Liderler, daha doğrusu lider konumundaki figürler ve özellikle de despot karakterli olanlar, çoğu kez müthiş bir basiret fakiri, ileriyi görmede dehşetli bir körlük içinde olabiliyorlar... Şayet Hüsnü Mübarek, Bin Ali'nin akıbetinden ders çıkarsaydı, şimdi oğulları hapiste olur muydu? Kendisi gözaltında tutulur muydu? Ama, Mısır'da güya olup biten her şey hakkında bilgi sahibi olduğu halde, başına gelecekleri kestiremedi. 'Buraya kadarmış...' deyip kenara çekileceği yerde, yüz binlerce polisi halkın üzerine saldı, bununla da kalmayıp silahsız insanların üzerine kurşun yağdırdı. Ve şimdi iki oğluyla birlikte, hem otuz yıl boyunca Mısır halkının sofrasından yürüttükleri milyar dolarların, hem de altı hafta süren gösterilerde katledilen sekiz yüz küsur vatandaşın hesabını vermek üzere, tükenmiş bir biçimde bekliyor! Aynı basiretsizlik ve siyasi körlüğü Kaddafi de Libya'da devam ettiriyor. Onun işlediği cürüm daha büyük. Zira halkın üzerine misket bombaları da dahil, en acımasız silahlarla ateş yağdırıyor, oluk oluk kan akıtıyor. Şimdiye kadar hayatını kaybeden Libyalıların sayısı binlerle ifade ediliyor... Kaddafi de, ya BMGK'nın 1970 sayılı kararı gereğince Miloseviç gibi uluslararası ceza mahkemesinde yargılanacak; yahut da iş oraya bile kalmadan, bir kör kurşun veya bomba ile bu dünyadan temizlenip gidecek. Daha önceki konuşmalarına bakılarak, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın bunlardan farklı ve tabii daha mantıklı hareket edeceği bekleniyordu ama, tam tersi oldu. Beşar ve şürekası da Kaddafi'den farksız bir tutum içinde. Şu ana kadar yüzlerce Suriyeli polis ve asker kurşunu ile can verdi. Dünden itibaren Suriye ordusu tank ve toplarla şehirlerin cadde ve meydanlarını dehşetli biçimde kuşatmaya başladı. Nusayri azınlığın tekelindeki Baas rejiminin geçmişi, bu açıdan çok kanlı, çok acımasız ve o derece kirli... Malumunuz Baba Esad 1982'de, uyuşturucu tüccarı kardeşi Rifat ile birlikte, Hama şehrini top ateşine tutarak tam kırk bin kişiyi öldürmüştü! İpleri bütünüyle ele geçiremeyen Beşar Esad, içi boş konuşmalarla, ha bire dış komplolardan bahsederken; kardeşi Mahir ve eniştesi Asıf Şevket ve ailenin diğer bireyleri ile mafyatik çelik çekirdek, masum insanları boğazlıyor... Peki bu durum nereye kadar devam edecek? Suriye'deki azınlık dikta rejimi, belki bir müddet daha kan akıtmaya devam edebilir. Ama bu zulüm ve katliamı çok uzun süre devam ettiremez. Gelinen noktaya bakılırsa, başta Beşar olmak üzere, Esad ailesi ve yandaşları kendi kuyularını kendileri kazmış oldular. Durum kontrolden çıkmış görünüyor. Şayet Suriye'de halkı tatmin edecek bir çözüme kapı aralanamazsa, iç savaş kaçınılmaz olur... Bu da bütün bölgede dengelerin altüst olması demektir. Böyle bir durumdan en fazla zarar görecek olan ülke de, maalesef Türkiye'dir!