Macron’un başına taş mı yağsın?!.

Sesli Dinle
A -
A +

İkinci dönem iktidarında, Fransa Başkanı Emmanuel Macron hezimet üstüne hezimet yaşıyor. Ancak olup bitenlerden pek de ders çıkarmadığı aşikâr… Burkina Faso, Gine, Mali, Çad ve şimdi de Nijer kapıyı gösterdi!

 

 

 

25 Ağustos’ta, Nijer Askerî Yönetimi, Fransa’nın Niamey Büyükelçisine ülkeyi terk etmesi için 48 saat mühlet vermişti. Sömürgeci Fransa, bu ültimatoma karşı sert tepki gösterdi ve direnmeye çalıştı… Ancak eski kolonisi daha kararlı çıktı ve Fransa’ya geri adım attırdı. Bir müddet önce askerî darbe ile işbaşına gelen yönetime karşı, ortak askerî operasyon (ECOWAS-Batı Afrika Ekonomik Topluluğu ülkeleriyle birlikte…) dâhil her yolu deneyen Fransa, hiçbirinden netice alamadı. En sonunda, “istenmeyen adam” ilan edilen Büyükelçi Sylvain Itte Paris’e dönmek zorunda kaldı. Ve ilave olarak, Fransa Nijer’de bulunan 1.500 askerini de yıl sonuna kadar koordineli şekilde geri çekecek. Fransa Yönetimi için çok zor ve yakıcı bir durum… Orta Afrika Cumhuriyeti, Burkina Faso, Gine, Mali, Çad ve şimdi de Nijer’den tek tek kovuluyor sömürgeci Fransa!.. Sadece Afrika’da değil, Başkan Macron’un siyasi-stratejik; askerî ve ekonomik, neredeyse bütün teşebbüsleri duvara tosluyor! “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti…” demişti. Velakin Ukrayna savaşı dolayısıyla, tam tersine, NATO’nun özellikle ayak sürümeye çalışan Avrupa Kanadı, yeniden Amerika’nın arkasına hizalandı. Fransa’nın öteden beri NATO’ya şaşı bakışı malumdur… Macron’un Kiev ile Moskova arasında icra etmek istediği ara buluculuk denemesi de çok talihsiz bir şekilde bitti. Rusya lideri Putin tarafından, Covid bahanesiyle hayli uzun bir masanın ucuna oturtulan Macron, eli boş ve Batıya duyulan öfkeden dolayı küçümsenmiş vaziyette evine döndü.

 

Sömürgeci Fransa yalnızca Afrika’dan kovulmuyor… En büyük Uranyum tedarikçisi Nijer’in kapıyı kapatması, bu ülke için çok ciddi bir kayıp. Ama başka büyük kayıplar da yaşıyor. 2016 yılında Fransa ile Avustralya, 12 adet Attack sınıfı denizaltı filo inşası için yaklaşık altmış milyar Dolarlık bir sözleşme imzalamıştı. Ne var ki, beş yıl sonra, 2021 Eylül’ünde Paris için kâbus mesabesinde bir gelişme yaşandı. Avustralya, ABD ve İngiltere ile AUKUS Paktı'na iştirak ederek, Fransa’yla imzaladığı devasa anlaşmayı iptal ettiğini duyurdu. Emmanuel Macron saçını başını yoldu, bu ülkelerdeki büyükelçilerini çağırdı filan… Sonuç nafile! Bunun Fransa için büyük bir hayal kırıklığı olduğunu, bizzat sözleşmeyi iptal etmiş olan Avustralya Başbakanı dile getirdi iyi mi? Gelgelelim Mösyö Macron, olup bitenlerden pek fazla ders çıkarmış görünmüyor. Avrupa Birliği içinde Almanya ile giderek derinleşen sürtüşmelerden ötürü güç kaybederken, dışarıda da yapmaya çalıştığı bütün hamleler boşa çıkıyor. Bu arada Türkiye ile de olur olmaz biçimde didişmekten vazgeçmiyor… Öteden beri Libya ve genelde Afrika kıtası ile Doğu Akdeniz’de, karşımıza dikilmeye çalışan Fransa, Yunanistan’a destek için bölgeye gönderdiği bir savaş gemisinin sinyal karıştırıcılar tarafından nasıl komik duruma düşürüldüğünü unutmamalı. Ancak Fransa akıllanacak gibi görünmüyor. Afrika’da kendisine karşı giderek yükselen öfkenin sebeplerini hiç doğru analiz etmiyor, edemiyor. Şurası muhakkak ki, Fransa’nın özellikle Afrika kıtasındaki askerî varlığı bundan böyle, daha çok tartışma ve tepkilerin konusu olacaktır.

 

Fransa’nın hâlen Senegal’de 400, Fildişi Sahili'nde 900, Gabon’da 350, Çad’da 1.000 ve Cibuti’de 1.500 askeri bulunuyor. Nijer’den çekilecek olan 1.500 askerin bir kısmı, güya terörle mücadele için Burkina Faso ve Mali’den buraya kaydırılmıştı. Ama gelinen noktada Fransa; “Nijer artık terörle mücadele etmek istemiyor…” şeklinde bir kılıfla, askerlerini geri çekmeye mecbur kaldı. Afrika’da bu şekilde açmazlara düşmüş olan Fransa ve Macron, Güney Kafkasya’daki gelişmeleri de her zamanki gibi, tarafgir, menfaatçi ve çifte standartlı bir perspektifle ele alıyor. Şöyle ki, Ermeni çetelerinin Karabağ topraklarında otuz küsur seneden beri yaptıkları soykırım ve katliamı bir defa olsun görmedi. Ama ilgili ilgisiz her yerde, kendi toprağını, bileğinin hakkıyla işgalden kurtaran Azerbaycan devletini ve ona destek veren Türkiye’yi hedef alan açıklamalarda bulunuyor. ABD ile birlikte MİNSK GRUBU içinde, otuz yıl boyunca hiçbir şey yapmayan Fransa, şimdi (KARABAĞ’A MİSYON GÖNDERİLMELİ) diye tuhaf bir şekilde meseleye dâhil olmaya çalışıyor… Acaba daha neler yaşanmalı? Yani Fransa Devlet Başkanının aklını başına alması için başına taş mı yağmalı?! Suriye’de, Libya’da ve Ukrayna’da; ABD’nin dümen suyunda Fransa politik olarak ne elde etti ki, bu defa Güney Kafkaslarda benzer atraksiyonlara kalkışıyor? Fransa’da Macron’a iki laf edecek bir akıllı adam yok mu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.