Aile içi şiddet ve boşanmaların toplumsal tahribatı yangınlardan bin beter. Hasar alanı giderek büyüyor. 2023 yılında 173 bin 342 olan boşanma sayısı, 2024'te 187 bin 343’e yükseldi.
Hasar boşanma ile sınırlı değil, hafta içinde medyaya yansıyan iki aile cinayetinde başlık: “Ahmet Can’ı karısı, Nazlı’yı kocası katletti…”
Aynı gün medyada yer alan bir başka haberde ise; “Boşanma davalarında yıllar süren yıpratıcı süreç sona eriyor” deniyordu. Boşanma sürecinden barışa ve aileye bir geri dönüş yolumu bulundu diye sevindim ama geri dönüş yok…
Çözüm dedikleri; “Aile ara buluculuğu sistemi” ile taraflar kısa sürede barışçıl şekilde ayrılabilecekmiş!.. Anlaşmalı bir şekilde kısa sürede sonuçlanan boşanmalarda, velayet, nafaka ve mal paylaşımı konularında da uzlaşma kolaylaşacak deniyor.
Bu uygulama bana, boşanma ile sonuçlanan yangın sonrası ayakta kalan kırık dökük masa, sandalyeyi kurtarmak gibi teselli makamında bir şey geldi.
Verdiğimiz, vermemiz gereken mücadele ailelerde yıkımdan önce tedbir için büyük resme bakmaktır. Arıza nerede?.. Ciddi bir tehdit olarak hayatımıza giren, aile içinde boşanma ve şiddet “sosyal çürümenin” en dikkat çeken ve hasar bırakan sonuçlarından biridir.
“Sosyal çürüme” dediğimiz hayatımıza yön veren toplumsal değerlerin, normların ve sosyal desteğin zayıflaması, birey ve toplumun bir anlamda “merkezini” kaybetmesi demektir. Etrafımızı tedricen saran bu yangında en büyük hasarı aileler alıyor.
Bireyler arasında güçlü ilişkiler kurmak ve birlikte hareket etmeyi sağlayan toplumsal bağlar, hayatta karşılaşılan zorluklarla başa çıkmada, mutluluk ve başarıyı paylaşmayı mümkün kılar. Bu destek, aile, arkadaşlar, komşular ve toplumun diğer üyeleri arasından olabilir.
Parçalanmış ailelerde ilk fark edilen hasar “akraba ve dostlar tarafından beslenen sosyal desteğin” kaybedilmiş olmasıdır. Kişi varlığı ve yokluğu, keder ve sevinci paylaştığı insanları terk eder veya terk edilirse hayatta geriye ne kalır?..
Akıl hocası olarak sığındığı medya araçları; sorumsuzca sunduğu “hazcılık kültürü” aile yapısını tehdit etmektedir. Her tür sınır ortadan kalkarken “Aidiyet buharlaşıyor, kimliksiz, sınırsız sahte, ayartıcı, insanı kendisine, ailesine, mazisine yabancılaştıran yeni bir dünyanın…” içindeyiz...
Sorumluluk almadan, aidiyet olmadan dostluk olur mu?.. İnsanın hem duyma hem de düşünme melekelerini kaybetmesine yol açan ama hiçbir sorumluluk almayan sosyal medya için yeni bir isim bulmak lazım!..
Son yıllarda artış gösteren boşanmaları tetikleyen sorunlar sadece iki kişi arasında değil; geniş aile bağlarının zayıflamasından ve bireyselleşmenin yaygınlaşmasından kaynaklanıyor. Nitekim aile içi sorunların çözümü için artık müdahaleci kurum olarak resmî kurumlar araya giriyor, aile büyükleri ve buharlaşan dostlar devre dışı kalıyor.
Suça karışan çocuklara bakalım, ilişkisi yok gibi görünse de arka planında hasar almış aileler var. Boşanmalar sonucunda ortada kalan çocukların suç işleme oranlarında bunlar net görülüyor. Boşanmak isteyenlerin, çocuklarını düşünerek ayrılmalarını gözden geçirmeleri için onları ikaz edecek “aile bağları” nerede?..
Boşanmaların, aile içi felaketlerin önlenmesi için bireyler ve kurumlar arasındaki duygusal bağların kuvvetlenmesi ve birbirleriyle daha fazla etkileşimde bulunmaları ve dayanışma göstermeleri bir mecburiyettir…
“Yalnızlık” kara bir deliktir, nihayetinde insanı yutar…
Hikmet Köksal'ın önceki yazıları...