Dünya Beşar Esad'ı artık taşıyamaz!..

A -
A +
Yaklaşık bir haftadır, Suriye'de, binlerce insanın kimyasal silahla katledilmesini konuşuyoruz... Ama sadece konuşuyoruz. Daha çok da dünyanın bu katliama, bu insanlık suçuna duyarsız kalmasına şaşırıp öfkeleniyoruz. Suriye'deki zalim Baas rejimine her türlü siyasi ve askeri desteği veren İran ve Rusya gibi ülkeler, adeta zekâmızla alay ederek, kimyasal saldırının muhalefet güçleri tarafından yapıldığını söyleyebiliyorlar! BM Teşkilatı tam bir acziyet içerisinde, çoktan beri meşruiyetini yitirmiş Suriye Yönetiminden inceleme izni bekledi. Nihayet dün itibariyle bu izin verildi. Rivayet doğruysa, bu izin de "Rusya sayesinde gerçekleşmiş..."
Artık kaçınılmaz hale gelen dış müdahalenin önüne geçemeyeceğini anlayan Rusya, tersi bir manevrayla Esad Yönetimini, BM ile işbirliği yapmaya davet etti. Bu arada İsrail'in ardından İran da, Şam banliyölerinde kimyasal silah kullanıldığını Cumhurbaşkanı Ruhani'nin ağzından ilan etmek durumunda kaldı. Başlangıçta kimyasal silah saldırısını ısrarla inkâr eden Esad Yönetimi, baskılar karşısında BM heyetine inceleme izni vermek zorunda kaldı. Geçen süre içinde, kimyasalla ilgili verilere ne ölçüde ulaşılır, ayrı bir mesele. Ancak, saldırıya maruz kalmış hastaları tedavi etmeye çalışan bazı doktorların dahi hayatını kaybetmesi, tek başına yeterli delildir...
Evet, Beşar Esad ve şürekâsının işlediği insanlık suçu, fazlasıyla sabittir. Esasen üç seneden beri bu cürümü irtikâp etmektedir. Yani çok daha önceden müdahale edilmeliydi. Gelinen noktada, dünyanın katil Esad'ı daha fazla taşıması mümkün değil. O da mutlaka, Bosna Hersek ve Kosova'da, yüz binlerce Müslüman'ın kanını döken insan Kasabı Slobodan Miloseviç gibi, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde hesap vermelidir. Miloseviç hücresinde intihar etti. Beşar Esad için de, üç farklı akıbet muhtemeldir... Babasıyla birlikte on yıllarca canlarını yaktığı Suriyelilerden birinin kurşunlarına hedef olmak, insanlık suçundan mahkûm olup kalan ömrünü hücrede geçirmek veyahut Miloseviç gibi intihar etmek...
Suriye'ye müdahale için her dakikalık gecikme, onlarca masum insanın hayatına mal olmaktadır. 1995'te eski Yugoslavya'da, BM'nin aldığı uçuş yasağını etkili biçimde uygulayan NATO, Bosnalı Müslümanların topyekûn imha olmasını önlemişti. Aynı NATO, daha sonra 1999'da Kosova'da, bu defa BM'nin kararı olmadan görev alarak, Sırpları dize getirmiş ve yeni bir insanlık dramının önüne geçmişti. NATO bugün de aynı misyonla yüz yüzedir. Rusya ve Çin'in BM sistemini kilitlediği bir ortamda, Suriye'deki insanlık dramını sonlandırmak için tıpkı 1999'daki gibi, bu görevi üstlenmelidir. Resmi formatı NATO şemsiyesi olur veya olmaz, her halükârda uluslar arası bir koalisyon, mutlaka Suriye'ye müdahale etmelidir. Buna dair güçlü emareler de görünüyor. ABD ve İngiltere cenahından yapılan açıklamalar, bir müdahalenin ayak sesleri mahiyetinde. Umarım ve dilerim ki, kısa bir zaman sonra, Suriye'de artık Esad sonrasını konuşuyor oluruz... Yetti be! 
NOT: Müsaadenizle biraz izin kullanacağım. 11 Eylül Çarşamba günü buluşmak üzere...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.