Türkiye sonuç alacaktır...

A -
A +

Suriye politikasına dair yoğun tartışmalar devam ediyor. Her zamanki gibi, "dönemsel uzmanlar" mantar gibi türemiş durumda. TV ekranlarında ha bire konuşuyorlar. Ne söyledikleri pek de önemli değil. Önemli olan, tartışmalara katılmış olmaları, daha doğrusu görüntü vermeleri!.. Öyle ki, tatlı su sosyalistleri ve bir kısım ulusalcılar, meseleyi baro seçimlerinin yapıldığı zeminlere de taşıdılar. Bu ileri görüşlü vatandaşlar, Türkiye'nin en uzun kara sınırıyla (911 km) komşu olduğu ülkeden; kendisine yönelen güvenlik tehdidini yok sayıp, "SURİYE'DEN ELİNİ ÇEK" diye hükümete yükleniyorlar. Ama bunlar, Suriye ile doğrudan komşu bile olmayan İran'ın, insanlık suçu işleyen Baas rejimini; bizzat asker göndermek dâhil, her türlü arkalamasına ses çıkarmıyorlar. Suriye'den binlerce km uzakta olan Rusya'nın, dünyanın öbür ucundaki Çin'in, uluslararası sistemi kilitleyerek, Beşar Esad'ın katliam yapması için imkân sunmasına bir şey demiyorlar. Bu çok sayın vatandaşlar, ağızlarını her açtığında, hükümetin ülkeyi savaşa sürüklediğini tekrar ediyorlar. Oysa hükümet, savaştan kaçmak için azami gayret sarf ediyor... Lakin hükümet aynı zamanda, uluslararası ilişkiler jargonundaki ifadesiyle, "GÜÇ POLİTİKASI" uyguluyor. Kimi monşer ve lümpenlerin, anlamak istemediği veya hazmedemediği durum bu! Türkiye durup dururken bu noktaya gelmedi. Öncelikle yumuşak gücünü kullanarak, Suriye'de masum insanların katledilmesine mani olmaya çalıştı. Bunu yaparken yeterince sabırlı davrandı. Ne yazık ki, halkını hunharca öldürmekten çekinmeyen Baas rejimi, Türkiye'nin bütün iyi niyetli girişimlerini, elinin tersiyle itme cür'etini gösterdi. On binlerce insanın, canını kurtarmak için topraklarına sığındığı; sınır güvenliği ve stratejik menfaatleri büyük tehdit altına giren Türkiye, elbette, Beşar Esad ve şürekâsının küstahlığına karşı kayıtsız kalamazdı. Sınırdaki top ateşinden tutun da, Suriye havayollarına ait uçağın Ankara'ya cebren indirilerek kargosunun kontrol edilmesi, burada açık bir kararlılık ifadesidir. Bu hareket, sadece Suriye Yönetimine değil, onun arkasında duran İran, Rusya ve Çin'e de çok net bir mesajdır. Esasen bu tavır, iddiaların aksine, bir savaşı önleme çabasıdır. Daha önce burada yazdık: Suriye ordusunun savaş yapacak gücü yok. Ama aynı ordu, silahsız-savunmasız halka karşı gaddar bir saldırı içinde... Dünyanın bu zulüm ve katliama kayıtsız kalması, Türkiye'nin de aynı ilkesizlik, ikiyüzlülük ve duyarsızlığa ortak olmasını gerektirmez. Bilakis, samimi ve kararlı tutumu, Türkiye'ye büyük itibar kazandırmıştır. Bazılarının bu gerçek karşısında rahatsız olması, neticeyi değiştirmez. Evet, Türkiye doğru yoldadır. Malum kesimin iddia ettiği üzere, fazla aceleci ve atak da davranmamıştır. Tam aksine, meselenin gerektirdiği gibi hareket etmiştir. Dış politikada ihtiyatlı davranmak icap eder. Ama bu ihtiyat, hiçbir zaman pasiflik ve ürkeklik demek değildir. Şunu herkesin anlaması gerekir: Kesinlikle ne Suriye'nin, ne de ona destek veren İran ve Rusya'nın, bugünkü hareket tarzı, sürdürülebilir politikalar değildir. Ama Türkiye, mevcut politikasından mutlaka sonuç alacaktır. Bunu bir kenara yazınız!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.