"Az bilen çok konuşur..."

A -
A +

Paris'te, bölücü örgüte mensup üç kadının infaz edilmesinin ardından, nasıl da dilleri ve kalemleri çözüldü... Ne kadar da çok terör uzmanı varmış meğer. Anonim sözün hikmeti, bir kez daha tecelli etti: Az bilen çok konuşur! Herkes teorisyenliğe soyununca, hâliyle yüzeysellik de sırıtıyor. O kadar çok çelişkili ve absürt şeyler yazılıp çiziliyor ki, konu hakkında hiç bilgisi olmayan bile, derhal saçmalıkları tespit edebilir. Burada iki durum söz konusu: Birincisi, bostanım var diyene, tuzu da benden deyip atlayan sazanların hâli. İkincisi ise, bulanık suda balık avını seven profesyoneller... Tabii, su ne kadar bulanırsa yahut ortalığı ne kadar sis basarsa, sonuncuların işine o derece yarar. Bir de ucuz taşeronlar var. Bunlar da, esas patronun 'havuç-sopa' politikası istikametinde, ahmakça çırpınırlar... Evet, son dört günde yazılıp çizilenlere baktığınızda, yukarıdaki üç kategoriye giren tipleri derhal teşhis edebiliyorsunuz. Paris'teki olay için, olağan şüpheli olarak, hemen "derin devlet"i suçlamak çok kolaydır. Nitekim bazıları derhal bunu yaptı. Oysa olağan şüphelilerin sayısı o kadar kabarık ki... Bu olayda, az bilip çok konuşanlardan ziyade, çok şey bilip az konuşan, hatta hiç konuşmayanlara dikkat etmeli. En başta, Fransız devleti ne biliyor? Türkiye devleti ne biliyor? Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, hangi sebeple aceleden o açıklamayı yaptı? Neyin önünü kesmek istedi? Başbakan Erdoğan'ın dün bu konuda söylediklerine dikkat isterim. Fransız devleti, pek çok soruya cevap vermek zorunda. Konu yalnızca bu cinayetlerle sınırlı değil. Aynı durum Almanya için de söz konusu... Bazı klişe lafları tekrar tekrar seslendirmekle iş bitmiyor! 'Terörün bitmesini istemeyenler', 'terörden nemalananlar', 'barış sürecini baltalamak isteyen odaklar' vs. Bunlar artık kulak tırmalıyor gerçekten... Bölgesel ve küresel ölçekte, kıyasıya bir rekabet ve hesaplaşmanın hüküm sürdüğü bir ortamda; devreye sokulan her yeni taktik ve stratejik hamlenin sonuç ve yansımalarını, doğru okumak zorundayız. Kimi kalem esnafının Batı medyasından tercüme ederek, bize gerçeğin kendisi diye yutturmaya kalktığı hikâyelere, artık karnımız tok! Ne PKK, IRA örgütüne benzer, ne de Kürt meselesi Bask meselesine benzer. Bu konuda dayatılmak istenilen reçetelerin hiçbiri geçerli değil ve olamaz. Türkiye'nin 30 yıldır boğuştuğu terör problemi, nevi şahsına münhasırdır. Kürt meselesi PKK'dan önce de vardı. Onu görmeyen veya yok sayan zihniyetin çarpıklığı ise, ayrı bir konu... Paris'teki cinayetin faillerini bölücü örgütten uzakta aramak, "Derin PKK"yı yok sayma anlamına gelir. Hikmet Fidan'ın öldürülmesinde de aynı şey yapılmıştı. Sakine Cansız'ın nişanlısı Mehmet Şener'i infaz eden örgüt, kendisini niye öldürtmesin? Ayrıca bu olayı Fransa'dan soyutlamak, her şeyden önce Bayan Mitterrand'ın kemiklerini sızlatır! Başbakan Erdoğan'ın ASKON'un kongresinde yaptığı konuşma çok mühim. Orada verdiği bazı ayrıntıları iyi analiz etmek gerekiyor... Özetlersek, devletimiz bütün bunlara hazırlıklı ve süreci de ona göre dikkatli biçimde götürüyor. Her ne olursa olsun, bu sürecin sonuna kadar götürülmesi ve netice alınması önemli...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.