Fenerbahçe, Lokomotif Moskova takımını, kelimenin tam karşılığı, lime lime ederek, bence şimdiden bir üst tura çıktı. Maçın teknik analizini ise iki cümle ile yapayım. Rakip, 2 aydan fazla bir süredir müsabaka oynamamıştı. Bu, onları futbola yeni başlamış bir takım haline getirmiş. Maç sonrası, "Yorulduk" lafını bir Rus takımı ediyorsa... Ne yapalım, ülkeler arasında böyle bir iklim farkı var... Ama Fenerbahçe taraftarı çok ama çok ciddi bir yanlış peşinde ısrarlı görünüyor. Hocanız iyidir, kötüdür, zayıftır bu başka bir şey. Ama siz Van Persie'yi oyundan aldığı her an protesto seslerini yükseltirseniz, bir gün Fernandao'ya muhtaç olduğunuzda, kafanızı duvarlara vurabilirsiniz. Benden söylemesi....Yoksa bu Hollandalıya tapudan hisse mi verdiniz?
Denizli Hoca ne arıyor?
Kaç hafta, kaç maç geçti saymadım ama Mustafa Denizli hocanın hâlâ elindeki kadronun yapısını çözemediğini görüyorum. Üstelik, Linnes ve Donk alındıktan sonra bile... Düşünebiliyor musunuz; hem Sabri, hem Linnes Mersin'de kenarda... Carole yine sol arkada... Oysa Denizli Hocanın çoktan Carole ve Rodriguez’in biletlerini kesmiş olması gerekirdi. Dahası; yok mu Florya dolaylarında alt kenar, üst yapıdan bir santrforcuk? Hedefler mi? Eh bizim kupadan başka ne kaldı ki? Bu akşam Lazio maçı ne mi olur? Hayırlı olur inşallah!
Beşiktaş'ın adres yanlışlığı!
Yok yok, taktik, teknik, kadro belirmesi yanlışları değil bu yanlış. Bu yanlış, derinliğine düşünmeden stat inşaatına kalkışma ve de stat yokluğunda maçların oynanacağı yeri yanlış seçmededir. Bunu da defalarca hep yazdım, hep söyledim. Başakşehirspor sizinle aynı kulvarda mücadele eden takım değil mi? Üstüne üstlük de sizin gibi Avrupa Kupası vizesi yolunda iddialı... Hatırlayın bakalım, siz bu takımı ilk devre nerede yendiniz? Bence Beşiktaş ciddi bir strateji hatası yapmıştır. İstanbul'da ya Olimpiyat diyecekti, ya 45 dakikalık uzaklıkta Kocaeli, ya da Zeytinburnu falan... Çünkü bu durumda seyirci, hasılat kovalamaca olamazdı. Ben söyleyelim; kapıda daha ciddi sıkıntılar vardır.
Şayet Mahmut sahada kaldıysa...
Evet, rakibine, hem de topla hiç ilgisi kalmamışken ve de rakibi arkasında iken bir oyuncu o rakibinin bileğine kırma şiddetinde bir taban basıyorsa, bunun cezası direkt kırmızı karttır. Pardon unuttum; bu olay cereyan ederken hakem de bir buçuk metrede ve de arasında sadece hava boşluğu varken her şeyi görüyorsa... Efendim; gördüm, verdim ama devre de benim saatime göre bitmişti. Olabilir. Teknik ceza uygulamasına zaman yetmemiştir. Peki, ya disiplin cezası? İşte böyle; dünkü çocuklara FİFA kokardı takmayacaktınız. Bir sorun bakalım, Doğan ağabeyler, Hilmi ağabeyler, Ertuğrul kardeşler, hatta hatta Cüneyt kardeşler ne kadar beklemişler...
İslam Çupi ve Pınar ustanın ardından...
Büyük bestekar, büyük saz ustası Selahattin Pınar'ı andığımız akşam aynı zamanda İslam Çupi ağabeyin de kalbimiz ve beynimizdeki yerini ziyaret ettik. Hiç unutmam, Selahattin ağabey, Zeki Müren'le sahneyi paylaştığında, sazına kafasını dayar hafif nemli gözlerle çalardı. İslam ağabeyin de bana ilk maç kritiğimi yazma emrini verdiğinde yüreğimin yerinden çıktığını sanmıştım. Alem, İslam ağabeyi mâlum Fenerbahçe methiyesi ile tanır. Ama onun iyi bir Fenerbahçeli olmasına rağmen büyük gazeteci özelliği ile şu satırlarına da dikkat etmek gerekir. Vefatından çok kısa bir süre önce Milliyet'te, yani Galatasaray hem UEFA, hem de Süper Kupa’yı kazandıktan sonra... Aynen şöyledir: "...Türkiye'de bütün şampiyonluk rekorları elinden uçmuştur. Ne kalmıştır isminden başka bu vatanda... Başka takımlar UEFA Kupası'nı, Süper Kupa'yı müzelerine götürmüş iken yerli tenekelerle çocuğu nasıl Fenerbahçeli yaparsınız..." Nur içinde yatsınlar!
Sağ gösterip sol vurmak!
Fenerbahçe'nin erkek basketbol takımı, ki benim dört ay önce yazdığım gibi Avrupa Kupası'nın bir numaralı favorisidir, bizim ligde de her rakiple boğuşa boğuşa kazanıyor. Euroleague'de ise silindir gibi... Ne İspanyol, ne İsrailli, ne Rus, ne Fransız demeden kıtır kıtır yiyor... O halde? Vallahi onu bunu bilmem, ben Final-Four finali için evdeki koltuğumu, soframı bile şimdiden programladım.
Fanatik hâlâ sessiz!
Gerçekten de bizim meslek onuru giderek dibe vurmaya başladı. Düşünebiliyor musunuz, bir spor gazetesinde çıkmış haber sonrası bir kulübümüz internet sitesinde aynen şöyle tepki gösteriyor: “Ahlaksız gazetecilik...” Gazete; Fanatik... Kulüp; Fenerbahçe... Peki, gerçekten de yaptığınız ahlaksız gazetecilik mi? Eee böyle olursa sizi maça da almazlar, kulüplerinin civarında da dolaştırmazlar... Ama siz göğsünüzü gere gere dolaşırsınız değil mi? Yazık yazık!
Trabzon'dan umutlu gösteri mi?
Trabzonspor'un Kayserispor maçındaki ilk devre futbolu bana çok eskileri hatırlattığı gibi, günümüz futbolundan da örnekler sundu. Sonra mı? Kayserispor yine sazı bir yarım saat eline aldı. Hami kardeş; acaba senin takım bundan önce idman yerine sayfiye keyfi mi yaptı?

