Fenerbahçe'de Bursaspor maçının bitimine 14 dakika kala, teknik direktör, yani futbol takımının patronu yedek kulübesindeki Van Persie'yi oyuna sokuyor... Elinde kağıt-kalem, nasıl oynayacağını anlatacak... Hollandalı dünya yıldızı ya, zaten kulübeye çakılmaktan son derece bozuk, eliyle, "Hadi canım sen de... Sen git kulübene otur. Bana ne yapacağımı anlatamazsın" diyor... Sonra da, bir buçuk dakika ya geçmiş, geçmemiş, futbol bu işte. Üç puanı getiren golü kazayla Van Persie atmaz mı? Teknik patron kulübede, kılı kıpırdamadan seviniyor mu, üzülüyor mu bilmek mümkün değil... Ne demiştik; Çok sayıda yıldızla kadro kurmak yanlıştır. Ya da hal böyleyse, bu yanlışın başına Ferguson, Mourinho gibilerini getireceksin...
Teknik direktör faciaları!
Hep kendime şu soruyu sorarım; Acaba ben de teknik adam olsaydım aynı hatalara düşer miydim? Neyse, sadede gelelim... Şota'ya sorarım; Burak çıkmış, Podolski kulübeye alınmış, sen neden durup dururken Erkan (Yusuf 67), Özer (Cardozo 72), Constant (Salih 77) gibi değişikliklere gidiyorsun? Cevabı duyar gibiyim; Cardozo ile geçen maçta balık tuttum ya... Şenol Güneş'e sorarım; Q7'yi uç adamı arkası oynatarak, hem Atiba'nın ciğerlerinin iflasına, Sosa'nın varlığının iptaline ve de iki ön kenar oyuncunun kafalarının karışmasına neden oldun? Cevap mı? Bak; ikinci devre... Ertuğrul Hocaya sorarım; emekliliklerini çoktan ilan etmiş Sercan'la Aydın'ın oyunda ne işleri vardı? Cevap mı; Emre ve bol sessiz harfli oyuncun varken... Hamza Hoca mı? Bazen çaresizlerin de oltasına balık takılır...
Mahkeme kararı!
Aziz Yıldırım'ın 19 Eylül'deki mahkemesi sonrası ki, kendisi katılmamış, telefon bağlantıları yapıldı ve bendeniz ekranda arz-ı endam ettim, şunu söyledim: "Benim için mahkeme kararları önem taşımaz. Ben, bir spor yöneticisinin, branşına göre, hem uluslararası, hem de milli federasyonlardaki yargılanmalarına bakarım. Buradan hareketle, UEFA cezayı kesmiş. CAS onaylamış. Benim Futbol Federasyonum kişinin yönetiminden iki kişiye, birine bir yıl, diğerine üç yıl men, iki profesyoneline de birer yıl vermiş. Ayrıca adı çok geçen bir rakip futbolcuya da önce üç yıl vermiş, sonra Tahkim iki yıla indirmiş. Yani; benim için bu spor platformu dışı yargılanmaların hiç mi hiç önemi kalmamıştır."
Barış Şimşek meselesi
Değerli dostum Yusuf Namoğlu MHK Başkanı iken ekrandaki bir konuşmasında, "Barış Şimşek Trabzonludur... Bu nedenle Fenerbahçe maçlarına veremiyoruz. Biraz zamana ihtiyacımız var" demişti. Şimdiki MHK Başkanı Kuddusi kardeşimiz de, sen tut kafadan, hem de Saracoğlu'na ver... Tamam, Barış Hocanın bir Fenerbahçe maçına verilmesini sabaha kadar onaylıyor ve Kuddusi kardeşi kutluyorum. Ama açılış bir deplasmanda olsaydı, sanki daha gönül rahatlatıcı, daha ustalık kokmaz mıydı?
Ey Federasyon yeter artık!
Aşağı yukarı neredeyse on yıl oldu, belki de daha da fazla... Şunu teklif etmiştim o günlerin federasyonuna; "Kiralık oyuncuların, İngiltere'de olduğu gibi geldikleri takımlara karşı oynamalarını yasak edin..." Olmadı, yapmadılar. Şimdi de çifte standart yaşanıyor doğal olarak. Kimi oyuncunun sözleşmesine madde konuluyor "Bana karşı oynatamazsın" diye, kimi sözleşmede böyle bir madde olmuyor ve kiralık oyuncu geldiği takıma gol bile atabiliyor. Eh, hele hele gündemdeki federasyon sık sık statü değiştirdiğine göre, bunu da rahatlıkla ocakta falan gündeme getirip yasaklasa iyi olur derim.
Paul Gasol deli mi?
Sinyor; gelmişin 35 yaşına... Basketbol bugün dünyanın en yorucu sporu olarak, hem de bilimsel veriler ışığında kabul edilmiş. Sen tutuyorsun, gruptan elenmekten son saniye basketi ile kurtulmuş takımını, sonraki Fransa gecelerinde şampiyon yapıyorsun. O ne hırs be? O ne disiplin, o ne yardımlaşma be? Otur oturduğun yerde! Bak senin yaşındakiler futbolda, biraz Türkiye, biraz da Katar güneşinde yağlanıyorlar...
Cüneyt Çakır ve Ergin Ataman!
Ne alaka değil mi? Biri futbol hakemi, diğeri basketbol koçu... Var var tabii ki... Biri aleni, net bir penaltıyı üç metre yakından görüp, görmüş çünkü ellerini iki yana açıp, sonra da tek elle "Oynayın" diyerek çalmıyor. Diğeri de kimden korktu bilemem, çevresi ne dedi onu da bilemem, açtığı davayı geri çekiyor... Burada hüzün verici durum şu; ikisi de uluslararası isim...
Asıl şimdi teknik adamlık zamanı...
Burak Yılmaz, tecrübem beni yanıltmazsa, devreyi kapadı bile... Bundan sonrası bile hep risk dolu... Şimdi Hamza kardeşimiz bakalım Buraksız nasıl bir yeni oyun modeli bulacak? Öyle ya Galatasaray'da dikine savunma içine koşu yapacak adam yok... Şimdi sanki rakibin üzerine daha fazla oturarak oynamak gerekir gibi... Bekleyelim görelim. Hani iş "Şansa" bırakılmayacaksa...