Erdoğan'ın mesajlarını nasıl okumalı?..

A -
A +

Başbakan Erdoğan'ın, Kahire'de; Arap Dünyası'na, İslâm Âlemine, İsrail'e ve genel olarak Batı'ya yönelik sert ve keskin mesajları karşısında, bazı yazarlar epeyce telaşlanmışa benziyor!.. Hatırlanacağı üzere, Erdoğan 2009 yılı başında; Davos'ta Şimon Peres'e "one minute" çektiğinde de, benzer şekilde telaşlananlar olmuş; "Eyvah, şimdi yandık... İsrail bunun hesabını fena halde soracak!" mealinde, yazılar yazmış ve televizyon ekranlarında da aynı şekilde korku ve endişelerini izhar etmişlerdi. Ancak geçen zaman zarfında, bu yeni süreçte esas sıkıntıya düşen tarafın, İsrail olduğu görüldü. İsrail, bu süreci değiştirmek maksadıyla bir taraftan diplomatik yolları zorlarken, diğer yandan da şantajcı politika ve fiili atraksiyonlarla netice almaya çalıştı. Bu arada uluslararası sularda, hukuksuz olarak Mavi Marmara gemisine saldırıp, sivil ve silahsız dokuz insanımızı öldürerek, "terörist devlet" olgusunu da ispatlamış oldu. Ama dikkat ediniz, Türkiye bu konuda henüz son sözünü söylemiş değil... Başbakan'ın Gazze konusunda, İsrail ve Birleşmiş Milletlere doğrudan, Amerika'ya ise dolaylı olarak; alışılmış kalıpların ötesinde yüklenmesinden endişe ve korkuya kapılanlar, Türkiye'nin soğuk savaş dönemindeki pasif ve çekingen dış politikasından başka bir yaklaşımı tehlikeli görenlerdir. Onlar her zamanki gibi uysal çocuk pozisyonunda, ABD ve AB'nin ağzına bakarak hareket etmemizi ve küresel güçlerin hoşuna gitmeyecek herhangi bir tavır sergilemememizi istiyorlar. Oysa Başbakan, Kahire'den sonra Ankara'da da; Partisinin Grup toplantısında aynı kararlılığı ortaya koyarak, şunları söyledi: "İsrail uluslararası hukuku ayaklarının altına alarak bir halka karşı etnik temizlik yapıyor. Filistin topraklarını adım adım işgal ediyor. Filistinliler ise, bu temizlik girişimine karşı meşru savunma, meşru direniş hakkını kullanıyor. Buradan Tüm Batı'ya sesleniyorum: Kimse İsrail savunma hakkını kullanıyor diyemez. İsrail terör estiriyor." Evet, İsrail'e her halükarda destek veren ABD ve Avrupa, onun 45 yıldan beri Filistin topraklarını işgal altında tutmasını ve Filistin devletinin kurulmasını öngören onlarca BM kararını hiçe saymasını ve de beş seneden beri Gazze'yi açık hava hapishanesine çevirmesini, bu arada binlerce savunmasız Filistinliyi öldürmesini bir hak olarak görüyor. Hani ne oldu İsrail'in savaş suçu işlediğini söyleyen BM İnsan Hakları Konseyi Raporuna (Goldstone Raporu) ?.. İşet Sayın Erdoğan bunun için, "Ben BM'nin adaletine güvenmiyorum..." diyor ki, sonuna kadar haklıdır. İşin gerçeği, "KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK." Başbakan da buna uygun olarak gerçeği söylüyor: "BM Güvenlik Konseyi'ndeki üyelerin ağzına bakarak adım atarsak, halimiz perişandır. Öleceksek adam gibi ölelim, bunu başaralım..." Devamla bu zulme karşı elimizle, ona gücümüz yetmiyorsa dilimizle ve ona da gücümüz yetmiyorsa, hiç olmazsa kalbimizle mücadele edelim mealindeki hadis-i şerifi hatırlatıyor. Başbakan'ın bütün bu söyledikleri, şüphesiz ilgili çevrelerde yankılanıyor ve bir şekilde yorumlanıyor. Hâsılı zulme ve haksızlığa karşı sessizliğe gömülerek bir yere varılamaz. Kaldı ki, "Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır!"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.