Bu ortaya dökülenler bir şey değil...

A -
A +

Geçen haftanın toz kaldıran gelişmelerinden biri de, bazı medya patronlarının Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonuna (28 Şubat Alt Komisyonu) gidip ifade vermesiydi... Kimisi artık patron olmayan, kimisi işleri bozulan; kimisi de sarsıntılara ve daralmalara rağmen konumunu muhafaza eden, iş adamı-medya patronlarının Komisyona anlattıkları 'SADE SUYA TİRİT' cinsinden bilgiler dahi, fazlasıyla ilgi uyandırdı. Hâl bu ki, muhtemelen çok büyük bir kısmı devlet kayıtlarında mevcut olan, 28 Şubat'ın gerçek hikâyesi yanında, bu anlatılanların fazla değeri yoktur. Çünkü patronlar sorulara, istedikleri kadar ve işlerine geldiği gibi cevap verdiler. Bazen inkâra saptılar, bazen kısmi itirafta bulunarak durumu idare ettiler. Yani esasına bakarsanız, beklenen ölçüde bir açıklama filan yaptıkları yok! Bunun ötesini zorlamak da mümkün değil. Zira Komisyonun, bir mahkeme gibi olayları irdelemek; muhataplarını baskılamak için, imkân ve kabiliyeti yoktur. Biraz hatır, biraz nezaket, biraz da siyaset icabı prosedür işliyor o kadar... Bunun altını kalın çizgi ile çizelim. Şayet bahse konu patronlarla, onların adına koçbaşı olarak kapıları zorlayan kimi medya mensuplarının söylediklerini; tam ve doğru kabul edersek, 28 Şubat denilen süreci hiç yaşanmamış saymak gerekir. Şaka gibi yani!.. Öyle bir-iki dost ziyareti, kokteyl buluşması veya "dolduruşa gelmek" gibi saflık numaraları, zekâmızla alay etmekten başka bir şey değil. Kimse kusura bakmasın. Toplumun ekser kısmı bilmese de, az buçuk olayların perde arkasına nüfuz etme imkânına sahip olan her vatandaş, kimlerin ne dolaplar çevirdiğini bütün detayları ile biliyor... Tanklarla balans ayarı yapılırken, bazı şirketlerin teşebbüs hürriyetinin kısıtlandığı, pazarının daraltıldığı; aynı zamanda rakiplere rahatça at koşturacak alan açıldığı, ihalelerin zahmetsizce kazanılması için zemin hazırlandığı... Eh, bu küçücük hizmete karşılık da, mütekait bazı paşaların dolgun huzur hakkı karşılığında, yönetim kurulu üyeliğine getirildiği bir durumdan bahsediyoruz!.. Gazetecilik mesleğinde, normal şartlarda elde edilmesi imkânsız yüksek kazançlara ulaşmak, kariyer basamaklarını normal çıkmak yerine, güçlü bir elin arkalamasıyla zıplamak vs. Bu dünyalık payeler için, kimi "Beyaz Türklerin"; "ASKERLER BENİM ÜZERİMDEN MESAJ VERMEK İSTİYOR... HAYIR, BU İŞLER SENİN TEKELİNDE DEĞİL..." türünden, ağız dalaşına girdiğine bizzat şahit olmasak; şimdilerde sergiledikleri masumane tavırlar karşısında, belki biz dahi tereddüde düşebilirdik. Ama hayır, maymunun gözü açıldı! Her şeye rağmen, medya patronlarının içişleriyle ilgili bazı beyanları, bir dönem hüküm süren karışık işlerin ve kirli ilişkilerin üzerindeki sis perdesinin, biraz aralanmasına yardım etmektedir. Öyle ya, bir gazete sahibi, mesela niçin bir yazar işi bırakıp gitmesin diye, her seferinde 300-500 bin dolarları gözden çıkarır. Gazete yöneticilerine, dolgun maaş ve sınırsız harcama yanında, lüks konutlar, villalar almak da piyasa rayicine dâhil midir? Vaktiyle ticari sır diye, incelemeden kaçırılan malum gazeteci-yazarın kabarık hesabı, gerçek midir, değil midir? Ben bunu kanıtlamayan Komisyonu neyleyim ha?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.