Sayın bütün yargıçlar ve Sayın bütün avukatlar!..

A -
A +

Öncelikle bu tuhaf başlık ve hitap şekli için özür dilerim... Ama bunun için mazeretim var, çünkü aşağıda bahsedeceğim haber, beni asabileştirdi. Öyle zannediyorum ki, sizler de okuyunca asabileşeceksiniz. Üniversite kürsülerinde, konferans salonlarında, evrensel hukuk ilkelerini anlatan hocalar, bu hadiseye ne der, bilimsel açıdan ne gibi izahlar getirir bilemem. Ama kim ne derse desin, hadise her yönüyle bir dram ve hukuk fecaati! Hasbelkader bir hukukçu olarak söylüyorum, ama bu hükme varabilmek için hukukçu olmaya da gerek yok! Türkiye Gazetesinin dünkü nüshasında yer alan haber, Türkiye'de yargının işleyişi ve adaletin tecellisi hakkında, bize net bir fikir veriyor... Hep duyar ve söyleriz: "GECİKEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR!" Ama bu söz, bir kulağımızdan girer, ötekisinden çıkar... Böyle olduğu için, hukuk faciaları da bir türlü bitmez. İşte size bir çarpıcı örnek daha: Henüz beş yaşında iken, bir sürücünün; kendisine çarpıp felç olmasına ve yüzde doksan engelli hâle gelmesine yol açtığı Hediye'nin bu yılki 'bayram hediyesi', kendisini sırtında taşıyan babasının, yine kendi davası yüzünden hapse atılması olmuş... Evet, o baba; talihsiz kızı Hediye'yi, tam 11 yıl (YAZIYLA. ON BİR YIL!) sırtında mahkemeye taşımış. Bu zaman zarfında da tam dört defa hâkim değişmiş ve nihayet davanın görüldüğü adliye de değişmiş... Dava onlarca, yüzlerce sanığın yargılandığı bir örgüt davası, bir karanlık şebeke davası değil, bir trafik kazası. Ve bu dava, tam on bir sene boyunca bir türlü bitmemiş. En sonunda Kuyucak Adliyesi'nin Nazilli Adliyesi ile birleşme kararı çıkmış... Yakın mesafedeki adliyeye kızını sırtında taşıyan çaresiz baba, uzayan davaya, uzayan yol da katılınca çileden çıkmış ve bu ruh hâli içerisinde yargıçla bir ağız tartışmasına girmiş. Vaay sen misin bunu yapan! Görevli devlet memuruna, hem de yargıca hakaret ha!.. Anında ve de iki ayrı suçtan dokuz ay hapis... Ne para cezasına çevirme, ne de tecil. Git yat da aklın başına gelsin. Devletin yargıcına itiraz etmenin ne demek olduğunu da anla!.. Evet, çıplak ve acı netice budur. Buna ister hukuk deyin, ister devletin ceberut yüzünün da lüzumlu olduğuna vurgu yapın. Ne yaparsanız yapın sonuçta, Hediye'nin mağduriyetinin kat be kat artmasına mani olamazsınız. Hediye'ye çarpan sürücü 11 yıldır kanundan kaçabiliyor. Ama Hediye'nin babası Alican Demirpolat, "adaletin pençesinden" kaçamıyor, kaçamadı. Zira hakkında derhal yakalama kararı çıkarıldı ve Alican, Demir de olsa, Polat da olsa; Bayramı demir parmaklıklar arkasında geçirecek ve aylarca yatalak kızı Hediye'den uzak kalacak... Dertli baba Alican, 16 yaşındaki felçli kızını sırtında tedaviye götürüyordu. Peki, şimdi onu kim sırtında taşıyacak? Efendim? Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek hukukçudur.. Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin hukukçudur. Devlet erkânı meyanında saygın hukukçu pek çoktur... Adil yargılanmama ve adaletin gecikmesinde mağdur olmuş vatandaşlarımızın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde; Türkiye aleyhine açtığı binlerce davayı ve mahkûmiyetle sonuçlanan yüzlerce kararı da hatırda tutarak, durumu sayın büyüklerimize saygıyla arz ediyorum! Cevabını beklerim efendim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.