Neler yazıldı, neler söylendi Rio'ya hareketten önce... Hatta Sayın Spor Bakanı’nı da yanlarına alarak fotoğraf veren ünlü spor otoriteleri tarafından... Bence önce ülkenin bölgesel farklılarının neler olduğunu, insan yapısını, tabii ki sosyal yaşantısı ile birlikte değerlendirilip iddialı olunabilecek branşları belirleyiniz. Örnek mi? 1976 Olimpiyat Oyunları’nda o dönemin, şimdi yerinde yeller esen minnacık ülkesi Doğu Almanya, koca ABD'yi nasıl sarsmıştı... Bendeniz de naçizane ilk ve son kitabımı da bu büyük başarıyı araştırıp, inceleyip yazmıştım. Bir çok kaynaktan yararlanarak... Örnek ola diye...
Aman dikkat ha!
Fenerbahçe'nin Monaco tarafından elenişinin ardından çekilen UEFA Avrupa Ligi kurası sonrası yöneticilerden Ozan Bey, "Hedefimiz bu kupada final oynamak" şeklinde bir demeç verdi. Ben de derim ki, dikkatli olun! Çünkü birileri ne Türkiye Kupası, ne de UEFA Avrupa Ligi'nde Fenerbahçe'nin hiçbir iddiası bulunmadığını kendi sesleri ve kendi görüntüleriyle açıkça deklare etmişti de...
Ah Sebahattin ah!
İletişim çağındayız ya... Bizim basketbol hakemi ve mahallenin efendisi Sebahattin Merdan kardeşimi kaybetmişim. Hıncal Uluç ağabeyin satırlarında, o da dört gün geç kalmış, okudum. Benim rötar ise neredeyse bir haftadan fazla... “Sabo” sadece bir hakem değil, aynı zamanda bu branşın en önemli eğitmenlerindendi. Sebahattin’in babası rahmetli İbrahim amca, Kadıköy Vapur İskelesi'ndeki gazete bayiinde daha yirmi metreden gördüğü okura, o söylemeden gazetesini uzatırdı. Hele hele Fenerbahçe Sosyal Tesisleri'nde bir yemek yeme kültürü vardı ki, anlatılamaz. Nur içinde yat Sebahattin!
Siz hiç Brüksel'e gittiniz mi?
Brüksel bilindiği gibi NATO ve Birleşmişler Milletler merkezlerinin bulunduğu Belçika'nın başkentidir. Bu kadar önemli uluslararası mevkilerin "askeri" makamlarının acaba şehir merkezlerine ne kadar uzaklıklarda olduğunu biliyor musunuz? Ben gördüm. Ola ki aklımız yerinde değildi, ya da yaş itibarıyla iyi hatırlayamıyoruz, tuttum hayatının yarısından fazlasını oralarda yaşamış bizim hasta Cimbomlu Raşit'e sordum. Karıştırmıyorsam, biri havaalanına 6 kilometre uzaklıkta, diğeri ise şehre 100 kilometre falan... Eh havaalanı da şehrin göbeğinde olmadığına göre... Nereyi mi geliyorum? Bizim askeri birliklerin yerlerinin de şehir dışına taşınma projesi var ya... Çok ama çok geç kaldık. Neyse, zararın neresinden dönerseniz kârdır derler ya... Hele hele şöyle denize nazır biz halk da oturup mükellef bir yemeği 15 liraya yiyebilsek!
MHK'nın vızıltısı...
Yusuf Namoğlu kardeşimizin başkanlığındaki MHK'nın hakemler ve basın mensuplarıyla yaptığı toplantıya şöyle bir bakayım dedim. Rosetti isimli racon kesici yeni kurallarla ilgili bir gösteri yaptı. Hemen ifade edeyim, ben bu yeniliklerin çoğunun torba dolsun anlayışıyla yapıldığı gözlemledim. Asıl yere gelelim. Bence kuralı falan bir kenara bırak Yusuf kardeşim, sen hakemlerine artık yürekli olma talimatını ver. Çünkü o olmadan kural-mural hikaye...
Alnından öperim Melih Gökçek!
Ben ilk yayını atlamışım. Pazar günü öğlene doğru tekrarını yakaladım, ne mutlu ki... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek kardeşimiz öyle bir bilgilendirme sanatı sergiledi ki, şu dandik darbe girişimi ile ilgili, tüylerim diken diken izledim. Neredeyse 50. yılına girmekte olduğum gazetecilik mesleğinin eskilerinden bir harikasını sundu diyebilirim. Önce bu bizim meslek harikası, sonra da malum kepazelikle ilgili bizlere sunduğu belgeler sebebiyle, izin verirse, eh yaş farkımızdan da yararlanarak, kendisini alnından öpüyorum. Hele hele birinin resmen tarih vererek Başbakanlık için söylemleri üzerine....
Derdinizi neden rötarlı hallettiniz?
Geçen haftaki köşemde Galatasaray yönetimini, Süper Kupa kapıya gelmesine ve de hemen ardından ligin başlayacak olmasına rağmen transferin asıl hamlelerini yapmadığı için eleştirmiştim. Kasımpaşa'dan Eren Derdiyok alındı. Her ne kadar bizim çocuksa da, İsviçre eğitimi ve oranın milli takım oyuncusu olarak sanki bir başka açıdan da yabancı... Nokta diyebiliriz bu transfer için... Yani, "Ver, al, kaçtım" gibi dil anlaşmazlığı da yaşanmaz. Ekrandan Türkçesi yerinde anlaşıldı. Yabancılara da hitap edecek yabancı dili de olduğuna göre uyum süreci kısadır. Başka bir pencereden bakınca da, Kasımpaşa'nın Falihler, Necdetler, Hazımlar dönemine dönmekten vazgeçtiğini de görür gibiyiz. Son dakikada Tolga Ciğerci de geldi. O da gurbetçi sınıfından... Eh, geç-meç Galatasaray kendine geliyor galiba... Ama Cavanda nereden çıktı ki? Sonunda gene Sabri'ye teslim olacağınızı da söyleyeyim.
Pereira'dan ne haber?
Sezon bittiğinde üç arkadaşla yemeğine iddiaya girdiğimi yazmıştım. Onlarla Portekizlinin gitmeyeceğine dair girdiğim iddiadan üç yemek kazanmıştım. Neyse, şimdilerde de Fenerbahçe yönetiminin Portekizlinin istifasını beklediği şeklinde haberler yoğunlaştı. Hele hele yardımcıları gönderme gibi tam anlamıyla mide kaldırıcı politikacı hareketi. Yahu siz Fenerbahçe gibi büyük bir firmayı hayal bile edemeyecek adamı ekibiyle 4 milyon avroya getirtirseniz, hem de üç gün sonra kovduğunuz meşhur menajeriniz aracılığıyla, hiç onlar bu mangırı bırakıp gider mi? Ne mi olur? Ödersiniz banknotları giderler... Sonrası mı? Ohooo, Krasic babalar, Serdar abiler, kafayı yemiş Ortegalar, daha niceleri için darphanedeki makineler bozuldu da, çıtını çıkaran tek üye yok...