Komünist oyunu: Adam Asmaca

A -
A +
Komünist oyunu: Adam Asmaca

İhtilalleri inceleyin, göreceksiniz, çoğunun arkasında sen ben kavgası yatar. İdeoloji miktar-ı kafi olsun yeter, hani safları oyalayacak kadar. Afganistan'dan bahsedeceğiz yine... Kızılların hüküm sürdüğü yıllardan... Bakın bu nasıl bir kin ise Davud Han'ın sarayını basan subaylar ailesini merasim salonunda toplar, katliama en küçüğünden başlarlar. Hanın gözü önünde hanımlarını, oğullarını, gelinlerini vurur, beşikteki bebekleri bile kırar, soyunu kuruturlar. Halbuki güçlü de değildirler, nitekim kucaklarında buldukları iktidar onları korkutmaya başlar. Öyle ya bir komutan "n'oluyor orda" dese, her şey tepe taklak! Ne yazık ki öyle bir yiğit çıkmaz, adamsendecilik işte, kuzuların sessizliği, militanlara yarar. İhtilalci subaylar Moskova'dan gelen direktif üzerine, mimli bir Marksist olan Gazeteci Taraki'yi koltuğa oturturlar. Derhal sıkı yönetim ilan edilir, her türlü toplantı, gösteri, miting, grev yasak! Darbeciler ilk temizliği ordu içinde yapar, ayaklarına takılabilecek subaylara hiç acımazlar . Suya sabuna dokunmayanlar da hesaba çekilir. Demek ki "bekle gör" teorisi pek işe yaramaz. Taraki öncelikle sol grupları birleştirmeye çabalar. Bakanlıkları Halkilerle, Parçamiler arasında paylaştırır. Parçamilerin lideri Hafızullah Emin'i Başbakan, ihtilali kotaran Bnb. Abdülkadir'i ise Savunma Bakanı yapar. Hükümetin ilanı için 1 Mayıs "mânâlı bir gün" olacaktır ama onu bile bekleyemez, 30 Nisan'da kabineyi açıklar. Ve gümbür gümbür propaganda! Slogan... Slogan... Yaşasınlar!... Kahrolsunlar!.. Medya dümen suyundadır, Taraki'ye payeler yakıştırır... Ne ulu önderliğini ne de büyük kurtarıcılığını koyarlar. Bayrak kızıllaşır, orak çekiçler yayılır, yoldaş aşağı, yoldaş yukarı. Beyaz saray buna rağmen darbenin rengini çözemez. CIA'dan milliyetçi ya da Müslüman olabilecekleri yönünde bilgiler akmaktadır zira. Pes Valla! Bu yaşta bu zekâ! Hariciye Nazırı Hafizullah Amin ilk yurt dışı gezisini Küba'ya yapar, Castro ile birlikte objektiflere el sallar. Sonra doooru Moskava'ya! Sivrisinek saz... Anlayana! VEFA MI? O DA NE? İlerleyen günlerde Taraki'nin yandaşları (Halkiler) ipleri ele geçirir, Parçamileri dağıtır, savururlar. Devrimin vefası yoktur, Taraki etrafındakileri ayıklamaya başlar. Kelle koltukta ihtilal yapan ve kendisini koltuğa oturtan Bnb. Abdülkadir'i bile vazifeden alır, rejim muhalifleriyle birlikte Poli Çarhi'ye (yeryüzünün en berbat zindanı) tıkar. İhtilalin güçlü isimlerinden Bnb. Aslam Vatancar Rus elçiliğine sığınır da son anda yırtar. Komünistler büyük bir iştahla zenginlerin mülklerine saldırır. Tecavüz, yağma gırla... "Feodallara ölüm, burjuvalar kahrola!" Mallar kapanın elinde kalır, istismar, kayırma... Bal tutan parmak yalar. İtiraz gibi bir şansınız mı? Ne mümkün efendim, en ufak bir kıpırtıda adınız faşist ya da mürteciye çıkar. Halk mahkemelerinde öyle avukatınız filan da olmaz, hüküm cahil militanlardan sorulur ve "o çocuklar" bilet kesmeye pek meraklıdırlar. "Vurun casusa!" Eğer kurşuna dizildiyseniz ne âlâ ama mapushaneler çekilesi değildir, gardiyanlar "işkence" üzerine ihtisas yapar. ETME BULMA DÜNYASI Afgan halkı bilhassa ateist propagandadan rencide olur, mukaddes değerler alaya alınınca ayaklanma emareleri başlar. Doğrusu bu acemi, beceriksiz yönetim Moskova'yı da huzursuz eder, belli ki işi yürütemeyecek, ağızlarına yüzlerine bulaştıracaktırlar. Nitekim Brejnev Başbakan Amin'in üzerine bir çarpı atar. Ancak Amin kolay lokma değildir, gizli servis içinde adamları vardır, kuşlar olanı biteni fısıldayıverir kulağına... Başkan Taraki, Rus elçisi Puzanov'ın direktifi üzerine bir suikast hazırlatır. Gelgelim Amin ihtiyatlıdır, yaş tahtaya basmaz.. İkinci defa tuzağa düşmeyi beklemez, ani bir kararla Taraki'yi tutuklatır, kodese tıkar. Her ne kadar konuşmalarına "ben liderimiz Taraki'nin vefakar şakirdiyim" diye başlasa da boğduruverir yatağında. Zor bir ölüm... Kendi yastığınızın ağzınıza bastırıldığını düşünün, gece yarısı, uykunun en tatlı anında... Amin'in devrimci tecrübeleri "yaşamak için öldüreceksin" gerçeğini hatırlatmıştır, hoş Taraki de fırsat bulsa aynı şeyi yapar. KRAL ÖLDÜ YAŞASIN KRAL Kızıllar o güne kadar methiyeler düzdükleri Taraki'yi yerin dibine sokar. Haşa "Hallakül ekber" (büyük yaratıcı) diye andıkları lideri "haini ekber" yapıverirler bir anda... Yok CIA ajanıymış da filan! Hafizullah Amin, Taraki'nin hatalarını tekrarlamaz. Daha kan dökücü ama daha sinsidir, nutuklarına besmele ile başlar. Diktir, başına buyruktur ve bu tarzı Moskova'nın canını sıkar. Brejnev bir yandan "Cumhurbaşkanı oluşunuzu..." diye başlayan tebrik mesajı yollar, bir yandan yoluna muz kabukları koyar. Nitekim korktuğu başına gelir. Kremlin "Sovyetleri Afganistan'a çağır" buyurur, "bir an önce işgal başlaya!" Amin "Hayır! Bunu yapmayacağım" diye haykırır "bedeline de katlanırım icabında!" Ülkede zaten Rus teknisyenler vardır, gidiş gelişler artar, daha da kalabalıklaşırlar. Tayyareler dolusu malzeme getirir, sağa sola yığarlar. Sosyalizm böyle bir şeydir işte. Bağımsız bile olsanız, ses çıkaramazsınız Rusya'ya. TÜRK FİLMİ GİBİ O gece Rus Büyükelçisi askeri ve mülki erkanı Kabil İnternational Otelde ağırlar, zılgıtlar, halaylar... Müziği damardan verir, adamları votkaya boğar. Neden sonra ayılırlar, bir baksalar ki kapı duvar. Dışarıdan kilitlenmiş, kapana kısılmıştırlar. O sıra Sovyet Antanov uçakları yağmur gibi Bagram'a inmektedir, paraşütçü komandolar başkentin mühim noktalarını tutar. Ruslar bir gün evvelden Amin'in yaşadığı malikanenin muhafızlarını toplamış, size yenilerini dağıtacağız deyip silahlarını ellerinden almıştırlar. "Ver bakayım tüfeğini!" "Buyur yoldaş!" Asker silahını verir mi? Gaflete bak! Afganistan'a doluşan Kızılordu mensupları ekseri Özbek, Kazak, Türkmen, Kırgız, Tacik asıllıdırlar. Eh bir de Afgan üniforması giyince yerlilerden farkları kalmaz. Operasyonu rahatlıkla tamamlar, çıkan birkaç küçük çatışmayı da kolayca bastırır ve Amin'i Taraki'nin yanına yollarlar. KARL MARKS LENİN Babrak Karmal zengin ve köklü bir ailenin çocuğudur, paşazadedir aslında. Hani yediği önünde yemediği ardında... Çocukluğundan beri aykırıdır, sütünü içip yatanlardan olmaz. Komünistler arasında bulunması için bir sebep yoktur, kim bilir belki de adrenalin arar. Karmal soyadını bizzat seçmiştir, "Karl Marks ve Lenin" isimlerinin ortalamasını alır, aklı sıra... Vatan millet umurunda değildir, Hafızullah Amin'in red ettiği ne varsa imzalar, resmen ülkesini satar. Sovyetleri buyur eden kendi değilmiş gibi selefini karalar. "Halk düşmanı!.. İşbirlikçi!.. Ajan!.." Ona sorarsanız ülkeye ehemmiyetsiz bir miktar Kızılordu mensubu davet edilmiştir. Ehemmiyetsiz bir miktar işte, yüz bin kadar filan... Kübalılar, Bulgarlar da caba... Karmal, her ne kadar bütün siyasi mahkumların salınacağını, işkencenin sonlanacağını, yüce dinimiz İslam'a saygı duyulacağını, seyahat, haberleşme ve mülkiyet hakkı tanınacağını vaad etse de değişen bir şey olmaz. Radyoya çıkarılan anlaşmalı mollalar, halkı kızdırmaktan başka işe yaramaz. Karmal'ın yaptığı en gözle görülür icraat kızıl bayrağı kaldırması olur. Onun yerine siyah (karanlık dönem) kırmızı (kan mücadele) ve yeşilden (huzur refah)mürekkep bir bayrak "bağışlar". Evet hapishaneler boşaltılır ama içeriden beklendiği gibi on binler değil, bir avuç insan çıkar. Diğerleri mi? İnna lillah! KIVILCIM HERAT'TAN Ve şaşkın Başkan bir Herat ziyaretinde mücahitlerle tanışır. Ortalık birden karışmış üzerlerine dört bir yandan mermi yağmaya başlamıştır. Hiç beklemediği bir şeydir bu, zaten o günden sonra da ölüm korkusunu üstünden atamaz. Kremlin ne derse onu yapar. Zeki Afgan çocuklarını analarından babalarından koparır Rusya'ya yollar. Bunlar alkole alıştırılır ve "çaşıt" olarak kullanılırlar. SSCB işgali ile direniş çözülmez, aksine artar. Afgan askerlerinin mücahitlere katılması belki beklenen bir şeydir, lakin Kızılordu bünyesindeki Müslümanlar da özüne dönünce şok olurlar. Adamın aslı Türk, nesli Türk, ezan sesini duyunca.... Uzatmayalım mücahitler bir yıl içinde ülkenin dörtte üçünü ele geçirir, Kabil garnizonlarını vurmaya başlar. İşte Ahmet Şah Mesud o günlerde destanlaşır, mesul olduğu mıntıkaya (Panşir Vadisi) işgalcileri sokmaz. Ruslar ısrarla girmeyi denerlerse de yenilip helak olurlar. KORKULARI BAŞKA SSCB kaynaklarına göre Kızılordu'nun kaybı 25 bindir, asıl rakam şüphesiz daha fazla... İlerleyen günlerde Rusları huzursuzluk basar, zira Afganların sağı solu belli olmaz. Bir Rus omuz omuza çatıştığı mevzi arkadaşının namluyu kendisine doğrulmayacağından asla emin olamaz. Afgan şoförleri Rus uzmanları götürüp Mücahitlerin önüne bırakırlar. "İnin aşağı! Son durak!" Müslümanlar esirlerine iyi davranır. Hem Afgan ordusundan, hem de Kızılordu'dan hayli adam kazanırlar. Peki Slavlar? Onlar ne yazık ki uyuşturucu batağına saplanır, çekilmez olurlar. Bu arada Pakistan ve ABD mücahitlere silah yardımına başlar. Ziya ül Hak'ın hakkı ödenmez, üzerine düşeni ziyadesiyle yapar. Gorbaçov önünü gören bir liderdir. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım der işgale nokta koyar. Eğer Rus topraklarında İslami bir uyanış başlarsa (ki başlar) bir anda dağılırlar. Ani bir kararla tası tarağı toplar. "Yaktığım, yıktığım yeter" der, "hadi bana by by!" (1988) ÇİZİLEN KARİZMA Yani şimdi koskoca Sovyet İmparatorluğu üç beş baldırı çıplağa mı mağlup olmuştur? Nasıl cevap verilir? Hadi gel burdan yak! Acilen bir suçlu bulmalı ve sallandırmalıdırlar. "O hain, gafil ve alçak" elbette Karmal olur, adamcağızı derdest edip Moskova'ya götürür, bir kliniğe kapatırlar. Yerine gizli servisteki (RHAD) sıra dışı çalışmaları ile sivrilen bir başka Peştun'u, "Azgın Boğa" kod adlı Dr. Necibullah'ı oturturlar. Kurduğu "Kızıl Mollalar" adlı örgütle, şalvarlı cüppeli dönekleri halkın arasına salan Dr. Necip fail-i meçhullerden yanadır, dile kolay 80 bin insanı buharlaştırıp rekora koşar. Bırakın ülke içinde birlik sağlamayı partiyi de parçalar. Kızıllar arasında kanlı kavgalar başlar. İhraçlar, istifalar... Genelkurmay Başkanı Şahnavaz Tanayi vaziyetten vazife çıkarır ve bir darbe planlar. Tam ipleri ele geçirmek üzeredir ki ibre Necip'ten yana kayar. Tanayi hesabı bir başka bahara bırakır, apar topar Pakistan'a kaçar. (Bu ismi unutmayın, lazım olacak) Sonraki günlerde Dr. Necip "en iyi müdafaa hücumdur" tezinden hareketle oyunu rakip sahaya yıkar, savaş uçakları hedef ayırmaz köyleri kasabaları bombalar. Hele Ziya-ül Hakk'ın vefatından sonra hepten şirazeden çıkar, Mig'ler pervasızca Pakistan sınırlarını ihlal eder, mülteci kamplarını basar. Halbuki mücahidler her geçen gün yeni bir mevziyi düşürmekte, çemberi daraltmaktadırlar. Hükümet kuvvetleri başkentte sıkışıp kalır, araziye çıkamaz olurlar. ÇEVİR KAZI YANMASIN Necip bakar Marksizm tutmayacak, plağı çevirir "biz aslında dinsiz imansız değil, milliyetçi ve muhafazakarız" demeye başlar. Demokrat Halk Partisi'nin adını "Hizb-i Vatan" olarak değiştirir ve sağa sola dua eden posterlerini asar. Yerler mi? Sanmam. Nitekim en büyük darbeyi en güvendiği adamından alır. Abdürreşid Dostum'dan! Özbek General Necibullah'ın ayak kaydırmalarından huylanmıştır, sıra ona mı geliyordur yoksa? Kavgada ilk vuran kazanır, infaz bekleyecek değildir ya. Kuzey illerini Cümbüş-i İslami adlı bir örgütün çatısı altında toplar ve bundan böyle "Kabil'i tanımadığını" açıklar. Şaka değil yüzlerce tankı ve üç filo uçağı vardır. İşte rejimin çivisi tam orada çıkar. Necip ilk defa panikler, ülkeden kaçmak için hava meydanına koşar. Karşısına yine Özbekler dikilir. "Hayır beyefendi" derler "karınız ve kızlarınız çıkabilir ama siz asla!" Vaziyet kritiktir, BM'e sığınır soluk soluğa. BURUK BAHAR Afganistan bir nisan günü kızıllaşmıştır, yine bir nisan günü (25 nisan 1992) devrimcileri kovar, geleceğe umutla bakarlar. Mücahid liderler Kabil'e gelir Sibgatullah Müceddidi başkanlığında muvakkat hükümet kurarlar. Prof. Müceddidi yaşlı ve olgun bir insandır, mimli militanlar için bile af çıkarır. Gizli servis elemanlarını dahi yargılamaz. Kan davası güdülecek zaman değildir zira... Adı "Kabil Kasabı"na çıkan devrik lidere de dokunmaz, Necip 4 koca yıl BM binasında yaşar. Afganistan durulmuş değildir, komutanlar, cenk salarlar (savaş ağaları), uyuşturucu baronları ve kabile reisleri birbirleriyle boğuşurken onu unuturlar. Ama unutmayan biri vardır. Bir zamanlar Genel Kurmay Başkanlığını yapan "Şahnavaz!" Şahnavaz'ın fedaileri Taliban saflarına sızıp Kabil'e sokulurlar. BM binasına girip Necib'i bulurlar. (Hedef Ülke Afganistan) Görülecek hesapları vardır, sabırsızdırlar. Necip ve kardeşi Şahpur'u işkenceyle öldürür (1996) ibret-i âlem için sallandırırlar. Komünist oyunu: Adam Asmaca

Bir yanda dünyanın en güçlü ordusu Kızılordu, öbür yanda külüstür çakaralmazlarla Afganlılar...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.