Boşuna yorulmayın, Taksim'den ne Tahrir çıkar ne iktidar!

A -
A +
Mantık ve vicdan ışığında, şu sorunun cevabını arayalım: son günlerde Taksim ve civarında yapılan kanunsuz işgal eylemleri ve taşkınlıklar, gerçekten yerinden sökülen veya sökülecek olan birkaç ağaç için midir? Herhalde böyle bir bahaneye inanacak saf insanların sayısı oldukça azdır... Bakmayın siz televizyonlarda halkın zekâsıyla alay edercesine, laubali biçimde konuşan o malum tiplere. Ne yazık ki, bunların bir kısmının akademik etiketi de var. Utanmadan, sıkılmadan yalan söylüyorlar.
Ağaç meselesi kesinlikle bahane... Bakınız, Kemal Kılıçdaroğlu'nun hesabından atılan ve Gürsel Tekin'in de RT yaptığı şu ifadelere: "Gezi için, Reyhanlı için, Uludere için ve bu faşist idareye karşı direniş için sizleri de bekliyoruz..." İşte bu. Gezi Parkı nire, Reyhanlı nire, Uludere nire!.. Asıl maksat, Taksimi kullanarak, buradan hükümete karşı bir cephe çıkarabilir miyiz hesabı. Yoksa Büyükşehir Belediye Meclisi'nden, CHP ve MHP'nin de katılımı ve oy birliği ile çıkan bir karara karşı, böylesine bir tepkiyi tetikleyip körüklemek nasıl izah edilebilir?
Her şeye rağmen, yapılmak istenen değişikliğe elbette ki karşı çıkanlar olabilir, bunun için miting ve gösteri haklarını kullanabilir. Netice alır veya almaz, ayrı konu; ama demokratik hak ve tepkisini vatandaş sonuna kadar ortaya koyabilir. Ancak hakkımı kullanıyorum derken, başkalarının haklarını ve kanunları çiğneme lüksü yoktur. Bunu yaptığı takdirde, devletin görevlileri kendisine müdahale eder ve etmek durumundadır. Bu müdahale şeklinde yapılan yanlışlıklar ve kanunsuzluklar varsa, bunun irdelenmesinin de yolu bellidir. Ama polise taş atana, polisin gül atmasını beklemek çok tuhaf bir anlayıştır. Şüphesiz polis, kanun dairesinde görev yapmakla mükelleftir. Ama herhalde polis kadar, göstericilerin de kanunlara riayet etme yükümlülüğü vardır, değil mi? Hem kanunsuz eylem yapacaksın, hem de müdahale görünce feryadı basacaksın... Bu, asla inandırıcı değil.
Bakınız, Cuma günü Taksim Camii'nin cemaatine karşı, çok çirkin ve çok tehlikeli kışkırtmada bulunan militanlar oldu. Tam da namaz vakti, üç beş tane baldırı çıplak; cemaate hakaret ederek, tahrikte bulundu. Ne mutlu ki, cemaat vakarını bozmadı, o soytarılara uymadı ve böylece büyük bir olayın çıkması önlendi. Fakat yukarıda bahsi geçen, televizyonlarda yıvışık yıvışık konuşan malum tipler, buna benzer olayları tam tersine çevirerek anlatıyorlar. Neymiş, tahrikçilik yapanlar polisin arasına karışarak kendisini korumaya alıyormuş... Yahu ayıptır, günahtır. Akıl var, mantık var. Olayları yatıştırmakla görevli emniyet güçleri yahut ülkenin idarecileri, sükûnet mi ister, anarşi mi? Bu kadar da ajitasyon insani bir şey değil.
Ama bunların niyeti besbelli... Taksimden bir Tahrir Meydanı ya da hani bir iktidar çıkarabilir miyiz, hülyasıyla yığın psikolojisini kullanıyorlar. Bu filmi daha önce çok gördük. Cumhuriyet mitinglerini, Silivri nöbetlerini filan hatırlayın. Netice? Neticede hak yerini bulur. Sosyal medyadaki şaklabanlıklar da eninde sonunda biter. Endişeye mahal yok, halkın kahir ekseriyeti her türlü kanunsuz eyleme karşı ve asla prim vermiyor. Yani Taksim, Tahrir olmaz!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.