Tetikçi Ömer olsa bile...

A -
A +

Paris'te üç PKK'lı kadının öldürülmesi olayı, önceki akşamdan itibaren yeni bir safhaya girmiş bulunuyor. Paris Savcısı François Molins, hâlihazırda olayın bir numaralı şüphelisi olarak, Sivas Şarkışla doğumlu, otuz yaşındaki Ömer Güney üzerinde durduklarını açıkladı. Savcı, elindeki bilgi ve kayıtlara göre, olayın cereyan ettiği gün, Ömer Güney'in neler yaptığını da basına açıkladı. Buna göre adı geçen şahıs, önce Sakine Cansız ile birlikte binaya girmiş. 20 dakika sonra otoparka dönmüş, 12 dakika sonra tekrar dönüp içeri girmiş, son çıkışında elinde taşıdığı çanta dikkat çekmiş. Kafasını kapişonla örttüğü görülmüş, ikinci kez girerken, kapı şifresini kodlamadan girmiş vs. vs... Ayrıca mutfakta dört tane bardak bulunmuş, yapılan incelemeye göre, dairedeki dördüncü kişinin Ömer Güney olduğu tespit edilmiş, ancak, olay yerinde elde edilen DNA bulgusunun Ömer'e ait olmadığı anlaşılmış... Bunun gibi daha birçok ayrıntı var. Önemli bir kısmını şimdiye kadar medyadan izlemişsinizdir zaten. Şimdi cevap bekleyen asıl sorulara bakmak gerekiyor. Bütün bu bilgi ve bulgulara rağmen, acaba savcının öne sürdüğü gibi, bu olayın faili Ömer Güney midir? Amcası tarafından, hasta olduğu; beyninde tümör bulunduğu söylenen bu şahıs, bu kadar soğukkanlı ve profesyonelce cinayet işleyebilir mi? Fiziki kabiliyet ve psikolojik açıdan, hiç de kolay olmayan böyle bir fiili icra etmenin adı geçen şahıs noktasında, ciddi şekilde irdelenmesi şarttır. İkinci olarak, bu olayın gerçekleştirilebilmesi için, kimlerden ve ne şekilde yardım alınmıştır? Bunlar işin birinci safhasıdır. Ama asıl önemlisi, bu cinayetin planlanmasından uygulanmasına kadar olan süreçte, stratejik kararı hangi odaklar vermiştir? Bu cinayetler hangi maksatla işlenmiştir? Paris savcısının da ilk elde edindiği intiba doğru mudur? Yani, olay örgüt içi bir hesaplaşma mıdır? Bu hesaplaşma bir para meselesi midir? Yoksa öteden beri süregelen güç ve iktidar çekişmesi midir? Ama Türkiye açısından daha önemlisi, bu infazların barış sürecini sabote etmeye dönük olup olmadığıdır. İkinci olarak şu noktanın üzerinde durmak gerekiyor: Bu infazların arkasında yer alması muhtemel dış güçlerin, bölgesel ve küresel aktörlerin, Türkiye üzerindeki taktik ve stratejik hesapları ne olabilir? Cevap bulmamız gereken hayati soru budur. Gerisi tamamen teferruattır!.. İran'dan başlayarak, Rusya, Fransa, Almanya, İngiltere, İsrail, Amerika ve diğerleri yönünden tek tek durum değerlendirmesi yapmak lazım... Esasen, geçen zaman zarfında; yukarıda sayılan ve sayılmayan irili ufaklı aktörlerin bugüne dek, ülkemiz aleyhine gerçekleştirdiği operasyonların doğru dürüst analizini yapamadığımız için, mesele bu derece büyüdü ve hiç beklemediğimiz, tahmin dahi edemediğimiz ölçüde bize zarar verdi! Onun için tekrar belirtelim ki, üç kadını öldüren kişi Ömer Güney de olsa, bu hadise aydınlatılmış sayılmaz. Kaldı ki, Ömer ve ailesi, komploya maruz kaldığını haykırıp duruyor. Bu haykırış doğru olabilir de, olmayabilir de. Ailesi, Ömer'in kimlerle hangi ilişkiler içinde olduğunu bilemeyebilir. Kendisi de savunma refleksiyle olayı inkâr edebilir. Bakalım iş nereye varacak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.