Bir grup turist ilginç bir köye gitmiş. Eski ve taş yapı binaları, doğal güzelliği ile köy onları büyülemiş. Duvar dibinde oturan yaşlı bir adam görmüşler, “buralı mısın?” diye sormuşlar “hayatım burada geçti” demiş. “Köye bayıldık, sana bir sorumuz var" demişler. “Bu köyde hiç büyük bir adam doğdu mu?” Yaşlı adam “hayır” demiş.
“Hayır, sadece bebekler doğdu…”
Hiçbir köyde büyük bir adam dünyaya gelmez. Hiçbir anne dünyaya bir doktor, mühendis veya avukat getirmez. Ama hiçbir anne dünyaya bir alkolik, uyuşturucu bağımlısı veya kumarbaz da getirmez. Allahü teâlâ dünyanın her yerinde yeni doğan her çocuğun kalbini temiz olarak yaratmaktadır. Bunları sonradan ana ve babaları, arkadaşlar yani çevreleri karartmakta, kendileri gibi yapmaktadır.
Her ailenin çocuğunu derinden sevdiğine, onlar için en iyi şeyleri istediklerine inanırım. Buna rağmen çok sayıda aile, çocuklarının arzu ettikleri rotadan çıktığını söyleyerek yardım istemekte ve ciddi sıkıntı yaşamaktadır.
Büyüme ortamları büyük adam yetiştirdiği gibi yetenekleri harcayan, gelecekleri karartan yerler de olabilir. Büyüme ortamı heyecanlı büyüdüğümüz yerdir. Ama terör başta olmak üzere veba gibi yayılan kötü alışkanlıklar yüzünden bir sürü çocuk uyanamıyor bile ya da gözlerini hendekte açıyor. Çocukların geleceklerinin şekillendiği yer olması gereken köy, kasaba ve şehirler düşman kazandıkları mekânlara dönüşmüş.
40 yıldır mücadele ettiğimiz terör aynı zamanda bir çocuk sorunu hâline geldi. 1994 yılından beri polisin önüne gösterici diye sürülenler, dağda terörist olarak yetiştirilenler, duvar dibinde molotofkokteyli hazırlayan çocuklar.
Çocukların eğitim alması durumunda kendisine eleman bulamayacağını bilen PKK, eğitim yuvalarını hedef aldı, bölgedeki okulları ateşe verdi ve çocukları okulsuz bırakarak para karşılığında molotofkokteyli hazırlatıp hendek kazdırarak onları şiddetin bir parçası hâline getirdi. Çocuğunu örgüte göndermeyen aileler ise tehdit edilip, cezalandırıldı.
Çocuklarını örgüte kaptırmak istemeyen aileler çocuklarını hendeklere kurban vermemek için yollara düşüyor. Halka bu büyük acıları yaşatanlar şimdi şiddete boğdurdukları çocuklar üzerinden siyasi istismar alanı arıyorlar.
Dünkü yanlışlar bugünkü acıları beslediği gibi dünkü doğrular da bugünün inşasına malzeme olabilir. Bunun en güzel örneği, Sultan II. Mahmud Hanın, ülkenin her tarafına gönderdiği bir fermanda saklı. Bu fermanda şöyle deniyor:
“Dinî vecibeleri öğretmek ve seçeceği mesleğin bilgilerine sahip kılmak babaların çocuklarına karşı ilk vazifesidir. Ne yazık ki, bir zamandan beri birçok ana ve baba bunu unutarak, çocuklarını daha beş-altı yaşında kazanç hırsı ile sanat sahiplerinin yanına çırak olarak veriyorlar veya başıboş bırakıyorlar.
Çocukluk çağında cahil kalanlar ise, bulûğ çağlarında hem kendileri için, hem de memleket için dert oluyorlar. Bu, iki dünyada cezayı gerektiren bir ihmaldir.
Sizlere emrediyorum ki, bu ferman elinize değdiği anda, bölgenizde 6 yaşını bitirmiş ne kadar çocuk varsa bunları tespit ediniz!
Mevcut mahalle mektepleri yetmiyorsa bina ve hoca bularak mektepsiz çocuk bırakmayınız!
Mektep çağında olduğu hâlde bu çocukları yanlarına alıp çalıştıranların şiddetle cezalandırılacaklarını ilân ediniz!
Anasız ve babasız olanlarla, okumaya gücü yetmeyenlerin tahsilini devletin temin edeceğini ilân ediniz!..”