Kritik bir eşik daha aşıldı…

A -
A +
Bazıları bir buçuk yıldan fazla bir zamandır rehin tutulan, sekiz kamu görevlisi nihayet dün serbest bırakıldı ve aylardır hasret kaldıkları aile efradına, sevenlerine kavuştular. Maişetini kazanmak için devlet memuru olmayı tercih etmekten ve vatani görevini yapmaktan başka hiçbir suçu, kabahati olmayan bu insanları alıkoymak suretiyle; temel hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmak, bunlara ve yakınlarına bunca zaman eza-cefa vermek, hangi gerekçe ile izah edilebilir?
Terör örgütü tarafından yapılan açıklamada, rehinelerin herhangi bir karşılık beklemeksizin, yalnızca insani bir adım olarak serbest bırakıldığı belirtilmiş... Buradaki siyasi propaganda fırsatını, örgüt her zamanki gibi sonuna kadar kullanıyor. Kaç kişi bunu yutar bilmem, ama madalyonun öbür yüzü çok çok farklı...  Dün konuyu yorumlayan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in de ifade ettiği gibi, "Rehinelerin serbest bırakılması, evet insani açıdan doğru bir davranıştır. Ama bunların kaçırılıp aylarca rehin alınması, hiçbir şekilde insani değildir ve olamaz. Her yönüyle terörist bir harekettir." Elbette insanlığa ve insan haklarına aykırıdır. Dolayısıyla bu terörist faaliyetin son bulmuş olması, tabii ki memnuniyet vericidir. Temenni ederiz ki, otuz yıldır ülkenin huzurunu kaçıran, binlerce insanımızın hayatını söndüren terörle ilgili bütün meseleler bir an evvel çözüme kavuşsun. Bu noktada, rehinelerin serbest bırakılması önemli bir eşiktir. Bu eşik de aşılmış bulunmaktadır. 
İki gün önce, burada dile getirdiğim endişelerim devam ediyor.  Yani medyanın gereksiz bir işgüzarlıkla pişmiş aşa su katması... Bu hassas süreçte, bir yanlış fotoğraf veya bir yalan manşet, çok şeye zarar verebilir. Nitekim şu ana kadar, irili ufaklı pek çok yalan ve düzmece haber medya organlarında yer aldı. Bazı gazeteciler, anlaşılmaz biçimde süreci dürtüklemeye, baltalamaya çalışıyor. Üstelik bunların bir kısmı, bunu salt gazetecilik, hatta vatanseverlik adına yaptığını iddia ediyor! Bölücü terör örgütüne akıl vermeye kalkışmak, terör örgütünü ille de devletle eşit bir muhatap haline getirmeye yeltenmek gibi, son derece kirli oyunları, vatanseverlik gibi sunmaya kalkışmak ikiyüzlülüğün ta kendisidir. Bilinmelidir ki, bugüne dek münafıkların süslü kılıf içinde sunmaya çalıştığı zehirli reçeteler kısa zamanda deşifre oldu. O yüzden kimse toplumun zekâsıyla alay etmeye kalkışmasın!.. 
Diğer taraftan, İmralı zabıtları olduğu söylenen yazılı metni sızdıran; BDP'li iki Meclis üyesinin, suçunu kabul ederek görevinden istifa etmesi, siyaseten doğru bir harekettir. Fotokopinin basına sızmasında rolü olan parti görevlisinin işten atılması bu noktada sadece teferruattır. Bu arada, sızdırma eyleminin Oslo süreci ayağında rol alan bir gazetecinin mükerrer olarak aynı işlemi gerçekleştirmesi de ayrıca manidardır. Üzerinde ciddiyetle durulmalıdır. Zira bu sızdırma hususunun irdelenmesi, süreci baltalamak isteyen mihraklar hakkında esaslı bir malumat sağlayabilir...
Şimdi önümüzde yeni bir eşik var: 21 Mart Nevruz günü, Öcalan tarafından silahların bırakılması çağrısının yapılması. Bu çağrının da beklendiği gibi gerçekleşmesi, bir dönüm noktası olacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.