Hoş geldin, BJK-Barca!

A -
A +

Hoş geldin, BJK-Barca! Öteden beri, şöyle böyle yaklaşık 10 yıla yakın bir süredir, Türk futbolunun aşama göstermesi ya da G.Saray'ın bıraktığı yerden devam edebilmesi için, özellikle büyük takımlarımızın başına Fransız hocaların gelmesi gerektiğini yazdım, söyledim... Ve Beşiktaş, çaresiz kaldığı bir süreçte, belki lotaryadan, belki de şansından Tigana'yı buldu. Ve Beşiktaş, son iki maçtır, günümüz Barcelona'sının felsefesi, sistemi ve anlayışıyla oynatılıyor. Tabii ki çok top kaybı yapıyor, yapacak da... Bunu presle kapatmaya çalışıyor. Yorulunca da Türk futboluna dönmek zorunda kalıyor. O zaman da buna göre oyuncu değişiklikleri yapıyor. Şimdi Tigana'nın herkese çok ilginç gelecek bir transfer politikası ortaya atmasını bekliyorum. Komik ve ayıp protesto! F. Bahçe-Trabzonspor maçının çıkışında bir grup F.Bahçeli, Başkan Atay Aktuğ'a "Kaç para aldınız da, böyle oynadınız" biçiminde çok komik ve anlamsız bir protestoda bulundu. Yahu kim Trabzonspor'a öyle oynaması için para vermiş olabilir? G.Saray ise; su içecek parası yok... Beşiktaş ise; zirveyle alakası yok... Acaba Kayserispor mu diye sorası geliyor insanın... Eeee komik protestoya, komik yorum... Gerets de dümen suyuna girdi! F.Bahçe maçından sonra, G.Saraylı yazarlar, garip bir biçimde maçın Ümit Karan ilk onbirde oynatılmadığı için kaybedildiğinde birleştiler. Ne tuhaf! Sanki düne kadar bütün maçları Ümit kazandırıyordu... Neyse, top Ümit'e rast geldi de, arkadaşlar yanılmadılar! Ama önemli olan Gerets'in de futbol bilginlerinin(!) dümen suyuna girdiğidir. İnşallah su fazla yüksek gelmez de boğulmaz... Bravo başkan! Aziz başkan, bakmış ki takım yürüyor, devre arasında soyunma odasına dalmış. O dalınca da Daum dışarı çıkmış... Hoca hocaysa bir daha geri dönmezdi... Hoş, Paul Le Guen Kadıköy'de görününce, camiye bile gitmiş de... Neyse... Yöneticilerin, hele hele başkanların böyle müdahalelerinden hoşlanmam... Ama bu defa iş veren olarak yorumladığım başkanın böylesine bir hamle de geç bile kaldığını söyleyebilirim. Çünkü 100 milyon dolara kurduğu takım istikrar (!) uğruna tökezletiliyor. Hatta, düne kadar 6 milyon dolara üç tane sol adamı aldırdın, hiç birini oynatmadın diye sorgu sual etmesi bile gerekirdi de... Neyse, bu bile aşamadır. Ne dersiniz; acaba Milan maçı sonrası soyunma odası civarlarında görünen hoca, ikinci yarı ile birlikte veya gelecek sezon takımın başında da görünebilir mi? Keşke... Baksanıza Tiganalı Beşiktaş'a... Kemal Sunal'ın kitabı! Gazetelerde okudum... Rahmetli Kemal Sunal'ın kitabı bin adet bile satamamış... Doğrudur... Şimdi bir soru; Acaba Semra hanım veya magazin programlarının her ay ilişki yenileyenleri kitap çıkarsalardı kaç tane satarlardı? Rekor kırarlardı vallahi! Allah, çocuklarımızı geçtik de, torunlarımızın sonunu hayırlı etsin! Engellilerin futbol takımı! Engelli gazilerimiz ve arkadaşlarının futbol takımlarını izledim. Sonra aklıma, bu ülkenin sokaklarında askerime, polisime ateş açan, molotof kokteyli ile saldıran, lastik yakanlar, yollara mayın döşeyerek aslan gibi evlatlarımı sakat bırakanlar geldi... Sonra da yasalar, AB uyum süreci falan geldi... Ve en sonunda da lanet ettim demokrasisine de, insan haklarına da... Bir kalecinin yaptıkları! Olacak şey değil... Sivasspor kalecisi Petkoviç topu tuttuktan sonra rakibine tabanı basıyor. Net bir penaltı... Ve Sivasspor, belki de kazabileceği maçı berabere bitiriyor. Kayserispor'un da on kişi kalmış rakibi karşısında futbolunun bozulduğu gördüm... Daha çok haftalar var... Aman dikkat! Ligin esprisi, rengi olmuş bu iki takımın toparlanması en büyük dileğim... Aslan yorumcular! Mehmet Demirkol (yeni futbol uleması ama sarığı yok) diyor ki; "Tuncay'ın Nobre'ye attırdığı gol..." Aaaaa! Yine yanlış maç izlemişim... Bence, Tuncay topu göğsünde yumuşatamayınca, kaçan topu Trabzonsporlu Erdinç, Nobre'nin ayağına itiverdi. Ercan Saatçi (torpilli yazar) diyor ki; "Metin Tokat, F. Bahçe'yi demoralize etti, bozdu..." Aaaaa! Ercan sen dua et de penaltıyı vermedi aynı Tokat... Anlaşılan o ki, maçı hafif flu izlemişsin. Rıdvan (en önemli yorumcu) diyor ki; "Penaltı tartışılabilir" Aaaaa ! Rıdvan, sen o zaman sadece FBTV'de konuş... Haaa orada konuşturmazlar diye korkuyorsan, o zaman Digitürk'e çıkma! Yani doğru ve dümdüz yolu bul! Basketbolda skandal! Hakemler Efes'in aleyhine faulü yanlış kullandırıyorlar... Sonra potadan dönen topta Telekom faul yapıyor. Tam top öbür potaya Kerem'le atılmak üzereyken, yanlış, anlaşılıyor ve faul yapılan Haluk gelip atışları yapıyor... Oktay Mahmuti, saatin geri alınmasını istiyor. Doğrudur. Çünkü Haluk atışı yapacak saat çalışmayacak, yani ribauntta Kerem'e faul olmayacak... Bu maç yeniden oynanabilir. Öyle ya, 3 artı 1 ihlalini teknik faule taşıyan Federasyon, bakalım bu defa ne karar verecek çok merak ediyorum doğrusu... Haaa maçlar gene harika... Beşiktaş, Karşıyaka'ya yenildi. Ülker ligde çok iyi ama Avrupa'da, Hakan Artış da izah edemiyor, yerlerde... G.Saray maçı da maçtı hani... Atatürk hangi takımdan? Ayıp yahu! Atatürk'ü kendi kulübünün taraftarı gibi göstermek, olsa olsa, bu ülkenin temeline dinamit koymaktır. Tabii günümüz fanatikleri Atatürk'ü kendileri gibi göstererek, ne denli sportmen, ne denli vefalı olduklarını sergilemektedirler. Şimdi soruyorum; Atatürk her üç kulübümüzü de ziyaretinde, acaba tek bir yere "Ben de Fenerbahçeliyim, ben de Galatasaraylıyım, ben de Beşiktaşlıyım" diye not düşmüş mü? Yalancılar, düzmece bilgi üreticileri ne masallar uydurarak koca Atatürk üzerinden amigoluk, fanatizm gösterisiyle işi ihanete kadar götürmektedirler. Atatürk hangi takımı mı tutuyordu? O, sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı seven, spora düz bakışlı bir sportmendi. Hepsi bu... Alex şimde ne yapacak? Acı haber Madrid'den geldi... Real Madrid, Teknik Direktörü Luxemburgo'nun görevine hiç beklenmedik anda son verdi. Peki, bize ne demeyin... Çok ama çok önemli bir gelişme bu... Çünkü, Fenerbahçeli Alex'i, hem de 20 milyon dolar bonservis ödeyerek almaya niyetlenen hoca gitti de ondan... Tüh be, tam kulüp para kazanacaktı, Alex de dünyanın en büyük formasını giyecekti... Olsun... Luxemburgo, başka büyük bir firmaya gider, oradan yeni bir palavra uçurur... Nasıl olsa Türk spor medyası var... Özaydınlı mı, Yıldırım mı? F.Bahçe Asbaşkanı Murat Özaydınlı, çok değil, bir ay önce falan, kendi televizyonlarında, "Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu iyi işler yapıyor. Disiplin Kurulu da öyle... Ama Tahkim yanlış yolda ve istifa etmeli..." demişti. Oysa Başkan Yıldırım şimdi, "Federasyon ve bütün kurulları gitmeli" diyor... Sizce kim haklı? Kıyat Paşa, Daum'a karşı çıktığından harcanmıştı da... Ama Özaydınlı harcanmaz, harcanamaz... Çünkü... Yapma be Fatih Hoca! Fatih Terim Hoca, basın toplantısında fena esti... Tamam, bizim spor medyasının garip ve anlaşılmaz tutumuna ben de karşıyım... Alpay'ın milli marşımızı söyleyişini eleştirenlere karşıyım... Ama Fatih Hoca'nın, "Dokuz yıl önce de İsviçre maçı öncesi kampı yurt dışında yapmıştım ama o zaman övüldüm, şimdi eleştiriliyorum" yakınmasına şaştım. Çünkü o maç için kampı, maçın oynanacağı ülkede değil, komşusu İtalya'da yapmıştık. Yani bugünle dün çok farklı, hocam! Sen en iyisi, İsviçre'de son on dakikada yaptığın değişiklikleri, Kadıköy'deki maçta Tolga'yı neden oynattığını düşün... Kulüpler Birliği! Kulüpler Birliği; yani Erbakan Hoca'nın dediği gibi, fasa -fiso... Şimdi de G.Saray Başkanı Özhan Canaydın'ı fasa-fiso haline getirecek. Birlik dediğiniz böyle olmaz. Fransa Futbol Federasyonu'nun kuruluş, görev ve çalışması "Kitabını" okuyun... Okuyun ki, Kulüpler Birliği nedir, yetkileri nelerdir, ülke liglerinin üzerindeki ağırlığı ne merkezdedir, öğrenin... Ona benzeyemezse, gerçekten da fasa-fiso...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.