Bir camiye nifak sokmadığınız kalmıştı, onu da...

A -
A +

BDP, ismiyle (Barış ve Demokrasi) bağdaşmayan ne kadar eylem varsa, hepsini bir bir tatbik ediyor. Peki kimin veya kimlerin talimatıyla bunu yapıyor? Cevabı açık: Kandil, İmralı ve dahili ve harici diğer odaklar... Son günlerde fitnelerin en büyüğü, en tehlikelisi devreye sokulmuş bulunuyor! Bütün Müslümanların ortak mabedi olan camileri ve cemaatini ayırmak... İkilik çıkarmanın barış ve demokrasiye ne gibi hizmeti olabilir? BDP'liler de gayet iyi bilir ki, Allah'ın evi olan camilerde fitne çıkarmakla; ne barış sağlanır, ne de demokrasi güçlenir. Bölücü örgüt, yıllardır sürdürdüğü bütün baskılara rağmen, bugüne kadar insanların inancı üzerinde etkili olamadı. PKK'nın Marksist ideolojisine mahkum olmuş dağdaki militanların dışında, Doğu ve Güneydoğu halkının İslam dinine olan bağlığı ve buna uygun biçimde yaşama istek ve samimiyeti, esasen bölücülük fitnesinin önündeki en büyük engeldi. Zira Türkleri ve Kürtleri ve diğer bütün farklı etnik unsurları, birbirine kenetleyen en güçlü bağ, hiç şüphesiz aynı dine olan mensubiyettir... Dün olduğu gibi, bugün ve yarın da halkları birbirine ayrılmaz biçimde kaynaştıracak olan bağ, din bağıdır. Fakat bu bağı gevşetmek, koparmak için sahneye konan sinsi planlar da hiç eksik olmuyor!.. Bu memlekette yıllarca, belki on yıllarca dinle imanla hiç alakası olmayan bir güruh, ibadetin dili Türkçe olmalı diye tutturdu. Bu cazgırlığı yapanların hemen tamamı, cami ile yolu hiç kesişmeyen tiplerdi. Hatta bir kısmı din düşmanı idi. Ama oturdukları yerde, kısa akıllarına göre (hâşâ) dine şekil vermeye kalkışıyorlardı. Dinin gerçek emir ve kurallarını öğrenmek ve uygulamak yerine, kendi kıt düşüncelerine ve nefislerinin arzusuna uygun biçimde; bid'atler ve hurafelere dayalı bir sapıklık ve dinsizlik sistemini kurmak isteyen bedbahtlar oldu. Camilere kiliseler gibi masa sandalye koymak, çalgı aletleri ile güya ibadet etmek için şen'î teşebbüsler de olmadı değil! Ama hamd olsun, yüce dinimizi bozmaya güçleri yetmedi. "Kur'an Türkçe olsun, ezan Türkçe okunsun" diye tutturanlar, nasıl namazla alakası olmayan tipler idiyse; bugün hutbe Kürtçe okunmadığı için camilerden cemaati uzaklaştırmaya, meydanlarda; çadırlarda, insanların kafalarına karton kutular geçirerek saf tutmaya zorlayan bölücülerin de, namazla niyazla alakası yoktur. Bunu iyi bilelim. Camiler dururken, insanları yağmur altında, çamurun içinde namaz kılmaya zorlayanların niyeti ne olabilir ki?!. Bunun adı ne sivil itaatsizliktir, ne odur ne odur... Bunun adı fitnedir. İki kere iki dört! Maksat ne? Maksat, seçimler öncesinde suyu bulandırıp akıllarınca balık avlamak! Tutar mı,hiç sanmıyorum. BDP ve gölgedeki suflörleri, politika üretmekte tıkandıkları için, olur olmaz her yola başvuruyorlar. Yaptıkları her eylem Kürt meselesinin çözümüne değil, bilakis çözümsüzlüğüne katkı yapıyor. Selahattin Demirtaş'ın, "Devletin görevlendirdiği imamlar arkasında namaz kılmayın...", "Resmî görevli imamlar ırkçıdır, devletçidir, jitemcidir, Fethullahçıdır...", "Din görevlilerinin terörün önlenmesiyle ilgili bir görevi olamaz..." türünden yaptığı çağrıların, akıl-mantık ve iz'anla alakası yoktur. Din adamları insanların terörden uzak durmasını söylemeyecek de, kim söyleyecek?.. Fitneyi söndürmek konusunda en büyük görev din adamlarına düşüyor. PKK ve uzantılarının din adamlarını hedef almasındaki asıl sebep de budur. Her şeye rağmen, halkımız tuzağa düşmeyecektir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.