocuğumun burada kaybolduğunu biliyordum. Kaybolduğu yerde arıyorum. Artık nerede açılırsa açılsın enselerinde olacağız. Nerede olursa olsun orayı da kapatacağız” diyorsa artık tartışacak ne var!..
Anaların kuşatması sandığı sardığında bakalım ne yapacaklar!..