Ergin Ataman nasıl kurtuldu?

A -
A +

Şimdi sırası geldi işte... Beşiktaş Cola Turka Basketbol Takımı Coach'u Ergin Ataman hem ligde, hem de Avrupa'da ekibini dolu dizgin koşturuyor. En son da Drobniak'ın transferi ile pota altındaki zenginliği de kazandı. Ehil ve sağlam ellerden alınıp, maceraya teslim edilen Fenerbahçe'yi de feci yendi... Şimdi; bu Ergin Hoca, bundan üç sene önce, yani Ülkerspor hocasıyken, kazandığı bir Fenerbahçe maçı sonrası imha edilmek istenmişti. O maç sonrası, federasyonun odalarından birinde, şeref tribününe kötü el-kol işaretleri yaptığında birleşiliyor ve idamı konusunda mutabakata varılıyordu. Ama gerçek bu değildi. Şeref tribünündeki bir zâtın iftirasına kurban edilirken, bendeniz, maçın yayıncı kuruluşu yerine, Ülkerspor'un görüntülerini HaberTürk ekranında gündeme getirerek Ergin Hocanın idamını önlemiştim... Ne de iyi yapmışım... Hayırlı işler Ergin Hoca! Seni astırmak isteyenler şimdi kendi takımlarının hali ile diz dövüp duruyorlar... Kimler mi? Onlar kendilerine bilirler... Ne savcısı Ahmet Hoca? Ahmet Çakar Hocamız, ya da ünlü yorumcumuz, ya da yarışma sunucumuz, tutmuşlar, Futbol Federasyonu'nun son kararları yüzünden savcıları göreve davet etmişler... Kimse gelmez hocam! Baş ağrısına neyin iyi geldiğini bilirsin de hocam, ama bu meseleyi de keşke bir hukukçuya sorsaydın derim... Vay be, Aurelio yanmış! Marco Aurelio, yani bizim Milli Takım'ın Mehmet'i, gazetelerin yalancısıyım, yıllık sadece ve sadece 800 bin euro alıyormuş. Evet evet, yanlış okumadınız, sadece 800 bin euro... Savunmaya yetiş Marco, ileri çık, atak başlat, rakipten kim varsa tehlike arz eden onu imha et, yanına kimi koyarlarsa ikinci ön libero olarak onu eğit, yıldız yap, sonra da yürüyerek oynayan, ya da kafasına göre takılanların beşte birini al... Sen olmasan acaba, o havalarından geçilmeyen pahalı isimler ne yapar? Var mı, denemeye yüreği olan? FIBA kulak çekti! FIBA, yani Dünya Basketbol Federasyonları Birliği, 2010'da ev sahipliğine soyunduğumuz şampiyonaya iyi hazırlanamadığımızı tespit etmiş, kulağımıza asıldı. Turgay Demirel Başkan ve çalışma arkadaşları, bu işin organizasyonundan kimler varsa, devletin eline sarılıp bu büyük spor şöleninin kaçmasını önlesinler! Yoksa şu günlerde uluslararası alandaki harika gidişe ihanet edilmiş olur... Beşiktaş'ın Del Bosque dramı! Beşiktaş Kulübü, 105. yılına girerken, belki de tarihinde hiç yaşamadığı bir kaosla, daha doğrusu bir yönetim skandalı ile yaşamaya devam ediyor. Mesele; Del Bosque'nin tazminatı... O günlerde birileri çıkıp, "Biz hukuku iyi biliriz, Del Bosque hava alır" diye hava atmışlardı. Ben Demirören Başkanın yerinde olsam, şimdi onların kulağına, pardon cebine asılırım... Ya da, kulislerde Başkanın kulüpten 40 milyon dolar civarında alacağı var ya, ona bir de Del Bosque'nin parasını eklerim... Haaa bu enkazla Beşiktaş'a kimse sokulamaz derseniz, o zaman başka... Fenerbahçeli kızlara bu yapılamaz! Gazetelerden okudum. Fanatik muhabiri sevgili dostum Yalçın Türk'le Fenerbahçe arasındaki düelloyu da takip ettim. Efendim mesele şu; Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı'na dört aydan beri herhangi bir ödeme yapılmıyormuş. Bunun üzerine de Coach Zafer Kalaycı muhasebeye başvurmuş. Muhasebe müdürü Tamer Yelkovan'dan "Vallahi yetiştiremiyoruz" cevabını alınca da, çok sert tepki göstermiş... Ayıp! Bana göre, Aziz Bey'in iktidarı dönemindeki en başarılı branş bayan basketbol takımıdır... Ama medyada kaç kere manşet olur ki? "Canaydınsilin" yok mu ? Birileri "Azizsilin"i çıkardı ya, ben de "Canaydınsilin"'i piyasaya sürüyorum. Bu nedir mi? Şu; Galatasaray Başkanı, grip nedeniyle Ali Sami Yen'e gelmeyen, ardından da Ankara'ya gitmeyen Kalli'nin Almanya uçağına binişine bir "Silin" yapmalıdır. Ben bu sütunlarda, sanırım iki hafta önce Kalli'yle ilgili şu satırları yazmıştım: "Bir gün Florya yerine, Frankfurt uçağına binebilir..." Ne dersiniz, bilet gidiş-dönüş müydü, yoksa sadece gidiş mi? Çarşı bunu düşünmeli! Hani diyorlar ya "Çarşı, Beşiktaş'ın cesur kalbidir" diye... Hah işte, o kalp şimdi doğru atıp atmadığını dinlemelidir... Neden mi? Şundan; Beşiktaş ilk yarıyı deplasman kralı olarak kapatmış... Hatta rekor kırmış... Peki, İnönü'de neden işler o kadar iyi gitmiyor dersiniz? Mehmet Yıldız! Çok güçlü... Çok mücadeleci... Üstelik top kullanma, topu adrese gönderme beceresi de var... Takımını bir kaptan olarak yönetip, yönlendiriyor... Bunu yaparken de, hiç tepki almıyor... Yani saygın... Saha içinde rakipleri ve hakemlerle ilişkileri sportmence... Ben böyle gördüm... Bu portre; Sivasspor Kaptanı Mehmet Yıldız... Yani 2007-08 sezonu ilk yarısının lideri takımın kaptanı... Düşündüm ve kurdum ki, Fenerbahçeli Semih'le amma iyi bir ikili olurlar... Terim Hocanın dikkatine! Teknik adam skandalları! Yok yok, öyle bildiğiniz skandallar değil bunlar... Bunlar teknik adamların oyuncu değiştirmedeki skandalları... Sıralayalım; Ertuğrul Hoca 2-1'den sonra tek santrfora dönüyor... Tamam... Sonra Delgado çıkıp, yerine Burak yine ikinci santrfor olarak giriyor... Aman Allah'ım! Trabzonspor'da Yatara gerçeğine karşı Fenerbahçe'de Uğur oynuyor... Vederson akla 71. dakikada geliyor... Eh, staj daha bitmemiş demek ki... Ersun Yanal Hoca, Mustafa Keçeli'yi alıp, Çağdaş'ı sol çizgiye, Hüseyin'i tandeme çekiyor... Uf ki uf! Kalli veya Ahmet Akçan, Volkan'ı Hakan'ın yerine alıyor... Eh, Galatasaray galip ya, skoru koruyacak... Sonra da Sabri'yi alıp, Mehmet Zengin'i atıyor oyuna... Bu, değerlendirilemez bile... Hayırlı işler! Ehven-i şer kura! Fenerbahçe'ye Sevilla, Galatasaray'a da Bayer Leverkusen çıktı... Hani derler ya; ehven-i şer... Yani yine şer de, az ama... Galatasaray bu yapısıyla, Leverkusen'e 20 bin Türk de toplasa turu geçemez... Fenerbahçe ise, hücum yönü torbadaki diğer rakiplerin hepsinden iyi olan ama, oyunun diğer yönünde dikkatsiz, umursamaz gibi görünen rakibi karşısında mutlak ama mutlak gol yemeden bir galibiyet almak zorunda... Umut var mı? Eh, çıkmayan candan umut kesilmez ki... Süreyya Ayhan'dan Hıncal Uluç'a! Süreyya Ayhan ve eşleri Yücel Kop, geçtiğimiz hafta Hıncal Uluç Ağabeyin yazdığı Sabah'ın ekinde, Hıncal Uluç ve Cüneyt Koryürek Ağabey'e veryansın etmişler... Demişler ki, "İstediğiniz ekranda canlı yayına çıkıp, tartışalım..." Sizce bu olur mu? Bence olmaz... Hıncal Ağabey canlı yayına hiç çıkmadı ki... Ben bile Kanal-7'de davet ettim, "Kamera gönder, konuşayım" dedi... Tabii kamera da gitmedi... Bekleyelim bakalım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.