Hula ve Srebrenitsa...

A -
A +

Tarihten ders alınmayınca tekerrür eder!.. 1995 Temmuz'unda, General Ratko Mladiç'in katiller sürüsü; Srebrenitsa'da en az sekiz bin üç yüz yetmiş iki Boşnak Müslüman'ı tank, top ve mitralyözlerle delik deşik ederken, başında Hollandalı bir komutanın bulunduğu, sözde BM Barış Gücü askerleri, yalnızca soykırımı seyrediyordu... Ve ne yazık ki, o günün Avrupası da bugünkü gibi, Bosna Hersek'te en az üç yüz elli bin Müslüman'ın boğazlanmasını tam üç buçuk yıl boyunca, sadece seyretmişti... O gün Rusya bütün imkânlarıyla Sırpları arkalıyordu. Bugün bütün misyonlarıyla Baas rejimini koruyor, yüreklendiriyor... O gün Sırpların etnik temizlik ve soykırım yapmasına ses çıkarmayan İngiltere, Fransa, Almanya vs., bugün de işlemeyeceği daha ilk günden belli olan Annan Planı'nın arkasına sığınarak vaziyeti idare ediyor! Eski Yugoslavya'da bir din (Müslüman-Hıristiyan) ve mezhep (Ortodokslarla-Katolikler arasında) savaşı vardı. Suriye'de ise, Baas rejiminin varlığını sürdürebilmek için, devreye sokmaya çalıştığı bir mezhep çatışması söz konusu. Ama onun öncesinde, kırk yıldır devam eden ve artık uluslararası arenada meşruiyetini yitirmiş olan zalim rejimin acımasız baskı ve katliamları bütün vahşetiyle sürüyor. Güya Birleşmiş Milletlerin yüzlerce gözlemcisi görev başında ama, Suriye'nin Ratko Mladiç'i olan Mahir Esad'ın paramiliter birlikleri olan Şebbiha'nın insanlık dışı saldırıları hiç de hız kesmiyor. Bakınız Hula'daki katliam, âdeta Srebrenitsa'nın küçük bir tekrarıdır! BM Gözlemcileri, sadece tespit yapıyor. Gerisi laf-u güzaf!.. Kofi Annan, hâlâ daha "Barışa şans verilmelidir..." nutukları atıyor. Oysa Annan planının yürürlüğe girdiği günden bu yana, en az bin beş yüz insan daha hayatını kaybetti. Sadece Hula'da 52'si çocuk olmak üzere 108 kişi katledildi. Dünya bu katliamı seyrediyor. Rusya bir taraftan iç savaş tehlikesinden bahsediyor, ama öbür taraftan BM sistemini kilitleyip, hiçbir zaman sonuç vermeyecek olan Annan Planını dayatıyor. Angela Merkel de Putin'le ağız birliği ediyor... Bundan güç alan Beşar Esad ve şürekâsı da, hız kesmeden zulüm ve katliama devam ediyor. Bugüne kadar en iyimser rakamlarla, en az 13 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini, BM Teşkilatı da kabul ve tasdik ediyor. Bunun en az üç katı kadar da kayıplar var. Hapishanelerde on binlerce insan işkence altında. On binlerce insan da canını kurtarma pahasına komşu ülkelere sığınmış durumda. BM Genel Sekreteri de, Suriye'de iç savaş yaşandığını resmen ilan ediyor. Peki, Uluslararası Camia müdahale için daha ne bekliyor? İç savaşın iyice yayılması ve ülkenin parçalanmasını mı? On binlerce kişinin daha katledilmesini mi?.. Suriye'de tam bir felaket hüküm sürüyor. İnsanlar aç bi-ilaç... Gıda sıkıntısı da had safhada... Mutlaka insani yardım için müdahale gerekiyor. Bunun için insani yardım koridoru açılmalı, katliamdan kaçan insanların barınabileceği tampon bölgeler kurulmalı... Ama nerede bunu yapacak olan BM ve diğer aktörler!.. ABD seçim, AB geçim derdinde. Suriye'de meydan Rusya, Çin ve İran'a kalmış. Ha Srebrenitsa, ha Hula, ha Hama ve Humus... Akan kan yine Müslüman kanı. Angela Merkel'in umurunda mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.