Muhsin Yazıcıoğlu'nu anarken...

A -
A +
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının üzerinden tam dört yıl geçti... Bu zaman zarfında, BBP lideriyle birlikte dört kişinin hayatını kaybettiği elim helikopter kazasına dair, pek çok iddia ve itham ortaya atıldı. Kazadan sonra helikopterin düştüğü yerin derhal tespit edildiği, ancak kasıtlı biçimde hedef şaşırtıldığı şeklindeki spekülasyonlardan tutunuz, aynı yere bir başka askerî helikopterin inip kalktığı, keza olay yerinde başka kişilerin de dolaştığı vs. vs... Gerçekten, bu "kaza" ile ilgili birbirinin çengeline takılan onlarca soru, hâlâ cevap bekliyor. Bu şüpheli kazanın üzerindeki sis perdesi kalkmadıkça, iddia ve ithamların da ardı arkası kesilmeyecektir.
Tıpkı eski jandarma genel komutanı Org. Eşref Bitlis ve arkadaşlarının hayatına mal olan ve en az bunun kadar kuşku taşıyan 20 sene önceki kaza gibi... Onun da üzerindeki toz bulutu bir türlü kaldırılamadı. Israrlı takipler sonucu, yıllar sonra yeniden kapağı kaldırılan dosyada, açıklama bekleyen noktalar, birbiri ile çelişen resmî açıklama ve raporlar ve elbette akıllara takılı kalan yeni sorular, sorular... Türkiye'nin, şeffaf bir hukuk devleti olduğuna, halkını ve dünyayı inandırabilmesi için, bu türden gölgeli ve karanlık olayları mutlaka çözmesi gerekiyor!
Bugünlerde, Muhsin Yazıcıoğlu ülkenin her tarafında yapılan toplantılarla anılırken, ölümüyle ilgili başka bir iddia daha ortaya atıldı. Buna göre, Yazıcıoğlu'nun içinde bulunduğu helikopterin düşüş anından dört dakika önce, aynı bölgede bir veya daha fazla askerî uçağın uçtuğu, bahse konu helikoptere çok yakın irtifada gerçekleşen bu uçuşların, malum kazayı tetiklemiş olabileceği ileri sürülüyor... Elbette bütün bunlar, ciddi bilgi ve belgelere dayandırılması gereken hususlar. Aksi halde son dört senedir yapılan spekülasyonlardan ileriye geçemez. Bu konuda devletin ilgili makamlarının, işini gerekli ciddiyette yapıp kamuoyunu aydınlatmasından başka, kimsenin yapabileceği fazla bir şey yok. Sadece şu veya bu şekilde, mesele gündemde tutulabilir, o kadar.
Başbakan Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında Yazıcıoğlu'nu anarken şunları söyledi: "... Türk siyasi hayatının inancıyla, dava adamlığıyla, üslubuyla, çilekeş örnek şahsiyetlerinden birisi olan Muhsin kardeşimin eksikliği şu günlerde çok daha derin şekilde hissediliyor..." Önceki akşam, Sultanbeyli Belediyesinin tertip ettiği ve Sultanbeyli Sivaslılar Kültür ve Yardımlaşma Derneğinin de organizasyona katkıda bulunduğu anma toplantısında, ben de davetli konuşmacı idim. Program sırasında gösterilen sinevizyonda, merhum Yazıcıoğlu'nun kendi sesiyle söyledikleri, Erdoğan'ın sözleriyle o kadar örtüşüyordu ki... Mesela: Suçsuz yere, 5.5 yılı hücrede geçen 7.5 sene hapis cezası ve akabinde, "sizin bir suçunuz yokmuş" denilip bir gün dahi ceza vermeden salınması... Ve bu halde de ne kaderine, ne devletine küsen bir Yazıcıoğlu... "Kahrın da hoş, lûtfun da hoş ya Rab!", teslimiyetindeki "Alperen" şahsiyet. "Bir saniyesine bile hâkim olamadığınız bir hayat için, bu kadar fırıldak olmanıza gerek yok..." diyen ve buna sadık olarak; "Ben hayatımda hep düz yaşadım, size de düz yaşamayı tavsiye ederim..." diyen, derviş tabiatlı lider... Mekânı cennet olsun!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.