Yollarda yorulma, uzaklarda arama... Güzellik yanı başımızda

Sesli Dinle
A -
A +

İstanbul’un en yüksek tepesi 537 metre ile Aydos’tur, onu  442 metre ile Alemdağ takip eder ve 438 metre ile Kayışdağı. 

 

Çamlıca 268 m ile küçük kalsa da yeri harika. Bir yanda Boğaz, bir yanda Marmara… Açın kollarınızı şööle bi dönün, Beylerbeyi, Üsküdar, Kadıköy ayaklarınızın altında. Karacaahmet’in nefti denizi, mavi denizle buluşur Haydarpaşa’da. 

 

Sana dün bir tepeden... 

 

Aziz İstanbul’a tepelerden bakın ama tepeden bakmayın asla, girin içine karışın kalabalığa.  

 

Çamlıca akşamları keyiflidir, güneş minarelerin ardında batar, ufku kızıla boyar. Ezanları müteakip çıkarsınız aaa serinlik çökmüş havaya. Hırkanıza bürünürsünüz, Sarayburnu’nda kandiller kıpırdar, gökte yıldızlar. Çam, çim, çiçek, denizden esen yosun kokulu rüzgâr. 

 

Belki de bu yüzden mesirecilerin gözdesi olur tarih boyunca. 

 

Bir zamanlar “Bulgurlu Dağı” diye anılır, yol fukarasıdır. Üsküdar’dan ya at ya da öküz arabası kiralanır, tıngır mıngır çıkılır doruğa. 

 

İlk binaları 17 yy’da görüyoruz. “Bağ-ı Cihan Çamlıca!” Ahşap bir kasırdır, IV Murat Han da gelir, kalır. Nadiren tabii, kırk yılın başında. 

 

Avcı lakaplı IV. Mehmed dağ bayır dolaşmayı sever, tepedeki pınarı toplatır (Çamlıca Suyu) çeşmelerden akıtır hayrına (l660) 

 

Tomruk, Küçük Çamlıca, Kısıklı, Tantavi, Demirci, Koru, Şekerkaya, Müftü, Hanımnine menba suları da tatlıdır. İçilen içilir, taşınan taşınır, bakiyesi salınır bostanlara.  

 

18. yy’dan itibaren civar rağbet bulsa da şehre uzaktır hâlâ, bağdan bahçeden hoşlanıyorsanız o başka. 

 

Yollarda yorulma, uzaklarda arama... Güzellik yanı başımızda

HÜNKÂR KASRI

III. Selim zamanında birer ikişer köşkler, konaklar yükselmeye başlar. 
II. Mahmud, Sarıkaya mevkiinde bir hünkâr kasrı (Sürur-âbâd) yaptırır (1821), ablası Esma Sultan’a bağışlar. Kendisi de ömrünün son günlerini geçirecek, gözünü burada yumacaktır hayata. 

 

19. YY’da Çamlıca Üsküdar arasında iskân başlar. (Bilhassa Tophanelioğlu Çeşmesi civarında.) Gümrükçü Osman Paşa bir konak yaptırır, Ragıp Bey fidan diker Koşuyolu tarafına. Dut, erik, kayısı, kiraz hepsinden biraz biraz. Ah o incirler, cevizler, baygın kokulu ıhlamurlar.  

 

Servili Selim Paşa, Hekimbaşı Abdülhalık Molla, Viyana Sefiri Arif, Kardeşi Ziver Bey, Jön Türk muhalifi Remzi Paşa, Mekke Emîri Şerif Ali Haydar Paşa, Telgrafçı Lebip Bey, Adana Valisi Bahri Paşa, Seniha Sultan, Sarasker Rıza Paşa... 

 

Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi de Çamlıcalı sayılır bu arada.  

 

Yollarda yorulma, uzaklarda arama... Güzellik yanı başımızda

HAYIRLI ŞİRKET

Şirket-i Hayriye Üsküdar, Kuzguncuk ve Beylerbeyi’ne vapur seferleri açınca havaliye talep artar. 

 

Abdülaziz Han döneminde iyice canlanır. Sultan, Valide Bağı Kasrını Adile Sultan’a sunar. 

 

Devletlüler “Çamlıca Yolu” için çalışır, Bağlarbaşı Kısıklı arasında bir “Millet Parkı” açarlar (1870). 

 

Arap atlarına merakı ile tanınan Suphi Paşa da Çamlıca’yı mekân tutar. Her gün bir küheylan seçer, havaliyi harmanlar. Oğlunun da (Sadrazam Sami Paşa) Küçükçamlıca yolunda konağı vardır ayrıca.  

 

Reji Komiseri Nuri Bey de Çamlıca sevdalısıdır. İtina ile yaptırdığı köşkü Nazime Sultan’a satacak, ondan da Ord. Prof. Mazhar Osman alacaktır daha sonra.

 

Ahmed Celaleddin Paşa ise Kuyumcu Agop’un av köşkünü alır, ağız tadıyla oturamadan Mısır’a tayini çıkar. Erkânı Harp, zikrolunan binayı çürütmez, sanatoryum yapar.  

 

Yollarda yorulma, uzaklarda arama... Güzellik yanı başımızda

NE BAHŞİŞMİŞ AMA? 

Tek parti devrinde koruluk birilerine peşkeş çekilir, yetmez tapusu da verilir. Sahipleri içkili gazino açar, kalburüstü şahısları işrete alırlar. 

 

Koruyu dikenli tellerle çevirir, vatandaşı yaklaştırmazlar. 

 

Ellili yıllarda Belediye almak ister, güçlük çıkarırlar. Neden sonra kamulaştırılır ancak tarihî köşkler buharlaşmıştır nasıl olduysa?

 

Koru uzun yıllar metruk kalır. Rahmetli Özal devrinde silbaştan tezyin edilir, Ümraniye cihetine çamlar dikilir. Zemin Bolu’dan getirilen kalıp çimlerle yeşillendirilir ve açılır halka. 

 

Tarihî Bağdat Caddesi kesafet kazanınca Ankara yolu, Üsküdar’dan başlayıp Fıstıkağacı, Bağlarbaşı, Kısıklı, Bulgurlu, üzerinden giden hatta kayar. Adı geçen semtler de kıymet kazanırlar. Hele Boğaziçi Köprüsü ve çevre yolları açılınca altınla tartarlar.  “Beş dakkada Beşiktaş”, ne istersin daha?  

ÇAMLICA YOLUNDA  ÂŞIĞI KOLUNDA

Zamanın edip ve şairleri için Çamlıca iyi bir malzemedir. Nitekim Recaizade Ekrem’in Araba Sevdası (1896) romanı mıntıkada geçer. Çamlıca’yı, servi ve meşe ağaçlarıyla, metruk mezarlığıyla, büyük sararmış kayalarıyla anlatır okuyucusuna.  

 

Abdülhak Şinasi Hisar “Çamlıca’daki Eniştemiz” ile daha derinden bakar. Ona göre mevsimlerle suhunet kadar, renkler de değişir. Baharlar cıvıl cıvıl çiçeklidir, güz hüzün yüklenir, kehribar yapraklı kavaklarla alevlenir. 

 

Sezai Bey’e göre ise “gece yıldızların çokluğundan gökyüzü papatya bahçesi gibidir.”

İÇİ BENİ, DIŞI SENİ

Günübirlik gidip gelene değişik gelebilir ama mukimler için Çamlıca kuşe-i uzlettir aslında. 

 

Zaten son yıllarda halk Adalar’a Modalara akar, alafranga piknik yapar. Simitçiler, mısırcılar, helvacılar, oyuncakçılar gelmez olur, sükunet çöker dağımıza. 

 

Hekimbaşı Abdülhak Molla’nın, Şehzade Yusuf Izzeddin Efendi’nin, Hasan Fehmi Paşa’nın, Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın konakları yok olur gider, kim bilir şimdi hangi beton binanın altında? 

 

Küçükçamlıca’da Aziz Mahmud Hüdaî Hazretlerinin çilehanesi ve çeşmesi haraptır, bir kısmı kaybolsa da Hoca Ali Rıza fırçasını konuşturur, geçirir tabloya. Bir nevi kayıt altına alır!

 

Yabancı seyyahlar Çamlıca’ya bayılır, şehri seyre dalar. Âdeta harita açar, Boğaz’ı, Marmara’yı, Haliç’i, Pera’yı yerlerine oturturlar. 

HAYYE ALES SALÂH

Ve bu geziyi Çamlıca Camii şerifi ile taçlandırın mutlaka.

 

3 Mayıs 2019’da açılan Büyük Çamlıca Camii, 63 bin kişilik kapasitesi, 57 bin 500 metrekarelik ibadet alanı, kütüphanesi, konferans salonu, 8 sanat atölyesi, galerisi ve 3 bin 500 araçlık otoparkı ile muhteşem bir eser.

 

Caminin mimarı Hacı Mehmet Güner daha evvel Kahramanmaraş’ta Abdülhamid Han Camii Şerifine imza atmış, çok beğenilmiş.

 

Kubbe çapı İstanbul plakası gibi 34 metre, nasıl Süleymaniye Haliç’e bakıyorsa o da hâkim Boğaz’a. 

 

Yüksekliği İstanbul’da yaşayan milletlerin sayısınca 72 metre, altı minaresi var, ikisi 90’ar metre, dördü 107,1 (Malazgirt) metre. 16 şerefe ise tarihteki Türk devletlerini işaret ediyor.

 

Yere serilen 17 bin metrekarelik halı hususi dokuma, mikrop barındırmıyor (antibakteriyel), kubbe itina ile tezyin edilmiş, seyrine doyum olmuyor. 

 

Müzesinde mükemmel hat eserleri, Kâbe-i muazzama örtüleri, Mescid-i Haram kilitleri, Hacerü’l esved muhafazaları, sakal-ı şerifler, her devirden Mushaf-ı şerifler, çiniler, silahlar, kıyafetler, yazı takımları, halılar, seccadeler, rahleler... 

 

Işık gösterileri, tarih dersleri, haritalar, daha neler neler. 

 

En az birkaç saatinizi ayırın, pişman olursunuz yoksa. 

İSTANBUL'UN KANDİLLERİ

Çamlıca’yı mekân tutan Veliyullahtan İlyas oğlu Selami Efendi Aydın’a bağlı Menteşe kazasında doğar. Tahsilini tamamladıktan sonra Kırkakçe Medresesinde müderrislik, İstanköy adasında müftülük yapar. Bilahare İstanbul’a gelir, Celvetî şeyhlerinden Zâkirzâde Abdullah Efendi’ye (Karacaahmet’te medfun) intisap eder. Seyrüsülûkünü tamamlayınca onu Bursa’ya yollarlar. Yaptırdığı dergâhla irşad faaliyetine hız katar. H.1090’da (1679) tekkenin meşihatını halifelerinden Niksarlı Şeyh Mehmed Efendi’ye bırakır, döner İstanbul’a. 

 

Yollarda yorulma, uzaklarda arama... Güzellik yanı başımızda

 

Üsküdar’da Fıstıkağacı (Bülbülderesi Şücâbağı), Selâmsız (Selâmiye, Tekkekapısı, Toygartepe) ve Kısıklı tekkelerini açar. Hamam yaptırır ve ikisi Üsküdar’da, biri Kadıköy’de üç çeşmeyi bağışlar halka. 

 

Ahir ömründe Kısıklı’daki tekkesine çekilir ve orada yürür rahmet-i Rahmana. 

 

Selâmi Ali Hazretlerinin halifeleri Bosnalı Mehmed Fevzi Efendi, Fenâî Ali ve Fenâî Mustafa Efendi, Bilecikli Osman Efendi ve Niksarî Mehmed Efendi de ömür verirler ilim edep yolunda.    

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.