Afyon'daki faciadan çıkaracağımız ders

A -
A +

Yirmi beş askerimizin hayatına mal olan, Afyon'daki faciadan hareketle, bazıları aceleyle TSK'yı hedef alan haksız ve ölçüsüz eleştiriler yapıyor. Hatta eleştirinin de ötesinde, tamamen kötü niyetle ve fitne çıkarma maksadıyla çok çirkin yalan ve karalamalar dahi, sosyal medyada dolaşıma sokuldu. Ne gariptir ki, tarihçi olarak lanse edilen ve nedense her tarihi hakikate karşı, temelsiz argümanlarla saptırma gayreti içinde olan saplantılı bir yazar da, kolayca bu aşağılık oyuna alet olabildi. Öncelikle, bu türden nifak çalışmalarına dikkat edelim... Ama hemen şunu da hatırlatalım. TSK da dâhil, hiçbir kişi, kurum ve kuruluş denetimden, hesap vermekten ve eleştiriden muaf değildir ve olamaz. Zaten denetimsizlik, kaçınılmaz olarak her türlü bozulma ve yozlaşmaya zemin hazırlar. Bu çerçevede, vukua gelen olayların sebep ve sonuçlarını irdeleme; şayet varsa, hata, kusur-ihmal ve kasıttan dolayı sorumlulara, kanun dairesinde hesap sorma ve icap eden müeyyideleri uygulama, kamu düzeninin korunması ve devletin devamı açısından olmazsa olmaz bir yükümlülüktür. Bu sebeple, Afyon'da meydana gelen felaketin de, mümkün olan en kısa süre içinde ve her yönüyle, kamuoyunda en ufak bir şüphe ve tereddüde mahal bırakılmayacak şekilde, vuzuha kavuşturulması şarttır. Aksi halde, geçmişte gölgede kalmış olayların kalıntıları da eklenerek, her türlü tezvirat, sinsi biçimde topluma enjekte edilmeye çalışılacaktır. Buna karşı en etkili tedbir, devletin gerçekten şeffaf olmasıdır. Bu ülkenin vatandaşları, olup bitenlerin gerçek mahiyetini bilmek istiyor. Kaldı ki, bu da anayasal bir haktır!.. Şırnak Uludere'deki korkunç hadisenin, toplumda nasıl bir travmaya yol açtığını gördük. Aynı olayın, devletin terörle mücadelesine ne ölçüde sekte vurduğunu da dehşet içinde müşahede ettik... Genelkurmay Başkanlığından dün yapılan açıklama önemli. Lakin bu açıklama, bütün sorulara cevap verir mahiyette değildir. Hem içinden geçtiğimiz gerilimli dönem, hem de geçmişteki acı hadiseler sebebiyle, bu açıklamalar şüpheleri ortadan kaldıramıyor ne yazık ki. Son bir buçuk ay içinde, trafik kazası, helikopter kazası ve son olarak mühimmat deposunun infilakı sebebiyle 39 askerimiz hayatını kaybetti. Kaza da olsa, bu kolay kolay hazmedilebilecek bir şey değil. Neden bu kadar çok kaza? Neden bu kadar çok kayıp? Evet, bizim ülkemizde trafik ve iş kazalarının oranı çok yüksek. Ama bu durum her şeyi izah etmeye yetmiyor. Diğer taraftan, bu güne kadar saklanan, gizlenen hadiselerin daha sonra bir biçimde gün ışığına çıktığını ve bundan dolayı devlet düzeninde ve toplum katmanlarında ne gibi alt üst oluşların yaşandığını acı tecrübelerle gördük. Kaza, intihar veya eğitim zayiatı diye yutturulmak istenen sayısız vakanın perde arkası, er veya geç bir şekilde gün yüzüne çıkıyor. Ne acıdır ki, el bombasının pimini çekerek askerin eline veren ve dört kişinin hayatını söndüren bir teğmen gerçeğini de yaşadık... İşte bütün bunlar, devasa bir birikim yaptı!.. Netice: Bu ordu bizim ordumuz ve sınır güvenliğimizin, hükümranlığımızın biricik teminatıdır. Şu halde, bu ordunun üzerinde en ufak bir şüphe ve şaibe dolaşmamalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.