TSK’ya atılan iftira hangi planın parçası?

Sesli Dinle
A -
A +

Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın, TSK’ya attığı kimyasal silah kullanma iftirası, zamanlama itibarıyla çok dikkat çekici… 2023 seçimleri öncesinde uygulanacak metotların ipucu!..

 


Evet, çok sinsi bir planın ipuçları oradan buradan işaret vermeye başladı!.. Bu kirli tezgâhta kullanılmaya müsait elemanların, birer birer kendilerini göstermeleri de şaşırtıcı değil. Zaten öteden beri hep uygulanan metotlar bunlar!.. Yalnız devrin şartlarına ve olayların seyir biçimine göre bu etki ajanları, bazen ön cephede bazen geri cephede; bazen başrolde bazen figüran pozisyonunda, ama her daim şer planının bir parçası ve unsuru durumunda olurlar. Zira tıynetleri icabı, şer güçlerin safında; ekmeğini yedikleri ülkenin aleyhine faaliyet göstermek, onların asıl mesleği hâline gelmiştir. Dolayısıyla hangi mevki ve makamda olurlarsa olsun ve hangi sıfatı taşırlarsa taşısınlar mutlaka bu yönlerini hep öne çıkarırlar. Yahut yaptıklarıyla bu şekilde temayüz ederler… Şebnem Korur Fincancı da, adli tıp uzmanlığından ziyade, yukarıda işaret ettiğimiz ‘gölgeli’ faaliyetlerinden dolayı (İmza attığı tartışmalı işkence raporları…) şöhret bulmuş bir isimdir. Bu faaliyetlere genellikle insan hakları, özgürlük, demokrasi vb. kılıflar giydirilmeye çalışılır, ama özünde bambaşka dürtüler vardır! Bayan Fincancı'nın yıllardan beri her daim dirsek temasında olduğu örgütler, kimi medya organları ve bunların Türkiye’ye ve Türk milletine dair genel yaklaşımları herkesçe malumdur. Adli Tıp uzmanı olarak Fincancı'nın geçmişte hazırladığı raporlar ve içinde yer aldığı eylemler onun karakteri ve dahi maksadı hakkında yeterince fikir veriyor...

 

Dolayısıyla durduk yerde, incelediğini iddia ettiği birtakım görüntülere dayanarak, TSK’nın terörle mücadele operasyonlarında kimyasal silah kullandığı iftirasını atması, bu şahsın geçmişi göz önüne alındığında, kendisinden beklenmeyecek bir şey değildir! Nöbetçi yayın yönetmenliği kisvesiyle, geçmişte de güvenlik güçleriyle çatışan teröristleri öven ve onlara kol kanat germeye çalışan Fincancı ve şürekâsının yaptıkları, adli mercilerin arşivlerinde duruyor. Büyük tepki toplayan ve her yönüyle pis bir planın parçası olduğu intibaını veren son skandal ifadeleri hakkında,  Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma devam ediyor. Fincancı'nın TSK’ya attığı bu iftirayı kullanmak üzere, sazan misali üstüne atlayan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun sicili de, bu türden olayların hangi maksat ve hedeflere matuf olduğunu açıkça anlatıyor. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini, vatandaşlarının can ve mal emniyetini tehdit eden hiçbir terör eylemine karşı, en ufak bir tepki vermeyen Tanrıkulu, Bayan Fincancı'nın TSK’ya attığı iftirayı Meclis'e taşımak için önerge vereceğini söyleyerek, malum odaklara hizmet için amade olduğunu ortaya koydu… 2015 Ağustos’unda başlatılan hendek eylemleri sırasında da, Bay Tanrıkulu haddinden fazla faaldi! Bugüne kadar sayısız kere, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve onun kurumlarını suçlayan, şaibe altına sokmaya çalışan beyanlarda bulundu. Ortaya attığı iddiaların doğruluğunu hiçbir zaman ispatlayamasa da, bu şekildeki tutumundan vazgeçmedi. Bu konuda Fincancı ve diğer yoldaşlarıyla hep yarışta oldu…

 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin sicili, CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın da ifade ettiği üzere tertemizdir… Bu konuda ne Fincancı'nın ne de Tanrıkulu’nun iftira ve karalamaları bir sonuç vermez. Lakin şu hususa dikkat etmek gerekiyor. 2023 seçimleri yaklaşırken, Türkiye Cumhuriyetini ve onun temel kurumlarını yıpratmak, zayıflatmak, uluslararası arenada zor duruma sokmak için, benzer şekilde kirli tezgâhlar kurulacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri terörle mücadelede büyük bir başarı kaydetti. Bölücü terör örgütü en sıkıntılı ve zor zamanlarını yaşıyor. Tam da böyle bir zamanda, güvenlik kuvvetlerimizin teröristler üzerinde kurduğu müthiş tazyik ve baskıyı gevşetebilmek için, bu türden yalan ve iftiralar önümüzdeki günlerde daha sık gündeme getirilecektir. Milletçe bu hain teşebbüslere karşı uyanık olmamız lazım. Kimyasal silah kullanmak, nerede ve hangi şartlar altında olursa olsun, apaçık bir savaş ve insanlık suçudur. Bunun altını çizelim. Ama hemen şunu da hatırlatalım ki, bu korkunç silahı şimdiye kadar, hep terör örgütlerine de an fazla destek veren emperyalist güçler tarafından kullanıldı…

 

Evet, insan hakları konusunda, her vesileyle başka devletlere nasihat vermeye kalkışan güçlerin bu alandaki sicili ortada. Ne yazık ki, bugünkü dünya düzeninde, bu insanlık düşmanlarına hesap sorulacak mekanizma bulunmamakta. Zaman zaman kendileri itiraf etseler dahi, bu hesap bir türlü sorulamıyor. Ama onların besledikleri etki ajanları, verilen direktifler çerçevesinde, hedef alınan ülkelerde kimyasal silah suçlamalarıyla gündem oluşturabiliyorlar. Yazıklar olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.