Şantaj ve tehditlere boyun eğecek miyiz?!.

A -
A +

Tarih herhalde bugünkü BDP milletvekillerini, en silik siyasetçiler olarak kaydedecektir... Meşru zeminde ve halkın menfaati istikametinde, dişe dokunur hiçbir politika üretemeyen bu sayın vekiller, sokak eylemleri ve militanlığa gelince, müthiş bir performans sergiliyorlar. Gün geçmiyor ki, izinsiz ve kanunsuz bir nümayişin içinde boy göstermesinler. Kimi polise yumruk atıyor, kimisi de Aysel Tuğlukve Bengi Yıldız gibi tekme ve taş atıyor. Yumruk yiyen devletin polisi, haklı olarak "SİZ KİMİN VEKİLİSİNİZ?.." diye isyan ediyor. Öyle ya, vekil sıfatını taşıyanlar, polise yumruk ve tekme sallayacaklar, taş atacaklar; ama polis, vazife ve salâhiyeti çerçevesinde biber gazı sıkınca, vaveylayı koparacaklar... Meclis kürsüsünde bardak kırmayı bir politik hüner olarak sergileyen Hasip Kaplan, Cizre'de binaların çatısında da türlü türlü şov yapar. Yetmedi bir de twitter'da, güvenlik kuvvetlerine dönük nice komplo teorisi döktürür! PKK-KCK-BDP ve diğer uzantıları, Güneydoğu Bölgesinde, her gün değişik bir il veya ilçede, kalkışma provası yapmak için bahane bulmakta zorlanmıyorlar. Bir gün teröristbaşının saçlarının kazıtıldığını öne sürüyorlar, başka bir gün hücresinin beş santim küçültüldüğünü pompalayarak eylem koyuyorlar. Şimdi de avukatları ile görüştürülmüyor diye, başka mahkûmları zorla, baskıyla açlık grevine, yani taksit taksit intihara sürüklüyorlar. Maksat ve hedef belli: Bebek katilini hücreden kurtarmak ve tekrar örgütü yönetebilir bir konuma getirmek!.. Yıllarca avukatlar üzerinden Kandil'e talimat göndererek örgütü yöneten teröristbaşı, devletin bu yolu tıkaması üzerine, her türlü tehdit ve şantajı devreye sokmaktan geri durmadı. Oslo'da yapılan görüşmelerin basına sızdırılması, bu şantajlardan sadece bir tanesi. Devlet ve hükümet sıkı durunca, bu defa açlık grevleri ile sonuç almaya çalışıyor. Hükümet açlık grevlerindeki sahtekârlığı deşifre edip, örgüt tepesindeki kalantorların zavallı militanları nasıl istismar ettiğini ortaya koyunca, bu defa çaresiz vekiller "ölüm oyunları"na yatmaya başladı... Ama kimse yemiyor tabii! Çikolatalı pastalı açlık grevi de yeni çıktı. Açlık grevinde olduğu iddia edilen bazı mahkûm veya tutukluların kilo almış olması da, garip doğrusu. Hiç şüphesiz, tek bir kişinin dahi açlıktan ölmesi, kabul edilebilir bir durum değildir. Ve açlık grevi de, kesinlikle hak arama yolu olmamalıdır. Ama en önemlisi de, hiç kimse kendi iradesi dışında ve baskı altında böyle bir şeye mecbur kalmamalıdır. Ne yazık ki, bugün karşı karşıya kalınan durum, tamamıyla bölücü örgütün yönetimi tarafından tezgâhlanan bir oyunun sonucudur. Başbakan Erdoğan, "Bunların hepsi şantajdır, tehdittir, şovdur..." derken sonuna kadar haklıdır. Peki, devlet bu şantaj ve tehditlere boyun eğecek midir?!. İşin püf noktası burası... Geçmişte, bölücü örgüte bu neviden gösterilen her esneklik, sonuna kadar istismar edildi ve devletin zaafından kaynaklanan bir taviz olarak algılandı. Her seferinde daha fazlası istendi... İşte bu sebeple, bölücülerin sazını çalan ve her birinin fişi ayrı bir odağa takılı etki ajanlarının kopardığı gürültüye, asla pabuç bırakılmamalı. İşin şakası yok!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.