Özal'ın ölüm raporu kafaları iyice karıştırdı!..

A -
A +

Turgut Özal öldü mü, yoksa öldürüldü mü?.. Yaklaşık 20 senedir zihinleri meşgul eden soru bu. Başlangıcından beri iki tez çarpışıyor. Kimileri diyor ki: Merhum Özal'ın vefatı tamamen normal. Şüphe çekecek herhangi bir durum yok. Kendisinin ciddi sağlık problemleri vardı. Ölümü de bu problemlerden kaynaklandı. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel başta olmak üzere, bir kısım resmî zevatın ilk günden beri söyledikleri şey bu... Zaten 17 Nisan 1993 günü, vefatla ilgili yapılan resmî açıklama da, Özal'ın kalp krizi neticesinde öldüğü yolunda idi... Ancak ta ilk günden beri, zihinleri kemiren bir kuşku var. Elbette bir tespit yöntemi değil, ama bugün sokağa çıkıp sıradan vatandaşlara sorsanız, Özal'ın bir şekilde öldürüldüğüne dair, insanlarda yaygın bir kanaat olduğunu görürsünüz. Kaldı ki, Özal'ın aile efradı yıllardan beri, bu noktada şüphe ve iddialarını ısrarlı bir şekilde seslendiriyor. Nitekim başta yakınları olmak üzere, geniş bir kesimin bu ısrar ve takipleri sonucu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konuyu tahkik etmek üzere, Devlet Denetleme Kurulu'nu harekete geçirmiş ve bu süreçte de Özal'ın mezarının açılmasına karar verilmiştir... Fakat bazıları hâlâ daha, iddiaların yersiz olduğunu tekrarlıyor. Hatta daha da ileri giderek, Özal'ın yakınlarını rencide edecek ithamlarda bulunuyorlar. Onlara göre aile fertleri, sırf gündemde kalmak ve çıkar sağlamak için bunu yapıyor. Ne kadar çirkin ve insafsız bir suçlama!.. Her şey bir tarafa, Korkut Özal gibi son derece kıymetli bir devlet adamı, yetmiş küsur yaşından sonra, ağabeyinin vefatından ne gibi bir rant devşirmek isteyebilir acaba?!. Yani, böyle saçma sapan yaklaşımların hiçbir ciddiyeti yok. Tam aksine, Turgut Özal'ın ölümüne dair kuşkular, büyük haklılık payı taşıyor. Zira ölümü sırasında ve sonrasında yaşanan tuhaflıklar, yapılan hatalar zinciri ve ihmaller, bu kuşkuları güçlendiriyor. Merhumun rahatsızlanmasıyla birlikte, ilk tıbbî müdahale, Köşk'teki sağlık personelinin mevcudiyeti, ambulans şartları, hastaneye götürülüşü, hastane seçimi vs. hiçbiri, Cumhurbaşkanlığı makamına yaraşır donanım ve ciddiyette değil. Bunu bilen ve gören bir kısım devlet ricali, öteden beri bangır bangır bağırıyor! Keza vefat sonrasında, Özal'ın ölüm sebebinin tıbbî tespiti, kesinlikle kanunların öngördüğü şekilde yapılmamış. Otopsi yapılmadığı gibi, cesetten alınan saç ve kan örneklerinin tahlili de yok. Buna karşılık, kan örneğinin olduğu cam tüpün, hemşire tarafından yere düşürülerek zayi edildiği şeklinde trajikomik açıklamalar var!.. İşte bütün bu gariplikler, on dokuz buçuk seneden beri insanların zihnini kemirmeye devam ediyor. Hele bir de, olayı soruşturmak isteyen görevlilerin (Savcı Uğur Tönik vb.) başına gelen olaylar var ki, başlı başına dehşet verici bir durum... Bazıları da hâlâ üç maymunları oynuyor. Yok efendim Özal bay-pas olmuş muş da, zaten prostat kanseri imiş de, falan filan... Özet: Açıklanan son rapor, kafaları iyice karıştırdı. Bir kere Özal'ın kalp krizinden öldüğü söylenmiyor. Üstelik vefatından iki ay önceki kalp raporu sapasağlam! Ne olacak şimdi? "Zehir var, ama zehirlenme yok..." O halde kuşkulanmaya devam, ta Honduras'a kadar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.