Cenevre -2 ve Lavrov'un sıkıntısı...

A -
A +
Defalarca ertelendikten sonra nihayet gerçekleşen Cenevre -2 toplantısında, Suriye'deki zalim rejimin temsilcileri ile muhalefetin bir kısmı aynı çatı altında bir araya gelmiş oldu. Bakalım buradan işe yarar bir netice çıkacak mı? Bu toplantının yapılmasını en çok isteyen taraf olan, Rusya'nın Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, paradoksal bir şekilde umutsuzluğunu dışa vurmak zorunda kaldı... Aslında Lavrov'un sıkıntıları çok daha başka! ABD Yönetiminin ilgisizlik ve gevşekliğinden dolayı, meydanı boş bulduğu için; BM sistemini Çin'le birlikte kilitleyen ve dünyanın gözü önünde yüz binden fazla insanı katleden Suriye'deki zalim rejime her türlü askerî-siyasi desteği veren Rusya, işin nihayetinde kazanan taraf olamayacağını görmenin stresi içinde!..
Suriye halkının büyük tepkisini çeken ve kolay kolay da unutulmayacak olan Rus politikasının, üç yıl boyunca etkili olduğunu kabul etmek durumundayız. Rusya ile paralel, hatta kendi çapında daha aktif bir tavır içinde olan İran'ın, BM tarafından Cenevre'ye davet edilmesi, az daha durumu çıkmaza sokuyordu. Suriye muhalefetinin İran'a karşı direnişi kırılamayınca, BM son dakikada yaptığı daveti geri çekti. Lavrov, yenilen bu golün öfkesiyle Cenevre'de konuştu ve Suriye için çözümün çok zor olduğunu seslendirdi. "Bazı güçlerin Cenevre toplantısına destek verdiği, ancak başarılı olmasını istemediği..." şeklinde çelişkili bir ifade kullanan Lavrov, Batı dünyasını etkileyebilme maksadıyla, Suriye'deki Hıristiyanların durumunu ortaya attı. 2000 yıldan beri bu ülkede yaşayan Hıristiyanların, topluca göç etme durumunda kalması endişesinden dem vurdu. Oysa şimdiye kadar, kitlesel olarak Hıristiyanlara yönelik bir tehlike söz konusu olmadı.
Rusya'nın stratejik hesaplarla desteklediği kan dökücü Baas rejiminin artık pili bitti. Rejimin başında bir kukla durumunda olan Beşar Esad da kaçınılmaz sona hızla yaklaşıyor. Ya kurşun veya bomba ile öldürülme, ya da Uluslararası ceza mahkemesinde yargılanma... Başka alternatif yok. Dört gün önce dünyaya ifşa edilen 55 bin adet dehşet verici fotoğraf, Suriye'deki sistematik işkence ve katliamların çok kesin belgesi olarak, Beşar'ın ipini çekmiş bulunuyor. Kim bilir daha kaç "Sezar" var! Bu sebepledir ki, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Cenevre'de; Esad'ın artık çözümün bir parçası olamayacağını dile getirirken, bakanlık sözcüsü de, Beşar'ı devirmenin zamanının geldiğini söylüyordu. Evet, Beşar ve avanesinin sonu geldi. Ama bugün, ama yarın...
Tabii öldürülen 140 binden fazla insanın acısı, mülteci durumuna düşen milyonlarca insanın çektiği büyük sıkıntılar, medeni dünyanın utanç karnesi olarak tarihin kara sayfalarına geçti. Değil mi ki Sezar kod adlı askerî polisin belgelendirdiği 11 bin insana yapılan korkunç işkenceler karşısında dahi, abuk sabuk konuşan "GEZİ ÇOCUKLARI", hâlâ konuyu saptırmak için didiniyor... 'İnsanlık öldü' dedirten durum işte budur. Ahmet Davutoğlu, Velid Muallim'in gözlerine bakarak; "Biz Suriye'de kimin terörist olduğunu biliyoruz..." derken, acaba Kemal Kılıçdaroğlu ne düşünüyordu?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.