Endişe, kaygı, öfke ve ahmaklık...

A -
A +
Hoş bulduk efendim! Zaten uzağa gitmemiştim. Postacı misali izin günlerini mahallede geçirdim. Buradan mahalleye olan sevgimi tahmin edebilirsiniz!..
Nerede kalmıştık?
Gezi üzerine çeşitlemeler devam ediyor. Ama bazıları artık işin suyunu çıkardı. İki üç tane bayat espriden yola çıkarak "milenyum gençliğini" analiz etmeyi sürdürüyorlar. Neymiş, "Mutfak tüpünün gaz kaçağını çakmakla kontrol edenler polis gazından korkmaz"mış... Oysa bunun çok daha kallavisi, atasözü gibi kültürümüze yerleşmiştir: "Demirden korksaydık trene binmezdik!" Hemen hepsi "okumuş çocuklar" olan bu yeni yetme eylemcilerin, ince zekâ ürünü gibi takdim edilen ucuz esprilerine bin basacak nükteleri imkânsızlıktan okuyamamış çocuklarımız yeri geldiğinde dolaşıma sokmuşlardır. Mesela: "İki çay yap, radyasyonlu olsun!"
Demem o ki, Gezi Parkında aylak aylak vakit öldürmekten öte, bir kısmı Vandallaşarak vatandaşın ve devletin malına mülküne çokça zarar veren o sorumsuz gençler, "milenyum gençliği" vb. yüceltici bir tanımlamayı hak etmiyor. Bir kere Gezi Parkını birbirine katan güruh, Türkiye'deki çoğunluk gençleri asla temsil etmiyor, edemez. Orada yapılan anket çalışmalarına göre, eyleme katılanların yüzde 98'i solun her rengine mensup gençler. Yüzde ikisi de, kendilerini "Antikapitalist Müslüman" diye tanımlayan sağcılar... Şimdi bileşimi böyle olan bir küçük kitleden yola çıkarak, bütün Türkiye gençliği hakkında değerlendirme yapmak, ahkâm kesmek, her şeyden önce bilime aykırıdır. Sosyal bilimcilerin bu noktada daha dikkatli ve duyarlı olması gerekir. Türkiye'de sağ ve sol kavramı kitle bazında, genel hatlarıyla, yüzde yetmişe-otuz şeklinde bir taksimata oturur. Toplum, elli küsur senelik siyasal davranış biçimiyle, bu hususu âdeta perçinleştirmiştir. Bu gerçeği ters yüz etmeye çalışanlar, mugalata yapıyor. Buna dikkat isterim.
Gezi Parkı bahanesiyle sahnelenen anarşist, nihilist tavırları dikkatli okumak gerekiyor. Aradan geçen bir aylık zaman işin rengini bütünüyle ortaya koydu. Öyle ki, Gezi direnişi adına gayler, transseksüeller velhasıl her türlü cinsî sapıklar dahi yürüyüş yaptı. Hatta bunlara destek vermek için bazı CHP'li vekiller de yürüdü. O yetmedi, Diyarbakır Lice'de, esrar tarlalarına yapılan baskınlarla büyük para kaybeden zehir tacirleri de, bir şekilde devreye girdi. Görünüşte "Çözüm Sürecine" yönelik ve barış ortamını sabote etmeyi hedef alan eylemlerin gerçek yüzü, büyük rant kaybına karşı girişilen bir nevi intikam hareketidir. Bu yönüyle Lice'de çıkarılmak istenen fitne, İstanbul Gezi Parkı'nda; "Faiz Lobisi" diye ifade edilen menfaat şebekelerinin giriştiği bozgunculuk hareketiyle, fena halde örtüşmektedir. Menfaat paydasında birleşen iç ve dış şer odaklarının bu büyük hamlesinin, nihai olarak yükselen Türkiye'ye diz çöktürmek ve eskiden olduğu gibi, hariçten verilen nizamata boyun eğdirmek olduğu çok net olarak anlaşılmaktadır. Gerisi teferruattır.
Burada acı olan, bir kısım aydınların hâlâ daha entelektüel gevezeliklerle zihin bulandırmasıdır. Kendilerine "Endişeli Modern" diyenlerin bazıları, şu sıralarda "KAYGILIYIZ..." diye gazetelere ilan veriyor... Ne yazık ki, öfke bazen insanı ahmaklaştırır!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.