Yasak Bölge

A -
A +

Önceki gün Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği, Şehir Meydanı’nda ziyarete açılan 109 yazar ve 162 yayınevinin katıldığı “Erzurum Kitap Fuarı”nı imza günü dolayısıyla ziyaret ettik. Fuar alanına girmek için uzun sıraların oluştuğu, okuyucuların özellikle gençlerin yoğun ilgi gösterdiği fuarda "Tarih" konulu eserlerin bulunduğu stantlar en fazla ilgiyi topladı, yazarlarla tanışmak, kitaplarını imzalatmak için gençler birbirleriyle yarıştı.  
Genç nesillerin tarihini öğrenme merakı, yok edilmek için kuyulara atılıp üzerine beton dökülen devasa bir medeniyetle yüzleşmesine yol açtı.
Türk tarihi, Türkiye’nin yasak bölgesiydi, giriş yasak, çıkış yasak.
Tarihimiz, sanki radyasyon tehlikesine maruz kalınacakmış gibi dönüp bakmanın bile yasak edildiği bir bölgeydi. Nükleer savaş kalıntıları muamelesi gören kendi tarihimizin şimdi içine girmek sömürge zihniyetli adamları rahatsız etse de bir salgın hâlini alıyor.
Biraz inceleyen sesleniyor: “Hey! Burada bir uygarlık var, bu kömürleşmiş kalıntılarda kendi geleceğimiz var...”
Ağaçlar, bitkiler gıdasını kökleriyle topraktan, toplumlar da güçlerini tarihten alırlar. Bir milleti tarihinden mahrum bırakmak, üzerine nükleer silahlarla saldırmaktan daha fazla tahribat yapar. Tarihini öğrenmeyen toplumlar ölüdür ama bunu kendileri bilmez.
Genç nesillerin kültür, sanat, mukaddesat kahramanlarını aşağılar hor gösterirseniz onların yerini sahtekârlarla hokkabazlar alır. 
Çocuklarımıza ne olmamaları gerektiğini söylüyoruz ama ne olmalarını nasıl becerecekleri hakkında da bir fikrimiz ve telaşımız olmadı. Belki bazılarımızda çocuklarımızı geçmişte saklı kalmış kahramanlara benzetmek, kirletilmiş bir dünyada değersiz kalacağı korkusu önümüzü kesti.
Bu sözü "geleneklere bağlılık eski günlerde kaldı" diyenlere değil geleneğe bağlı olduklarını iddia eden ama korkulara tutsak olanlara söylüyorum.
Birçok çocuk ve genç, bir film yıldızı şöhretli bir sporcu ya da en azından zengin olacağını hayal ederek büyüdü. Medyanın etkisiyle milyoner veya ünlü olmak büyük evlerde yaşamak ve son model arabalara sahip olmak istiyor. Televizyonda gördükleri, dertsiz ve tasasız zannettikleri kişilerin birer kopyası olmak için zamanlarını harcıyorlar.
Gözlerimizin önünde cereyan eden trajik bir gerçek, gençlerin her zaman büyük hayaller kurmaları normal karşılanmıştır ama geleceklerini değerlere savaş açarak inşaya çalışmak felakettir.
Hızla yayılan kitlesel yozlaşma ve geleceğin teminatı olan genç neslin ciddi manada ruh sağlığını kaybetmesine karşı bir sığınak ve barınak olarak kaybedilmiş tarihin yeniden bulunması, onların yazıya dökülmesi, ulaşmak için oluşturulan uzun kuyruklar umutları yeşertiyor.
Çocuklarımızdan her gün bir parça kopartılıp, atalarından ve ailelerinden gelen ahlaki değerlere karşı çıkıp isyan etmesi, bunun karşılığında bedel olarak yaygın bir enaniyet, narsisizm, kaygı, depresyon ve şiddetin artması bizlere acı verirken yerli hainleri mutlu ediyordu.
Şimdi roller değişti, bir kalem soytarısı sosyal medyadan saldırıyor;
Kûtülamâre’de olanları, İngilizlerin 29 Nisan 1916’da 40 bin ölü bırakıp 13 general, 481 subay 13 bini aşkın askerinin Osmanlıya teslim olduğu tarihlerinde aldıkları en ağır mağlubiyeti, öğrenmek istemiyormuş.
Dertleri kendilerinin değil genç nesillerin tarihlerini öğrenmesi.
Korkunun ecele faydası yok, "yasak bölge"de bir "gedik" açıldı bir kere...
 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.