Kafkasların İstanbul'u Bakü

Sesli Dinle
A -
A +

Bakü’ye 1994’te gitmiştik ilk defa, o zamanlar yorgun ve fakir bir şehirdi. Eğik bükük raylar üzerinde köhne tramvaylar dolanırdı, vatmanları yaşlı hanımlardı. Temizlik işleri de kadınlardan sorulur, çalı süpürgesiyle çalışırlardı. Sadece Lada, Moskviç gibi Rus arabalarını görebilirdiniz, burunlu otobüsler gürül gürül benzin yakar, yarısını da çiğ atarlardı. 

 

Kafkasların İstanbul'u Bakü

 

Zavotlar (fabrikalar) korku filmi gibiydi, çok kirliydi, çevre felaketiydi. Derler ki 2. Cihan Harbi’nde Naziler esirleri gaz odasına kapatmış. Açıp baksalar ki Ruslar, Ermeniler, Gürcüler mevta, Azerbaycan Türkleri oturmuş muhabbet ediyor, ellerinde sigara... 

 

Sovyetlerden kalma sosyal konutların, sıvaları dökük, kapıları sökük, bacaları çöküktü, yer yer tuğla briketle örülmüş, sunta ve tenekelerle kapatılmış, mekân yapılmıştı kaçkınlara. Kasvetli binalardı, katlarda bir sürü daire, banyo tuvalet ortaklaşa.

 

Kafkasların İstanbul'u Bakü

 

Belediye otobüsleri para alır ama bilet vermezlerdi, rüşvetin adı hürmete çıkmıştı. 

 

Üç beş Türkü saymazsanız esnaf yoktu, Türk fırınları ve lokantaları yeni tatlarla tanıştırmış, marketlerimiz sayesinde çikolata, bisküvi, meşrubat, sabun, sakız ve deterjana kavuşmuşlardı. 

 

Devlet magazinlerinde raflar boştu. Alabileceğiniz sebzeler çok olsun iki kalemdi, patatesle kelemdi. Ülke bağlık bahçelikti ama meyve satılmaz, peynir tanınmaz, zeytin bulunmazdı. 

 

Hâlbuki parklarda sıra sıra zeytin ağaçları... 

 

Kafkasların İstanbul'u Bakü

 

O zamanlar üç dolar bozduran kraldı, şimdi otuz bozduruyorsun çay kahve parası. 

 

Fikriniz olsun diye yazayım 1 manat (AZN) 15-16 Türk lirası, bir ekmek 40 kepiq, süt 1,6, peynir 6, domates 1,5 manat. Yani aşağı yukarı bizim ayarda. Mazot, benzin 1 manat ama alası dersen çift kat. 

İSTİKBALİ PARLAK

Azerbaycan petrol gelirini Ruslardan kurtarınca hızla kalkınır, kabuğunu kırar. Şimdi marka mağazalar, restoranlar, İstanbul’da bile göremeyeceğiniz arabalar. 

 

Kafkasların İstanbul'u Bakü

 

Taşlar oturmuş, tarifeler konulmuş, kiminle muhatap olacağınız ve ne ödeyeceğiniz belli. Rüşvet, avanta, asla. 

 

2015 Avrupa Olimpiyatları, 2017 İslami Dayanışma Oyunları ve Formula 1 yarışları Bakü’yü tanıtmış cihana.  

 

Yarış için ayrı pistleri yok, aynı Monoca gibi şehrin merkezini kullanıyorlar. Her turda, tarihî binalar, pürüzsüz caddeler, parklar, havuzlar görüntüye giriyor. Bir tarafı Hazar, bir taraf Azadlık Meydanı. Al sana reklam!

 

Kafkasların İstanbul'u Bakü

 

Bakü gezilesi görülesi bir şehir, çok da temiz, bal dök yala. Bir mimari üslubu var ve bundan taviz vermiyorlar. 

 

Biz İstanbul’u niye betonlaştırdık bilmem, böyle dizayn edemez miydik acaba?

 

Zığ Gölü, Şüvelan, Merdekan, Binegedi, Emircan civarında antik kentler var, demek ki binlerce yıldır insan ağırlamakta. Yöre bir zamanlar Sasanilerin elinde kalır sonra İslam’la tanışırlar. Araplar “Bakuye” derler ona. 

 

15. yüzyılda Şirvanşahlardan İbrahim Halilullah, muhteşem bir saray yaptırır. 

 

Kafkasların İstanbul'u Bakü

 

Sur içi bozulmamış, maziyi yaşıyor hâlâ. Bence “İçeri Şehere” en az iki gün ayırın, bitmez yarım kalır yoksa.

 

Kız Kalesi eski bir deniz feneri, Hazar’dan gelebilecek tehditlere karşı gözcülük de yapar. Ön yüzü üçgenimsi hedef küçültmüş ustalıkla. 

 

Şirvanşah mimarisi de Ahlat’takilere benziyor, sarayın divanhanesi bizim Emîr Bayındır Kümbetiyle akraba. Tercan Mama Hatun Kümbetini alıp getirin, kaybolur gider arada. 

BİZDEN BİRİLERİ

Derviş Kümbetinde yatan Yahyâ-yı Şirvânî hazretleri Anadolu’da çok iyi tanınır. Kendisi Halveti yolunun önderlerindendir. Onun yaşadığı dönemde Şah İsmail Safevi Devleti’ni kurmamış, Şirvanşahları ortadan kaldırmamış yöreyi Şiileştirmemiştir daha. Şah aslen Türk’tür (Hatayi) ama Acem’e çalışır, Fars hegemonyası çöker Tebriz’e, Şiraz’a.

 

Kafkasların İstanbul'u Bakü

 

Şirvanşahlar ve Karabağ Hanları İran’dan ziyade Osmanlıya yakın dururlar. Gelgelelim mesafe ırak olunca…

 

Bakü İstanbul’dan daha sıcak. Hazarı geçince çöller başlıyor zira.  
Çok turist var, Türklere farklı davranıyorlar. Bilhassa Karabağ mücadelesinden sonra bize muhabbetleri artmış. İran’ı tanıma fırsatı bulmuşlar. Malum Tahran & Erivan kolkola.

 

Kaldığımız otel Bakü’ye hâkim bir tepedeydi, sabah kahvaltı yaparken baktım ışığı güzel, açtım camı tam deklanşöre basacağım, garson koşarak geldi “no no no mister!” Âdeta yırtınıyor. Neymiş klima çalışıyormuş da filan. 

 

“Yaa” dedim “şuradan çekeceğimiz iki kare resim, on saniye sürer anca.”
- Abim desene Türk’üm diye. Çek çekebildiğin kadar, icaze verdim her şey serbest sana. 

 

Çocuk mahcup oldu. Çay getiriyor kahve getiriyor, kendini affettirmeye çalışıyor. Neden yanıma Türk bayrağı, İstanbul resmi filan almadım ki. Verirdim ona. 

DİL BİRLİĞİ

Bizden daha berrak bir Türkçeleri var. Hava durumu sunarken “seherin bazı hisselerinde” demiyorlar mı bayılıyorum onlara…

 

Halkın %94’ü Müslüman geri kalanı da Rus, Gürcü, Malakan (Petro muhalifi Ruslar) filan. Bir zamanlar Yahudi de varmış, eser miktarda. 

 

Bakü evvel zamanlarda da petrol ve tuz satar. Arap seyyahı Ebu Dülef’e göre, iki neft sızıntısından yılda 720 bin dirhem gelir sağlarlar (10 YY.) 
Eskiden İpek Yolu’ndan gidenler Hazar’ı alttan ya da üstten aşar yürürlermiş haftalarca. Biz gemiyle geçmiştik, akşam bindik sabah yanaştık Türkmenistan’a. Sonra? Sonra çöllere düştük. Aşkaabat’a vardığımızda dört lastik de erimişti, artık o nasıl bir sıcaksa.

 

Bakü sokaklarında gezerken adım başı tiyatro binası. Yok resim sergisi, yok sanat galerisi, tarih, halı müzesi, coğrafya, etnografya… Ünlü petrol zenginlerinden Hacı Zeynelabidin’in yaşadığı konak arkeolojik eserlere evsahipliği yapıyor mesela.  

 

Nüfusları genç, 5 bin mektepte 1 milyon 600 bin talebe okuyor. 49 üniversiteleri var, Türkler talebe ve muallim olabiliyorlar. 6.500 kültür tesisi, 4.605 kütüphane (ki Millî Kütüphanede, 4,5 milyon yazma ve basma eser var) 125 müze, 43 tiyatro salonu, 3.680 kültür evi... 

 

Neticede %99,5’i okur yazar.

ŞİİRİ SEVİYORLAR

Bilirsiniz bizde şiir kitabı satılmaz. Şairler cebinden bastırır kartvizit gibi dağıtır eşe dosta. Azerice Yunus Emre Divanı çıktığı gün 1 milyon satmış.

 

Yani her eve girdi dense yalan olmaz.

 

Onların da Köroğlu ve Nasreddin Hocaları var. Genceli Nizami’yi hangimiz tanımıyoruz, Leyla Mecnun gibi bir zirve yazmış salmış ummana.
Azerbaycan Türkleri de bizim gibi dublajda ustalar, Türk filmlerini ise olduğu gibi takıyorlar, fark etmiyor nasıl olsa. 

 

İlk gittiğimizde Şeki’ye de uğramış, rahmetli Vahabzade’ye konuk olmuştuk. Şirin mi şirin bir kız torunu vardı. Öğretmeni için bir şiir istemişti ısrarla. Rahmetli çay içinceye kadar kapandı, bir şeyler karaladı kâğıda. 

 

-Oku dede.

 

Bir okudu muhteşem, ölçüyse ölçü, kafiyeyse kafiye, manaysa mana. Ne ağda, ne dağdağa, tam ayarında... Pes! Demek ki şair olunmuyor, doğuluyor. 

 

Eğer birini ağlatmak istiyorsanız Bahtiyar Bey’in “Annem öldü mü?” şiirini dinletin. Bedirhan Gökçe’nin sesinden olacak ama. Gözyaşı garantili. Mendili hazır tutun kenarda. 

ŞEHİDLER ÖLMEZ VETEN BÖLÜNMEZ

Şühedaya çok değer veriyorlar. Ben bir hıyaban var sanıyordum meğer her kentte ayrı hıyaban. Bakmaya kıyamazsınız nasıl şirin çocuklar. 

 

Şehid anaları kendilerini şanslı sayıyor, şeref duyuyorlar. Zaferi “ölümden kaçanlar” değil, “ölüme koşanlar” kazanıyor.

 

Nizami Caddesi bizim Bağdat Yolu ya da İstiklal gibi. Önemli markalar sıralanıyor. Türk mağazaları itibarlı, Batı’nın pahalı kıyafetlerinden eksikleri yok, fazlaları var.  

 

Hazar kıyıları halka açık, akşamları kalabalık oluyor bilhassa. Millî Parkın içine dünyanın en yüksek bayrak direğini dikmişler burcunda nazlı hilal dalgalanıyor. Azerbaycan bayrağındaki yeşil İslamiyeti, mavi Türklüğü işaret ediyor. 

 

Belediye otobüsleri yeterli olmalı mesai saatlerinde bile makul yolcusu var. 
Otogar’dan Tiflis, Tahran, Tebriz, Kars, Astrahan, Volgograd, Moskova’ya bine yakın otobüs kalkıyor. 

 

Bakü metrosu iki hat, 35 km civarında. Kafkasya’nın en uzun ve en işlek metrosu. Sabah akşam kalabalığı emiyor âdeta. 

 

Bakü füniküleri ise Behram Gür istasyonundan Şehitler Hiyabanına 4 dakikada ulaşıyor, ücreti 20 kepiq. Takriben 3 lira.

 

Gelelim ne yenir faslına. Şaşlık (şiş kebap), Adana, pirzola, baklava ortak payda. Üstüne de karpuz kesiyorlar ben nediym sana. 

 

Gitmişken mantı çorbası döşbereyi, patates nohut ve kuzu eti ile pişen piti aşını, hamura sarılarak fırınlanan etli kestaneli şah pilavını, fındıklı kurabiye şekerburayı deneyin, hak vereceksiniz bana. 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.