Avucundakini saklayan adam Hoca Nasreddin'e sormuş: "Bil bakalım Hocam, elimdeki nedir?" Hoca da "Biraz ipucu ver bakalım" deyince adam da "Dışı beyaz içi sarı" demiş sırıtarak. Hoca da şöyle cevap vermiş: "Ne var bunu bilmeyecek, şalgamı soymuşlar, içini oymuşlar havucu koymuşlar..."
Hafta içi, Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) mezunlarını işsiz bırakan veya bırakma ihtimali olabilecek üniversite bölümlerine el atmaya hazırlanıyor diye haberler çıkınca Nasreddin Hoca'nın bu fıkrası aklıma geldi.
YÖK, bundan sonra bölüm açmak isteyen üniversiteye artık hemen izin vermeyecekmiş. Kısaca mezunlarının yüzü gözü sürtülen sürekli artan işsizler ordusuna yeni işsizler kazandırmak için üste bir de harcama yapan maliyet getiren bölümler neden açılsın.
Tebrik etmek lazım(!)
Bunu bilmeyecek ne var, işsiz mezunların hangi okuldan mezun olduklarını sorsunlar yeter.
Hormonlu patlıcan gibi ülkenin iş ve istihdam envanterinden habersiz, iş dünyasından kopuk, mezununa karşı hiçbir yasal ve ahlaki sorumluluk taşımayan kontrolsüz bir büyümenin daha acı sonuçları ile karşılaşmadan acilen bir yerden başlamak da kazançtır.
Zararın neresinden dönsen kâr, misali bu yüzleşmeyi YÖK'ten önce her üniversitenin kendi yapması gerekirdi. Gerçi doğal seleksiyon ile mezun işsiz öğrenciler arasındaki sosyal ağ üniversiteye hazırlık yapan öğrenci ve aileleri de bu hesaplaşmanın içine çekiyor. Hangi üniversite hangi bölüm mezunlarının mezuniyet sonrası hayata girebildiği yazılıp çizilip konuşuluyor tercihler de buna göre yapılıyor. Sonuçta bazı üniversite ve bölümler giderek öğrenci bulamaz hale gelip kendini kapatıyor. Bu tabii bir sonuçtur. Bazı üniversitelerin kamu ve özel sektörün duyduğu ihtiyaçtan çok fazla mezun veren bölümlere ısrarla öğrenci alıp mezun etmesi de mevcudun alanını daraltır. Mezunları, iş bulamayıp kendini ifade edemeyip geleceği için kâbuslarla boğuştuktan sonra sonuç, öğrenciye çile, aileye kederdir.
Önümüzdeki yıllarda ülkenin şartlarına uygun mezun profili elde edilebilir ama bu halen mezun olup işsiz üniversite mezunlarının sorunlarını çözmüyor.
400 bini aşan İİBF mezunlarına ek binlerce gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri, öğretmenler, meslek yüksek okulu mezunlarının sorunu nasıl çözülür?
Bana göre meselenin tamamı ve can damarı, daha nitelikli insan gücünü yetiştirmek amacıyla sektörlerle iş birliği yapmak, böylece daha çok talep edilen bir mesleki eğitim yapısına ulaşmaktır. Sektörlerle iş birliği içerisinde ihtiyaç duyulan iş gücünü yetiştirmek ve mezunları paydaşlarla iş birliği içinde il, bölgesel ve ulusal düzeyde ihtiyaç planlamasına uygun olarak istihdama hazırlamaktan ibarettir.
Önceki yazılarımızda bahsettiğimiz "uygulamalı eğitim" daha okul sıralarında öğrencilerin Kamu-Özel işverenler tarafından etiketlenmesi, gelecek için onlara bir yol haritası verecek.
Şirketler gençler için elini uzattıkları taşların altında umutla savaşan genç ruhları fark ediyor. Küresel işbaşında eğitim ağına destek için "İşbaşında eğitim uygulaması" yoluyla genç istihdamının artırılmasını hedefleyen bir anlaşmaya geçtiğimiz aylarda 21 şirketin imza atması umut verici bir başlangıçtı.
Bu uygulama tüm iş dünyasına ve özellikle yerel yönetimlere örnek olmalıdır.
ABD'deki Ulusal Akademi Vakfı (NAF) modellenerek işverenlerin meslek eğitimi alan öğrencilere istihdam desteği vermesi, işletmeler ile iş birliğinin gelişmesine maddi katkı, öğrencilere staj imkânları ve yerel öğretmen ve eğitim, yöneticilere müfredat geliştirme çalışmaları konularında yardımcı olmalıdır.
Sorun varsa çözüm de vardır ve bazen çözüm umulmadık yerdedir.
İşsiz kalan Temel, Rize İş-İşçi Bulma Kurum Müdürlüğünü aramış. Görevli telefonda "Ne iş yaparsınız, mesleğiniz ne?" diye sormuş. Temel de "Aslan avcısıyım" demiş. Memur da,
"Beyefendi Rize'de aslan ne arasın?" deyince Temel de cevabı yapıştırmış:
"Biz ne dedik, işsiz kaldık dedik ya..."