Sömürgecilerin kâbusu: Emîr Hattâbî

Sesli Dinle
A -
A +

101 yıl evvel Fas’ta Cumhuriyya Rifiyya adlı bir devlet kurulur, ay yıldızlı bayrakla sömürgecilere meydan okur. 

 


Muhammed bin Abdülkerîm Hattâbî, Fas’ta el-Hasîma şehri yakınlarında Ecdîr kasabasında doğar (1882). Babası, Uriyagel kabilesinin şeyhidir, zengin ve itibarlıdırlar.

 

Hattâbî ufak yaşta hafız olur. İlk ve orta mektebi Tetilla ve Fes’te, liseyi Melilla’da bitirir, Kuraviyyun Üniversitesine girer, Salamanca’da (İspanya) hukuk okur ayrıca.

 

Sular seller gibi Fransızcası vardır, müstemleke idarecileri onu Sivil İşler Merkezinde istihdam eder, tercüme yaptırırlar. Derken İspanyol gazetesi Telegrama del Rif’in editörü olur, Arapça köşe yazar. Bu arada lisan dersleri verir okullarda.  

 

İşgalciler Berberilerin ekseriyette olduğu Rif bölgesinde tutunmak için Hattâbî ailesiyle geçinmek durumundadırlar, onu kadı yapar, kādılkudâtlığa (Başhâkim) getirirler hatta (1914).  Lakin Hattâbî onları tanıdıkça mesafe koyar. Bir kere ırkçıdırlar, yerli halkı horlar, dost değil, köle ararlar.

 

Cihan Harbi yıllarında Osmanlı “cihad-ı ekber” ilan eder. Hattâbî ailesi Halife adına taraftar toplar. Sultan V. Mehmet Reşad ne derse odur.

 

Tabidirler sonuna kadar.

 

Bu yüzden Muhammed dîvân-ı harbe verilir, dooğru mahpus damlarına.

 

Mahkemede dik durur, inandığı gibi konuşur, eğilmez, bükülmez, yalvarmaz.

 

Maksat babasını sıkıştırmaktır aslında. Hazret “Zannetmeyin ki oğlum elinizde diye vazgeçeceğim. Aksine ben, ailem, kabilem ve bütün Müslümanlar, zalimlerin karşısında yer alacağız sonuna kadar!” der.

 

Bakarlar işin rengi değişiyor, halka şirin görünmek için genç kadıyı bırakırlar.

 

 

 

Sömürgecilerin kâbusu: Emîr Hattâbî

 

 

 

ANUVEL ZAFERİ

 

Babasının vefatından (1920) sonra şeyhlik ona kalır, kardeşi ve amcası Abdüsselam ile hürriyet sevdalılarını peşine takar. Diğer tarikatlar, cemaatler de destek olurlar.

 

Elinde ağır silahlar yoktur ama gerillanın kitabını yazar. Ottan çöpten patlayıcı yapar, düşman kışlalarını basar, silah ve mühimmata el koyar.

 

200 sadık adamı ile Tafersit’i gibi mühim beldeyi ele geçirir, üs yapar. İspanyollar şaşırır kalırlar.

 

Mücahitlerin sayısı günden güne artar, sayıları 4 bine varır.

 

İspanyol vali Dámaso, General Silvestre’yi üzerlerine yollar. Kibirli komutan 25 bin 700 askerine ve ağır silahlarına güvenir, “Siz hiç merak etmeyin efendim” der, “o yalınayaklıları bir kaç saat içinde toplayacak, çayımı Hattâbî’nin evinde içeceğim hatta.”

 

Ve taraflar Anuvel’de karşılaşırlar. Üç bin Müslüman mükemmel savaşır, İspanyolların yarısı (13 bin 363) kırılır, bir kısmı kapana kısılır, sadece firar eden 600 işgalci kurtulur. General Silvestre utanç içindedir, tabancasını çıkarıp kafasına sıkar. Hadise “Annual Felaketi” diye geçer kitaplara.        

 

 

Sömürgecilerin kâbusu: Emîr Hattâbî
Melilla şehri hâlâ İspanyol işgali altında.

 

 

 

SİLAH MI? AL SANA!

 

Hattabî İspanyolları Melile’ye kadar sürer ama şehre girmez, teamüllere uyar. Çünkü  zikrolunan mahalde ecnebiler de meskûndurlar.  

 

Müslümanlar ganimet olarak 20 bin tüfek, 400 makineli ve 129 top alırlar. Milyonlarca fişek, pikaplar, kamyonlar, envai çeşit kamp malzemesi, askerî teçhizat, kıyafet, ilaç ve gıda. Yani aramakla bulunmaz, parayla da alınmaz.

 

Rif kuvvetleri durmaz, doğuya yönelir, 130 karakolu ele geçirirler.  Silah mermi zibil, istemediğin kadar.

 

Bu yüzden İspanya karışır. Hükûmet düşer. General Miguel Primo de Rivera idareye el koyar (1923).

 

Fransa ise Fas Valisi Mareşal Lyautey’i çeker kızağa.

 

Emîr Hattâbî İspanyol ordusunu bir kere daha bozguna uğratır (1924). 1925’te Varga Vadisi’ndeki Fransız ikmal üssünü ele geçirir, istese eski Fez şehrine girebilir ama yapmaz, nasırlarına basmaz.

 

Olacak şey değildir. Time dergisi, hususi muhabir yollar, kapaktan girerler, boy boy fotoğraflarla.

 

 

Sömürgecilerin kâbusu: Emîr Hattâbî
Time dergisi, kapaktan girer, boy boy fotoğraflarla.

 

 

 

NAZLI HİLAL

 

Hattâbî 19 Eylül 1921’de bağımsızlıklarını ilan eder.

 

“Devle el-Cumhuriyya Rifiyya!”

 

Ecdir’i başkent yapar, para (Rıffan) basar. Bayrağı ay yıldızlıdır, şerefle dalgalandırırlar.

 

Emîr, Berberi asıllı olmasına rağmen ayırılıkçılık yapmaz, Fas Sultanı’na saygılı davranır, kendi adına hutbe okutmaz.

 

Bir başbakan seçerler, kabineyi kurar, icraatı kabile reislerinin yer aldığı Meclis’e sunar.

 

Hattâbî’nin arzusu ülkesini raylarla, yollarla, limanlarla donatmak, halkını refah içinde yaşatmaktır. Sağlık eğitim ve imar faaliyetlerine el atar.

 

Peki para? İspanyol esirlerin fidyeleri hayli yekûn tutar.Halktan makul vergiler alır, akmasa da damlar. 16-55 yaş arası bütün erkekler askere alınır, 15 gün evinde, 15 gün kışlada sırayla...

 

Bu arada Cemiyet-i Akvam’a (o zamanların BM’si) müracaat eder, Rif Cumhuriyeti’nin tanınması için çaba harcar.

 

Bu teşebbüs sömürgecileri yerinden hoplatır. Bilhassa Fransızları telaş basar.  

 

 

Sömürgecilerin kâbusu: Emîr HattâbîFranco ve Henry Petain

 

 

 

YEDİ DÜVELLE

 

Rif küçük ve fakir bir bölgedir, iştah kabartmaz. İyi de ya emsal olursa? Fas’ı ,Cezayir’i, Tunus’u, Libya’yı, Mısır’ı ve Senegal’i peşine takarsa?

 

Fransa o panikle 325 bin asker hazırlar, 125 bin İspanyol ile birleşir yürürler mıntıkaya. Amerikalısı İngiliz’i yanlarındadır. Tanklar, toplar ve bilumum ağır silahlarla.

 

Paris, muzaffer general Philippe Pétain’i, Madrit ise asabi albay Francisco Franco’yu vazifelendirir. Tanıyor olmalısınız, iki kanlı cellat. 
Petain ilerleyen yıllarda Vicy iktidarının başına geçecek ve Nazilerle el sıkışacaktır. Franco ise dikta düzeni kuracak, canlarına okuyacaktır 40 yıl boyunca.

 

Merhametten nasipsizdirler, Cenevre Protokolü’nü imzalamalarına rağmen kimyasal silah kullanırlar. Aéronautique (Fransız Hava Kuvvetleri) 150 tayyare ile pazar yerlerini düğün konvoylarını taziye çadırlarını bombalar, kadınları çocukları hardal gazıyla boğar.

 

Hayvanları kırar, ekinleri yakar, suları kirletir; bağa, bostana zehir atar. Alman kimyacı Hugo Stoltzenberg’in vebali büyüktür, değer mi yani üç kuruş para uğruna? (Fas’taki gırtlak kanseri vakalarının %80’i Rif bölgesindedir hâlâ.)

 

ORANTISIZ SAVAŞ

 

Hattâbî düşmandan korkmaz, kurduğu pusu ve tuzaklarla 31 bin sömürge askerini tesirsiz hâle getirir, gemiler dolusu tabut yollar Avrupa’ya.

 

Zaten gerilla tarzı onunla başlar, Che Quavera, Alberto Bayo ve Vietnamlı Ho Chi Minh hayrandır ona.

 

Nigaragua’da Sandino ‘Rif’lilerden öğrendiklerini tatbik ederek kalır ayakta.

 

FKÖ lideri Yaser Arafat, Çin gezisinde Mao’ya akıl sorar: İsrail işgaline nasıl direnebiliriz acaba?

 

Mao “Senin benden taktik almaya ihtiyacın yok ki” der, “Hattâbî’yi tanımıyor musun yoksa?”

 

Fransız ve İspanyol ordusu mücahitler ile savaşmaktan kaçar, kolayı seçer, sivilleri vururlar. 150 bin insan kırılır, sokaklar cesetle dolar. Hepi topu 800 bindirler zaten, cenaze çıkmayan ev kalmaz.

 

Hattâbî bakar kayıp büyük “İstediğiniz benim” der, “tamam teslim oluyorum, asacaksanız asın ama dokunmayın halkıma!”

 

 

Sömürgecilerin kâbusu: Emîr Hattâbî
Muhammed bin Abdülkerîm Hattâbî

 

 

 

ZİNDANDAN SARAYA

 

Onu ailesi ile birlikte, Hint Okyanusu’na götürür, Reunion adlı küçük bir adaya kapatırlar.

 

Emîr 21 sene sürgünde kalır, sonra sıhhi sebeblerden ötürü Marsilya’ya nakil kararı alırlar (1947).  

 

Gemi Süveyş kanalını sükûnetle geçer, Port Said Limanı’nda ikmal için durunca Emîr ve ailesi gemiden ayrılır, Mısır’a sığınırlar.

 

Melik Faruk onları himayesine alır, Kahire’ye götürüp saraylarda ağırlar. Fransa baskı kursa da geri adım atmaz.

 

Emîr o yıl “Fas Kurtuluş Komitesi”ni kurar, milliyetçi gençleri etrafında toplar. Sık sık “Arapların Sesi” radyosuna çıkar, direniş çağrıları yapar. 
Müslüman olsun olmasın bütün mazlumların yanındadır.

 

“Sömürgecilerin galibiyeti bizim mağlubiyetimizdir” der, “özgürlüğün zaferi hepimizin zaferidir!”

 

Muhammed bin Abdülkerîm el-Hattâbî sürgünde çok yıpranmıştır, 6 Şubat 1963’te Kahire’de vefat eder. (rahmetullahi aleyh)

 

Meğer Faslıların İspanya ve Fransa maçlarındaki çoşkusu boşuna değilmiş. Kim bilir, ne acılar yatıyor altında?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.