Apoletli medya, Hüseyin Kıvrıkoğlu'nu uzun müddet yok saymıştı... Ta ki, ağzından "28 Şubat gerekirse bin yıl sürecek..." cümlesi çıkana kadar. Ancak ondan sonradır ki, Kıvrıkoğlu'nun genelkurmay başkanlığına geldiğini kabul etmiş ve kendisinden bahsetmeye başlamıştı!.. Zira o sıralarda her şey "28 Şubat Süreci"nin getirdiği sonuçlara göre değerlendiriliyordu. Lakin Kıvrıkoğlu'nun, hangi maksatla söylediği pek de net olmayan o bin yıllık süreç, 12'nci yılın sonunda hâk ile yeksan oldu. Tam tersine 13. yıl dönümünde çok daha başka önemli gelişmeler yaşanıyor. İşte size bir günlük olayların özeti: Askerî Savcılık, Balyoz Harekât Planı'nın bir darbe hazırlığı niteliğinde olduğunu hazırladığı raporla resmen kayıtlara geçirdi... Halen bu soruşturma ile ilgili olarak içlerinde muvazzaf general ve amirallerin de bulunduğu 35 emekli ve muvazzaf asker tutuklanmış durumda. "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" altındaki ıslak imzanın Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu, Adli Tıp ve Jandarma kriminal laboratuvarı raporlarıyla kesinlik kazandı. Özel Yetkili Erzurum İkinci Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada, Üçüncü Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk; bir No.'lu sanık olarak, terör örgütüne üye olmak; evrakta sahtecilik, tehdit ve kişisel verileri hukuka aykırı biçimde kaydetmek suçlarından yargılanacak. 17 sanıklı aynı davada, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner de iki No.'lu sanık olarak yargılanacak. Bu arada Cihaner'in tutukluluk haline yapılan üçüncü itirazın da reddedildiğini belirtelim... İddianamede, İrtica ile Mücadele Eylem Planının, Erzincan'da Org. Berk liderliğindeki yapılanmada, fiilen hayata geçirilmeye çalışıldığı belirtiliyor... Evet bunlar sadece bir günde meydana gelen önemli gelişmelerin sadece tepe noktaları. Şimdi bir de yedi sekiz ay geriye gidelim. İrtica ile Mücadele Eylem Planı, 12 Haziran 2009 tarihinde Taraf Gazetesinde haber olarak duyuruldu. Genelkurmay Askerî Savcılığı konuya dair soruşturma başlattı ve ele geçen belgenin fotokopi olduğunu belirterek, takipsizlik kararı verdi. 26 Haziran günü, Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ; söz konusu belgenin bu haliyle bir kâğıt parçası hükmünde olduğunu tekrar tekrar dile getirerek, ileride yeni delil bulunması halinde konunun yeniden ele alınacağını söyledi. O günlerde Deniz Baykal da; "Bu komployu yapanların ortaya çıkarılması gerekir. Bu metnin belge niteliği taşımadığını herkes kabul etmelidir.... Başbakan bu tablo karşısında toplumdan özür dilemelidir..." diyordu. İşte şimdi belgenin gerçekliği resmiyet kazandı ve askerî savcılık bu konuda yeniden soruşturma başlattı ve Dursun Çiçek'in de tutuklanmasını talep etti. Acaba Sayın Baykal birilerinden özür dilemeyi düşünüyor mu? Nerdeee... Dün Grup toplantısında yine çok ağır bir üslupla iktidara yüklendi. Yakışıksız ifadeler kullandı. Baykal'a göre Hükümet yargı reformunu iki şey için istiyor. Bir, Hukuku teslim almak. İki, Askeri dövmek... Bu yaklaşım baştan aşağı ajitasyondan başka bir şey değil. Deniz Baykal, milletin zekâsıyla dalga geçer gibi soruyor: "Ne demek özel yetkili savcı, özel yetkili mahkeme?.. DGM'ler hâlâ devam ediyor..." Bazıları hâlâ tahrikçilik yapmayı sürdürse de, sisler hızla dağılıyor, gerçekler bir bir ortaya çıkıyor. Yani endişeye mahal yok.