Davutoğlu'ndan tarihî mesajlar...

A -
A +
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Diyarbakır'dan verdiği mesajlar tarihî derslerle dolu. Her kelimesi üzerinde derin derin düşünmemiz gerekir. "Ya Türk'üyle, Kürt'üyle büyük hedeflere yürüyeceğiz ya da bizi lime lime edip küçük parçalara ayırmaya çalışacaklar..." Bu ifade siyasi tarihin son iki yüz yılının çarpıcı bir özetidir!
Fransız İhtilâli'nden sonra Avrupa'da alevlenen milliyetçiliği sindirmek ve söndürmek için, İngiltere, Avusturya ve Rusya birleşip, önce Napolyon'u, yani Fransa'yı dize getirdi. Daha sonra da başta Polonya ve Macaristan olmak üzere, bütün Avrupa'daki milliyetçi kalkışmaları ezdi. 1815 Viyana Kongresi'nde kurduğu "Avrupa Ahengi" ile de bunu kalıcı kılmaya çalıştı. Ama aynı dönemde Osmanlı Devletine karşı başlayan milliyetçi hareketleri, tam aksine var gücüyle destekledi. Mesela 1821 yılında, Osmanlı Devleti Mora isyanını bastırdığı halde, Rusya, İngiltere ve Fransa, Yunanistan'ın bağımsızlığı için Osmanlıya müthiş baskı yaptı. Mora yarımadasını ve Boğazları abluka altına aldı. Navarin'de Osmanlı Donanmasını yaktı. Bu dönemde iyice zayıflayan Osmanlı devleti, Rusya ile çıkan savaşta yenilince, 1827 Edirne Anlaşmasıyla, Yunanistan'ın bağımsızlığının önü tamamen açıldı ve 1829'da da bağımsızlık resmen gerçekleşti... Daha sonraki yıllarda, bu parçalamanın devamı geldi ve 19. Yüzyılın son çeyreğinde, Balkanlar'da kopan faciayla; en az iki milyon insanımız yerlerinden-yurtlarından sürüldü. Bunların yarısı açlık, hastalık ve iklim şartları sebebiyle, yollarda hayatını kaybetti...
20. yüzyılın ilk çeyreğinde de, bu defa Orta Doğu'da Batı'nın bir başka ikiyüzlülüğü devreye girdi. 1918'de ilan edilen Wilson'un meşhur idealist ilkelerine göre, güya bundan böyle milletler kendi geleceğini kendileri belirleyecek ve başka devletlerin toprağı ilhak edilemeyecekti. Ne var ki, İngiltere ve Fransa, modern sömürgeciliği yani emperyalizmi devam ettirmek için, yeni yol ve yöntemler bulmakta hiç de zorlanmayacaktı. Derhal "MANDA" sistemini devreye sokarak, Sykes-Pico gizli anlaşmasıyla bölüştükleri Arap topraklarını (Irak, Ürdün ve Filistin İngiltere'ye, Suriye ve Lübnan ise Fransa'ya...) kolonize edip sömürmeye devam ettiler. Balkanlar'da, Kafkaslar'da başka halklara özgürlük ve bağımsızlık sunarken, öbür yandan Arap ülkelerini sömürgeleştiriyorlardı. Üstelik, Manda sistemini Kavimler Cemiyeti'nin statüsüne monte ederek, bu sömürünün legal vasıtası haline getiriyorlardı!..
İşte Ahmet Davutoğlu, bütün bu tarihî hadiselere gönderme yaparak şunu soruyor: "Büyük bölgesel entegrasyonun önünü açıyoruz. Bunu dediğimizde bize diyorlar ki, 'Yeni Osmanlıcı...' Bütün Avrupa sınırları kaldırıp bütünleşirken 'Yeni Romacı', 'Yeni Kutsal Roma Cermen İmparatorlukçu' olmuyor da, niçin biz yüz sene önce bir arada yaşayan halklar tekrar bir araya gelsin derken suçlanarak 'Yeni Osmanlıcı' ilan ediliyoruz?"  Evet, işin püf noktası burası... Batı'nın bu türden ikiyüzlülüklerine sayısız misal verebiliriz. İşine geldiği yerde bölüp-parçalama, işine geldiği yerde ise zorla entegre etme politikalarını uygular. Batı hep böyledir... Şayet menfaati varsa, toprağı ve halkı olmayan sürgündeki hükümetleri dahi, devlet olarak tanır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.