Bugün Gazetesince haberleştirilen çok vahim bir iddia-olay, günlerdir medya organlarında tartışılıyor... Haber, 2007 yılı Ekim ayında, bir pilot üsteğmen ile bir pilot yarbay arasında geçtiği iddia edilen ve MİT tarafından tespit edilip Genelkurmay'a iletildiği, hatta konu hakkında soruşturma açıldığı bildirilen olayın hikâyesi anlatılıyor. İstihbaratın takibine takılan konuşmada, ismi de kayıtlarda bulunan Üsteğmen, Yarbaya (onun da ismi kayıtlarda var), insansız hava aracının çektiği görüntüler sebebiyle; adamlarının çok kayıp verdiğini, ya aracın (insansız uçağın) koordinatlarının değiştirilmesi veya düşürülmesini söylüyor. Yarbay da "çaresine bakarız..." diye cevap veriyor! Can alıcı soru şu: O "adamlar" kimdi ve nerede ne yapıyorlardı? Bu vahim olayın hikâyesi çok derin, uzun ve bir o kadar da çapraşık! Medyada yer alan bilgilere göre, dehşet verici olay hakkında Genelkurmay'ın emriyle soruşturma başlatılmış ama, bugüne kadar soruşturmanın vardığı netice hiç belli değil. Daha doğrusu soruşturmanın akamete uğratıldığına dair çok müthiş iddialar var. Her zaman söylenen bir beylik laf vardır: "TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİ..." diye. Eğer gerçekten "hukuk devleti" olgusu geçerli ise, tüyler ürpertici bu iddiaların, olayların akıbeti bu olmamalı(ydı). Meclis Başkanı ve Milli Savunma Bakanının konuya dair beyanları, daha ziyade sade vatandaşın görüşleri gibi geliyor! "ŞAYET DOĞRU İSE VAHİM..." diyorlar. Bunu herkes söyler. Ama onların herkesten daha öte sorumluluğu var değil mi? Mesela Milli Savunma Bakanlığı üç yıllık süreçte ne yapmıştır? TBMM'nin yasama yetki ve görevinin yanında ikinci vazifesi de denetimdir. Meclis denetimlerini araştırma ve soruşturma komisyonları marifetiyle yapar. Bugüne kadar bu hususta herhangi bir teşebbüs olmuş mudur, ya da bundan sonra olacak mıdır? Feci olayla ilgili söylentiler gün geçtikçe dallanıp budaklanmakta... Son olarak, bahse konu Üsteğmenin malum konuşmadan hemen önce bir Tuğamiral tarafından arandığı bilgileri ortalığa düştü. Hatta iddiaya göre bu olaydan sonra, Tuğamiralin görev yeri de değiştirilmiş vs. vs... Şimdi sormak lazım: Gerçekten ne oluyor, ne bitiyor? Neden bu kadar hayati bir konuda ciddi bir soruşturmaya, hiç olmazsa inandırıcı bir açıklama yapıldığına şahit olmuyoruz? Üsteğmen ile Yarbay arasındaki konuşmadan sadece 11 gün sonra, Dağlıca baskını vukua gelmiş ve tam on üç tane asker şehit olmuş... Dağlıca Baskınının o güne kadarki PKK terör eylemlerinden birçok yönüyle farklı olduğu gündeme gelmişti. İşin bu boyutu ne kadar tahkik edildi acaba? Bazı sorular vardır ki, ihtimal olarak gündeme gelmesi dahi sarsıcıdır. Günlerdir gazete manşetlerinde yer alan bazı başlıklar, tüyler ürpertici. Bu türden söylentilerin etkisi çok ağır ve yıkıcı olur. Böyle durumlarda sessizleri oynamak çare değildir. Yahut savunma refleksi ile, iddiaları seslendirenleri veya cevap bekleyenleri, "Orduyu yıpratmaya çalışanlar"; yahut "hainler", "kanı bozuklar" diye itham etmek de çözüm değildir. Çözüm, şayet bir yanlışlık, kanunsuzluk, suç varsa cesaretle üzerine gidip gerekeni yapmaktır...