Bölücü terör örgütünün kökü kazındıkça, hâlâ daha bitmediğini, ayakta olduğunu göstermek maksadıyla, olabildiğince sansasyonel eylemler yapmaya yönelir… Malum olduğu üzere, terörün tedhiş yani dehşete düşürme, korkutma, yıldırma ve sindirme hedefi yanında, propaganda amacı da hep devrede tutulur. Özellikle belli dönemlerde, zayıfladığını örtmek için bu türden eylemlere yönelir. Yani (ölmedik ayaktayız, hâlâ eylem yapabiliyoruz) mesajını vermek için intihar saldırıları başta olmak üzere, her türlü alçaklığa başvuruyor. Ankara’nın göbeğinde, Emniyet Genel Müdürlüğüne yönelik son saldırının bir amacı da şüphesiz budur… Ama sadece bundan ibaret değil elbet. Eylemin Millet Meclisi’nin açılış günü gerçekleşmiş olması acaba tesadüf müdür?! Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un da konuşmasında dile getirdiği üzere, son derece dikkat çekicidir. Kahraman polislerimizin dikkat ve uyanıklığı sayesinde, çok şükür ucuz atlatıldı. Lakin geçmişe şöyle baktığımızda, benzer alçakça saldırıların bazısının kanlı sonuçlandığını maalesef içimiz parçalanarak hatırlarız. Mesela Ankara Merasim Sokak'ta, Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının bulunduğu bölgede; keza Millet Meclisine beş dakikalık mesafede, 2016 yılında patlatılan bir intihar bombasıyla, en az 29 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Neyse ki bu son hain saldırıda, teröristler hedefine varamadan etkisiz hâle getirildi. Fakat şu husus çok önemli: Atasözümüz SU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ, dediği hâlde bazen bunu unutur gibi oluyoruz!..
Hâlbuki, terör örgütleri, kirli politikalar ve vekâlet savaşlarında; onları kullanan devletler tarafından desteklendiği sürece, faaliyetlerini sürdürme imkânı bulur. Bu manada tamamen bir taşeron örgüt hâline gelen PKK bölücü terör örgütü, insan kaçakçılığı ve uyuşturucu ticareti de dâhil, terörizmin her türlü yöntemini kullanarak, hedef aldığı ülkelere karşı faaliyetini sürdürüyor. Seneler geçtikçe bu kanlı örgütün arkasındaki ülkelerin çirkin yüzü de, daha net şekilde sırıtıyor. Bakınız Ankara’da, akim kalan son alçakça saldırıda, teröristlerin üzerinde Rus malı roket ile Amerikan malı tüfek vardı!.. Şu hâle bakar mısınız, Rusya bunca olaylara rağmen, hâlâ daha PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiyor! Ve Amerika, resmiyette PKK’yı terör örgütü olarak ilan ettiği hâlde, sırf isim değişikliği yaptı (ABD’nin verdiği akıl…) diye, aynı örgütün Suriye’deki şubesiyle resmen iş birliği yapıyor. Güya diğer bir terör örgütü DEAŞ’a karşı ortak mücadele için!.. İnsanların ve devletlerin aklıyla bu derecede alay etmek, neyle izah edilebilir acaba? Türkiye’nin son dönemlerde Orta Doğu’da, Kafkaslarda, Kuzey Afrika’da, Doğu Akdeniz ve Balkanlarda yürüttüğü başarılı politikalar ve aldığı neticeler, bazı “sözde dost ve müttefikleri” fena hâlde rahatsız etmişe benziyor. Her taraftan, “TÜRKİYE’Yİ ACABA NASIL DURDURURUZ” soruları peş peşe sökün ediyor! Batı medyası bu gibi haber ve yorumlarla dolu. Düşmanlarımızın bugüne kadar her türlü kalleşçe metodu kullandığını hiç unutmayalım. Dolayısıyla bahse konu son terörist olay da, sadece bir intihar saldırısı olarak değil, bunun daha ötesinde ne gibi maksat ve hedeflere yönelik olduğu enine boyuna değerlendirilmelidir. Altından çok farklı şeyler de çıkabilir. En azından arkasındaki güçlerin kimliği…
Ülkemiz aleyhine terör olaylarını kışkırtmak, toplumun moralini bozmak ve şu ana kadar terörle mücadelede gerçekten büyük bir başarı gösteren devletimizi aciz göstermek için her yola başvurabilirler… PKK ve ASALA terör örgütlerinin geçmişte nasıl iş birliği yaptıkları sır değil. Bugünlerde gemi azıya alan Ermeni Diasporasının, bilhassa Amerika ve Fransa’da, Türkiye ve Türk vatandaşlarına karşı tezgâhladığı saldırılar ile politik karalamalar, şer güçlerin maksadını yeterince anlatıyor. O yüzden, Kayseri Develi’deki kırsal bir bölgeden hareketle, organize edildiği anlaşılan eylemin mahiyeti bütün yönleriyle çok titiz şekilde mercek altına alınmalı. Elbette bundan sonra da herhangi bir şekilde çalınan veya gasbedilen arabalarla, benzer eylemlere girişilebileceği ihtimali her zaman dikkat nazarında tutulmalı…
Eylem tamamlanmadan önlenebilmiş olsa da, Ankara’nın en merkezî yerine kadar; çalıntı bir arabayla bölücü teröristlerin gelebilmiş olması düşündürücüdür!.. Demek ki, çok daha sıkı tedbirler almak gerekiyor. Evet, bir kere daha altını çizelim: SU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ. Şüphesiz düşmanın ve destekçilerinin izlerini sonuna kadar takip ederek, çirkin yüzlerini mutlaka tam teferruatıyla teşhis ve teşhir etmek bizim için bir zarurettir. Kendi ülkelerinde bir mantar tabancası patlasa alarma geçen bazı ikiyüzlü ülkeler, böyle kalleşçe saldırılar için terörist ifadesini bile kullanmaktan kaçınıyor. Neden acaba?!.