Uslu çocuk olmamanın bedeli...

A -
A +
 "Eski Türkiye"ye fena halde alışmış olan 'egemen güçler', yeni durumdan fena halde rahatsız!.. Onlar istiyorlar ki, 1940'larda; hatta 60-70'lerde olduğu gibi, Türkiye her söyleneni kabullensin, hiçbir şeye itiraz etmesin, onlara danışmadan ve onayını almadan da herhangi bir karar almasın. Hangi tankı, hangi uçağı ve füzeyi alacağını Türkiye'nin kendi başına belirlemesi ne demek? Sen misin Çin'den füze almaya kalkışan? Burada Türkiye'ye düşen, sadece istenen bedeli ödemesidir! Hatta parasını ödese de, teslimatı onlar canları istediği zaman yapar. Bu noktada, Türkiye'nin şikâyetçi olması dahi rahatsız eder...
Soğuk Savaş dönemi ile birlikte şekillenen ve zihinlere yerleşen bu eski Türkiye algısının, yerini bambaşka bir olguya bırakmasını bir türlü hazmedemiyorlar... Evet, onlar Türkiye'nin her zaman uslu ve uysal çocuk olmasını bekliyorlar. Hatta, bugüne kadar yapmış olduğu kimi "yaramazlıklar" için de, nedamet getirmesini ve bir önceki yazımızda da değindiğimiz üzere, "SADAKATİNİ ORTAYA KOYMASINI" istiyorlar. Kime karşı ve niçin sadakat?.. Böyle soruların sorulması bile, hegemonik güçlerce hududu aşma ve bir başkaldırı olarak değerlendirilir. Ve bu değerlendirmeler içerideki edilgen zihniyetleri telaşa sürükler. Onlar da, (Eyvah, acaba bizi nasıl cezalandıracaklar?) diye etrafı velveleye vermeye çalışırlar. Son yıllarda, hegemonik güçlerin bütün kaş çatma ve esip gürlemesine karşılık, devlet adamlarımızın ortaya koyduğu irade ve kararlılığında herhangi bir değişiklik olmayınca, bazılarının âdeta kimyaları bozuldu.
Başbakan Erdoğan, "Türkiye üzerinde ameliyat yapılacak ülke değildir, bunu yaptırmayız..." derken, "dışarıda pişirilip içeride yenen" haltlar karşısındaki kararlı duruşu ifade ediyor. Eh, hal böyle olunca da malum odaklar, bedel ödetmeye kalkışıyor. Elbette bölgesel ve küresel ölçekte etkili olabiliyorsanız, önemli işler yapıyorsanız ve bu arada birilerinin ayağına da basıyorsanız, size çelme takmaya çalışanlar çoğalacaktır. Tabii bu arada bazı bedeller de ödersiniz... Ama işin tabiatı böyle! Her şeyin bir bedeli mutlaka vardır. Etliye sütlüye karışmayan uslu çocuk olursanız, ya da birilerinin koltuk değneği olursanız, belki daha risksiz bir konumda olursunuz. Fakat böyle bir konum hiç de muteber bir durum olamaz. Bunu unutmayalım. Örnek istiyorsanız, bölgeye şöyle bir bakınız, bu tanıma giren bolca örnek görebilirsiniz!
Bir de lafını ölçüp biçme ihtiyacı duymadan, "İsrail ile mutlaka ilişkilerimizi düzeltmeliyiz, yoksa sonumuz fena olur..." türünden uyarı yapanların tıynetine dikkat ediniz. Böylece dış odakların nerelerden ve kimlerden cesaret aldığını daha iyi anlarsınız. Adı üstünde, istihbarat dünyası gizemlidir!.. Bu âlemde cereyan eden olayların bir kısmı, hiçbir zaman faş olmayabilir. Bazıları da epey zaman sonra ve çoğu kere iş işten geçince, gün ışığına kavuşur. Ama Basra harap olmuştur artık! Fakat bazen de işini iyi yapan elemanlar sayesinde, ava gidenler avlanabilir... Şu günlerde yazılıp çizilen eski olayların mahiyeti, bu çerçeveye cuk oturuyor. Özetleyecek olursak; yok öyle yağma!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.