Hakan Şükür, bana göre, G.Saray'ın ezeli rakibi F.Bahçe'yi çok kolay yenmesinin baş mimarıdır. Tıpkı eski parlak yıllarında olduğu gibi, Hakan, bütün toplara kendini gösterdi, kimini tuttu, kimini servis etti, Necati'nin baş göreve soyunduğu pozisyonlarda ön liberolarla ileri uç arasındaki bölgeye dolgu yaptı, pas duvarı oldu ve özetle, rakibin tandemini perişan etti. Yani, UEFA Kupası'nın gelişindeki gibi yine başrolü oynadı. Ama ne yazık ki, onu, sistemine uymadığı için milli kadroya almayan atari meraklısı hocası maçta yoktu. Öyle bir hoca sahada gördüklerinden bir anlam çıkaramadıktan sonra, ekrandan ne kestirebilirdi ki?.. Yani Hakan Şükür yine, eskilerin argo deyimi ile "Üç paraya gitti..." Eh ne yapalım, bizim Milli Takım'ın da kaderi bu... Daum'un sözleşmesi ne zaman bitiyor? Hani merak ettim; her dişe dokunur galibiyetten sonra, F.Bahçe Teknik Direktörü Daum, sözleşmesinin sezon sonunda biteceğini yönetime hatırlatıyor ya, bu defa da G.Saray yenilgisinden sonra da aynı hassas konuya değinecek mi diye?.. Ne gezer... Lâfı bile yok. Peki, onun yerine ne var? Şu var; her önemsenecek yenilgiden sonra olduğu gibi, futbolculardan biri hedef tahtasının göbeğine oturtuldu. Bu defa isim Tuncay'dı... Ve de menajeri Erdinç... Ben F.Bahçeli futbolcuların yerinde olsam, böyle önemli maçlardan önce, kaybetme ihtimalini göz önünde tutarak, ne menajerimi konuşturur, ne de kendim konuşurum. Bakalım o zaman Daum, kimi hedef gösterecek? İster misiniz, sıra yönetime gelsin?.. Gelir mi? Dönüp geçmişe bir bakın, neler neler göreceksiniz... Demek ki, bunlar ne takım yakmışlar! Bülent Yavuz, yani eski FIFA kokartlı hakem ve bundan önceki MHK'nın başkanı... Elinde bageti, Serkan'ın yere düştükten sonra topu arkadaşına kullandığını göstermeye korkuyor, ya da gösterilmesi gerektiğini bilmiyor. Erman Toroğlu, Hakan Şükür'ün Luciano'ya faul yaptığını iddia edecek kadar tuhaf bir tutum içinde. Kendi top oynadığı yıllardan kalma bir kazmalık gösterisini es geçiyor. Kim bilir, belki de birilerinin aralarındaki buzları eritmeye mi görevli? Ahmet Çakar'ı tam dinleyemedim. Ama bunlar göğüslerinde FIFA kokartlarıyla demek ki, amma takım yakmışlar zamanında... Şimdi de Türk hakemliğini yakmada birbirleriyle adeta yarış ediyorlar... Hele hele Bülent Yavuz'un diğerlerinin sandalına binip kürek çekmesi daha da tuhaf... Geçen sezon Bülent Bey MHK'nın başındayken, çok tatsız, insanın inanasının gelmediği dedikodular yayılmıştı. Şimdi filmi geri alıp, bugünkü yenisiyle yan yana oynattığımızda acayip kaşıntı tutuyor... Futbolun Beceriksizleri Aksiklopedisi! Christian Eichler isimli bir yazar, hayli ilginç bir aksiklopedi hazırlamış. Futbolun Beceriksizleri Aksiklopedisi... Bu aksiklopedide Pele, Zidane, Del Bosque falan yok... Peki, kim var? Özellikle de yakın tanıdık... Christoph Daum... Hani bu dâhi hoca... Beceriksizlikleri neler?.. Yazar ilk olarak, Daum'un yabancı kontenjanını aşarak, takımını, hem de çok sıradan bir Alman takımı karşısında hükmen yenik saydırtışını dile getirmiş. Sonra da, aynı Daum için, 'Köln'ün arka sokaklarında yanlış insanlarla düşüp kalktı...' demiş. Ben bunları Haber Türk'teki programımda söyledim. Bana F.Bahçeliler çok kızmış. Yahu, bunları ben yazmadım ki... Ben sadece yazılanı aktardım... Siz kızacaksanız, kendi hocanıza kızın, ya da onu allayıp pullayıp getirene... Beşiktaş sizce hızlandı mı? Sergen'in oynamayıp, patronajın Tümer'e verildiği oyunlarda Beşiktaş daha hızlı oynamıyor mu? Yoksa bana mı öyle geliyor? Hazır Del Bosque gibi Real Madrid kimlikle bir hoca varken, gelin, bir devrim yapın derim... Amaaaaan bana ne yahu... Ama insan Tümer gibi bir yıldıza hasret yaşamak istemiyor da ondan... Atv'ye af! Atv'nin, F.Bahçe - Efes Pilsen maçındaki yayınını bu sütunlarda eleştirmiştim. İçeriden bir tanıdık aradı, değindiğim o aksaklıkların salondaki teknik aksaklık sebebiyle meydana geldiğini söyledi. Önce hassas davranıldığı için kutluyorum. Ve verilen, 'Bu hafta hiç bir aksilik olmayacak" sözünün takipçisi oldum. G. Saray -Erdemir maçında her şey tamamdı. Tebrikler ve de en önemlisi aynen devam! Koca Bülent, oğlundan gol yedi! Bu da ne demek demeyin. Çok acı... G.Saray ve Beşiktaş kalelerini, hem de en çileli yıllarda defalarca korumuş olan Bülent Gürbüz dostumu kaybettik. Faal futbolculuktan sonra teknik adamlık da yapan rahmetli Bülent'in vefat haberini Sabah şöyle verdi: 'Milli Takım masörü Ergun Gürbüz'ün babası Bülent Gürbüz vefat etti...' Yapmayın be! Şuna benzedi; Coşkun Özarı hocamla bir gün lâflarken, 'Yahu Kemal, bir zamanlar Milli Takımlar Teknik Direktörü Coşkun Özarı'nın oğlu Murat diyorlardı, şimdi televizyon çıktı, Murat'ın babası Coşkun Özarı diyorlar' demişti. Koca Bülent aynı duruma düştü. Burası Türkiye! Tarihimizi hiç bilemedik, ona hiç sahip çıkamadık. Sadece sporda mı? Nerede benim Moda'daki o Rumlar'dan kalan güzelim çarşım? Yerinde ne mi var? Sıra sıra betonarme çirkinlikler... Beşiktaş'ta hakem büyüsü mü var? Böyle şeylere hiç inanmam... Ama sezon başından beri Beşiktaş'ın maçlarını oturup bir kere daha izlesek, sanki bir hakem büyüsünün takımın her tarafından dolaştığını görürüz. Yani birileri, rakiplerle uğraşmasından önce Beşiktaş'a hakem büyüsü mü yapmış? Daha doğru bir deyişle, Beşiktaş'ın inanılmaz bir hakem şanssızlığı var. Kayseri'de, hem de yardımcının beş metre önünde Tümer'in ortasını Balili havada elle kesiyor. Penaltı yok... Sonra Fatih'in eline düşüyor top, ama o da düşenden kurtulmak için oynuyor, bu penaltı... Tamam da, ilk penaltı ne olacak? Cem Deda iyi maç yönetti, yardımcının da olmadığı bir yerde penaltıyı gördü. Ama yardımcının önündeki penaltı güme gitti. Bence Beşiktaş acilen karşı büyü yapmalı... Nasıl mı? Bu işin üstadları var. Onlara danışsın! Conceiçao'ya DNA testi yaptırın! Vallahi ben G.Saray'ın yerinde olsam Conceiçao'ya DNA testi yaptırırım. Ya da bir başta test... Yani önemli olan bu futbolcunun gerçekten Brezilyalı olup olmadığı... Baksanıza, son 10 dakikada G.Saray rakibini 6-2 yakalamışken, Sabri'nin önünde koşarak şahane bir F.Bahçe savunmacısı rolü yaptı. Bir Brezilyalı bunu yapmaz. Benden söylemesi... Yıldırım Demirören başkan ne görüyor? Beşiktaş'ın başkanı Kâzım Kanat'a bir röportaj vermiş. Daha doğrusu gazetede görünen oydu da, işin aslı o değilmiş... Neyse... Başkan orada şöyle diyor, 'Emre davasında sadece PasFotomaç'tan Turgay Demir bizim lehimize mücadele verdi...' Yapma başkan... Bu satırların yazarı, daha maçtan iki gün sonra, Türkiye'de tek başına Emre'ye ceza verilemeyeceğini yazan kişiydi. Ama mücadele vermek adına değil, kuralların işlemesi adına... Demek ki, başkan da sadece yakasında Beşiktaş rozeti taşıyanları takip ediyor. Ya da ben öyle anladım. Yattara ne oynadı? Samsunspor - Trabzonspor maçını izlerken, hayretler içinde kaldım. O sırada Samsun'da olmayı öyle istedim ki... Çünkü düne kadar çizgide oynamasına alıştığımız Yattara, rakip savunmanın göbeği üzerine son adamdı. İhsan hocayla bu yeniliği konuşmak isterdim. Tabii Yattara ile de... Peki, eskisinden daha mı iyi olmuş derseniz, vallahi çok garipsedim ama sanki Yattara bu görevle daha bir sorumluluk almış, daha bir devamlılık içine girmiş gibi geldi... G.Saray'a bir forma hediye edenin... G.Saray basketbol takımının bu haftaki maçında sırtındaki formada isimler yazılı değildi. Sordum, araştırdım, 'Sen dua et de sahaya onlarla da çıkabildiler' denildi. Son ve sondan iki önceki başkanları basketboldan gelmiş bir büyük firmanın takımını salona o haliyle sürmesinden kimsenin vicdanı sızlamadı mı? Kimse bu tablodan utanmadı mı? Hayır, söyleselerdi, birileri forma gibi forma hediye ederdi. Zamanında Terim hoca, nasıl ki, salonda paraları ödedi, bu ucuz işi de illa ki bir yapan çıkardı... Aurelio'ya özel... Ankaragücü'nü, Aurelio'suz yenemez miydi F.Bahçe? Şayet cevap hayır ise, daha önce alınan galibiyetler yalandır. Şayet evet deyip, G.Saray maçına saklansaydı, bu hallere düşülür müydü? Hayır! Peki, kıymet-i harbiyesi kalmamış Manchester'e karşı Aurelio oynatılmalı mıydı? Hayır! Oynatıldı da ne oldu? İlk UEFA Kupası maçı için cezalı duruma düştü. Peki, Manchester maçının son yirmi dakikasında Aurelio alınıp, G.Saray maçının kurgusu sahada denenseydi ne olurdu? Çok iyi olurdu. Şimdi siz F.Bahçeliler aynı soruları birbirinize de sorun bakalım, ne sonuç çıkacak? Song ve Tomas! G.Saray'ın gerçekten kale denilebilecek iki savunmacısı... Hiç kuşkusuz ilk yarının en iyi ikilisi... Bunlardan Song, bir sezon önce menajer Hasan Çolakoğlu tarafından F.Bahçe'ye yanaştırıldı. Önce heveslenilir gibi oldu, sonra Daum 'Takıma Afrikalı istemem' deyince, hemen el çekildi. Tomas, şampiyonlukta pay sahibiyken, Hırvatistan - Türkiye özel maçı sırasındaki bir diyalog yüzünden G.Saray'a teslim edildi... Yani bugün Luciano - Servet ikilisinin yerinde Song - Tomas sarı-lacivertli forma içinde olabilirlerdi. Peki, o zaman G.Saray'da kimler olurdu? Ne soru ama... Onur savaşı vermek kolay mı? Geçtimiz günlerde, Futbol Federasyonu'nun futboldaki şiddet meselesini görüştüğü bir toplantı sırasında F.Bahçe Başkanı sayın Yıldırım'ın, spor basınına, başlangıcı şaka ama sonrası ciddi "Terörist" yakıştırması, orada bulunan TSYD Başkanı tarafından "Espri" diye algılanmış. TSYD Başkanı, gazetedeki sütununda böyle yazmış. Ama aynı TSYD'nin ikinci başkanı, hem de kendi sesi ve görüntüsüyle işin hiç de öyle olmadığını sert bir tepkiyle ortaya koyuyor. Onur savaşı vermek herkesin harcı değildir... Başkanın uğursuz yemekleri! F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, derbiden iki gün önce futbolculara bir yemek verdi. O günden sonra maç saatine kadar bana derbi ne olur sorusunu soranlara, "Vallahi ibre G.Saray'a doğru döndü. Çünkü başkanın bu moral yemekleri takıma hiç yaramıyor. Futbolcular aşırı geriliyorlar" cevabını verdim. Sahadaki F.Bahçe'yi düşünün ve bu yemeklerin sihrini çözün...