Meral Hanım “evine dönüyor”

A -
A +

31 Mart öncesinde kendisi söylemişti: "Başarılı olamazsak evime dönerim…” Şartlar öyle tahakkuk etti ve Meral Hanım eve dönüyor. Altı buçuk yıllık serüvende, iki genel ve iki yerel seçim bekleneni vermedi.

 

 

 

 

 

İyi Parti neden ilk günden beri sıkıntılı? Kendi ifadesiyle otuz yıllık siyasi kariyerinde, Meral Hanım’ın genel başkanlık serüveni niçin bu kadar kısa oldu? Partinin doğuş şartları, siyaset sosyolojisiyle ne kadar uyumluydu? Meral Hanım ve bazı arkadaşları açısından, MHP bünyesinde başlayan muhalif tavrın giderek bir kopuş ve partileşme sürecine girmesi, bir fikrî altyapı üzerinde mi ilerledi? Yoksa bir tepki hareketi psikolojisinde, biraz da farklı maksat ve hedeflerle bir araya gelen isimlerin en baştan itibaren tam bir birliktelik sergileyememesi mi oldu? İyi Parti sanki ilk günden beri daimî bir iç muhalefet ve ayrışma problemi ile boğuştu… Parti’nin kurucu isimlerinin, neredeyse yarısının bu zaman zarfında kopmuş olması, temel bir sıkıntıyı açıkça işaret etmiyor mu? Başka türlü, partinin deve dişi gibi önemli adamlarının çok erken şekilde kopması nasıl izah edilebilir? Daha çok futbolda kullanılan bir tabir vardır: Yıldızlar topluluğu… Her biri kendi başına bir şöhret olan futbolculardan meydana gelen takım, ferdî olarak başarılı oyunculara sahip olmakla birlikte, kolektif uyum sağlanamadığı takdirde isteneni veremez. O yüzden de yıldızlar takımı kimi zaman hayal kırıklığı yaşatır!.. İyi Parti böyle bir intiba veriyordu. Zira her biri kendi başına bir aktör pozisyonunda, bireysel çıkışlar veya direniş sergiliyordu. Daha başlangıçta çatlak sesler çoğalınca, Akşener istifa restinde bulunmak zorunda kalmıştı hatırlarsanız.

 

Meral Hanım genel başkan olarak otoritesini kurmak için yeri geldiğinde esti gürledi. Kararlılık gösterme hususunda risk almaktan çekinmedi. Ama bütün bunlara rağmen, partideki önemli isimleri bünyede tutmak, teşkilatları kontrol altında bulundurmak mümkün olmadı. Hâl böyle olunca klikleşmeler, ferdî veya toplu kopuşların ardı arkası kesilmedi. Bu arada iş birliği ve ittifak ilişkilerinde de hesaplanamayan sıkıntılar baş gösterdi… Partinin siyasi istikametini çizme ve sürdürme bakımından Meral Hanımın değişken tutumu tepki ve dirençlere yol açtı. Millet İttifakı masasına oturmak, daha sonra aynı masaya ağır ithamlarda bulunarak kalkmak… Ve fakat üç günlük yoğun muhaverelerden ve bir kısmı kapalı kapılar ardında cereyan eden görüşmelerden sonra tekrar oturmak… Bunların hepsi siyasi kimlikten bir şeyler koparıp götürdü. 2018’de cumhurbaşkanlığına aday olarak, çıtayı yükseğe koyan Meral Hanım, sonraki dönemlerde ittifak arayışları çerçevesinde ortaklık sağlamak üzere bazı tavizler verse de, işler bir türlü planlandığı gibi gitmedi. Son olarak mahallî seçimlere HÜR VE MÜSTAKİL olarak katılma kararı Parti Meclisinin onayıyla kararlaştırıldığı hâlde, içerideki direniş ve tepkiler bir türlü önlenemedi. Ankara ve İstanbul il teşkilatlarının âdeta içi boşaltıldı. Akşener’in kontrolü sağlayamadığı ve artık sağlayamayacağı net olarak görülüyordu…

 

Evet, İyi Parti’de ilk günden beri yolunda gitmeyen çok şey vardı… Öyle ki, Meral Hanım’ın kongrede aday olmayacağını duyurduğu günde dahi, yaprak dökümü devam ediyor. Meral Hanım kendisine yönelen sert tepkileri, “SATIN ALINMIŞ İRADELER” diye tanımlıyor. Ve Meral Hanım bugüne kadarki kararlarının isabetli olduğundan şüphe duymuyor! Otuz yıllık siyasi kariyerinde ülkenin geleceği, milletin huzuru, devletin iyiliğini yakından ilgilendiren birçok meselede kararlar alma ve tutumlar benimsemesi gerektiğini; bu noktada kısa vadeli potansiyel kazanımlar ve her türlü “cazip” teklifi kenarda bırakıp, sahip olduğu ahlaki değerleri, cumhuriyetin ilkelerini ve Türkiye’yi merkeze aldığını ifade ediyor… Hür ve müstakil şekilde seçimlere katılma kararını verirken kimleri karşımıza aldığımızı elbette biliyordum diyor. Zorluklar, gayrı ahlaki propaganda, satın alınmış iradelerce yapılacak galiz taarruzları bildiğinin altını çiziyor. Akşener kendisinin haklı olduğu ve aldığı kararların isabetli olduğunun bir gün mutlaka anlaşılacağını belirtiyor ve “Ödediğimiz ve ödediğim bedele razıyım” diye bir nevi meydan okuyor.

 

Akşener, “İyi Parti bugün ne iktidarın ne ana muhalefetin ve ne de 2028 hesapları kovalayan birtakım aktörlerin arka bahçesi olmaya direnmişse, ben bu bedele razıyım” diyor. Bugünü kazanmak uğruna yarınları tehlikeye atan kirli pazarlıklarla anılmamanın önemine işaret ediyor. Etik olarak kendisinin ne derece prensipli hareket ettiğini izah etmeye çalışıyor. Meral Hanım tarihe karşı sorumluluğunu, bundan ötürü aldığı kararların doğruluk ve isabetini savunabilir elbette. Velakin hüküm neticeye göredir. Siyaset de netice alma sanatıdır. İyi Parti oyları yüzde 3 değil de mesela yüzde 13 olsaydı, Akşener liderlik koltuğunu bu kadar çabuk kaybetmezdi. Bakalım Akşener sonrası dönemde İyi Parti nasıl bir varlık gösterecek? Her şeyden önce genel başkan kim olacak. Musavat Dervişoğlu mu, Koray Aydın mı? Yoksa başka bir isim mi Akşener’e halef olacak?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Ordulu 9 Nisan 2024 04:04

6ay kalmaz geri doner