Büyük beklentiler, kocaman riskler ile uzunca bir süre bel bağladığımız "çözüm süreci" niye bitti? Çünkü baştan beri niyeti bozuk PKK’nın derdi Kürt siyasetine alan genişletmek değil kendi küçük Kanton devletini kurmaktı. Çatışmasızlık ortamını tesis için hükümetin her iyi niyetli yaklaşımını kullandı ve istismar etti.
Çözüm süreci devamında ne PKK’dan ne HDP’den siyaseti büyütecek çatışmayı küçültecek bir hamle gelmedi. Aksine bu soluklanmayı hendek kazıp patlayıcı depolamak için kullandılar. Sonunda devletin sabır taşı çatladı ve kördüğüme dönen çözüm süreci hendeklere gömülürken PKK’nın yöneticilerinden Mustafa Karasu Türkiye’de kıyamet kopması gerektiğinden bahisle “Çatışmasızlık ortamını sürdürmenin bir anlamı kalmamıştır” demişti. Şimdi ne oldu da “çatışmasızlık ortamı”nın yeniden başlaması için bükülmeye, Suriye operasyonu ile güneyimizde örmeye çalıştıkları tehdit kuşağı çökertilirken en kritik aşamada çözüm sürecini yeniden dillendirmeye başladılar.
HDP ve kazdığı hendeğe düşen PKK stratejisini değiştirip çözüm sürecinin yeniden başlaması için Öcalan’ın yeniden sahne almasını, Barzani ve ABD’nin müdahil olmasını istiyor.
Bu taleplerine Hükümetten gelen cevap tam da anladıkları dilden oldu.
Başbakan Binali Yıldırım önceki gün “65. Hükümetin ilk 100 günü” değerlendirme toplantısında iç güvenlik konusunu değerlendirirken “Çözüm, mözüm yok kardeşim, çözüm vatandaşta. O fırsatı kaçırdılar. Vatandaşla aramızdaki bu hainleri çıkaracağız, terör örgütünü Kürt vatandaşlarımızın başına bela olmaktan kurtaracağız. Çünkü bu terör örgütlerinin Kürtler diye bir sorunu yoktur. Kürt vatandaşlarımızın PKK terör örgütü sorunu var. Biz bu sorunu kentlerde büyük ölçüde kontrol altına aldık. Şimdi kırsalda güvenlik birimlerimiz, silahlı kuvvetlerimiz, jandarmamız, polisimiz bütün gücüyle üzerine gidiyor ve gitmeye de devam edecek. Bu konuda herhangi bir zaafı asla kabul etmiyoruz” dedi...
Bu açık ve net ifade bazılarının kulağına hoş gelmedi.
Ama Sayın Başbakan’ın “Çözüm, mözüm yok kardeşim, çözüm vatandaşta, o fırsatı kaçırdılar” sözü bu mücadelenin özetidir. Çözüm sürecinde ısrarcı olmak, mehil istemek arkasına sığınarak yeniden can çekişen örgütün güç kazanması için göz yummaktan ibarettir.
Bir yılana bir delikten bir defa ısırılır.
PKK, Türkiye’de yürüttüğü egemenlik savaşında Suriye topraklarını insan ve silah temini için cephe gerisi olarak kullanma imkânını kaybediyor. Suriye operasyonları ile arka bahçelerini kaybediyorlar. Baştan beri terörle mücadelede Türkiye’nin zayıf karnı güney sınırlarındaki zorlu coğrafyadan, Irak’ın işgali ve Suriye iç savaşından kaynaklanan ve kevgire dönen “sınır geçirgenliği” idi. Beslenme alanları operasyonlarla kaybedilmeye başlayınca PKK sıkıştığı yerden yeniden Kürt nüfusa sığınmak istiyor.
Kendisi ile Devlet arasındaki savaşta devletin yanında duran Kürtlerin, yeniden hamisi rolüne girme yüzsüzlüğünde. Kürtleri “Hendek savaşları”nda kaybettiğini, silahla çözüm olmayacağını biliyorlar ama silahsız hiçbir yere gidemeyeceklerini de.
Dertleri sadece kayıplarını yerine koymak için zaman kazanmak.
Bekledikleri kıyametin kopması yakındır, tabii kendi tepelerine...