İki gazeteci arkadaş, Fenerbahçe'nin Kadıköy maçları öncesi, sırası ve sonrası Aziz beyin bundan böyle soyunma odalarına girmememe kararı aldığını yazmışlar. Vay sen misin? Kulüpten hemen yalanlama geldi. Yalnız iş çok garip... Kulüp neyi yalanlıyor acaba? Çünkü daha dün Aziz bey kendi görüntüsü ve kendi sesinden FBTV'de aynı konuyla ilgili Topaloğlu'na şunları söylemişti: "Kardeşim iş kötü giderse hesabı ben vermiyor muyum? Genel kurul karşısında çıkıp kim konuşuyor? O halde neden girmeyeyim?" Gelin siz çıkın işin içinden... Metin Oktay kim, siz kimsiniz? Küçükçekmece'deki stadın adını Metin Oktay iken, hadi yine de hafif dalaşıp, bir işgüzarlık diyelim, Hasan Doğan olarak değiştirildi. Şimdi bu zat-ı muhtereme şu iki soruyu sormak isterim: "Siz, Metin Oktay'ın kim olduğunu biliyor musunuz? Siz, Metin Oktay'la Hasan Doğan rahmetlilerin ülke futboluna ne verdiklerinden, ne kazandırdıklarından haberdar mısınız? Bir kıyaslama yapabilecek durumda mısınız?" Ayıp yahu! Siz kimseniz, sizin bu işgüzarlığınıza, önce, sağ olsaydı Hasan bey karşı çıkardı. Ama desenize "Yaşasın kraldan fazla kralcılık!" Olimpiyat masalları! Bir tantana, bir tantana... Kafilemiz Çin'e yollanırken, neredeyse giden sporcu sayısı kadar madalya sözü edenler bile oldu. Şu bizim ülke bir türlü ideal branşa-ideal sporcu formülünü hayata geçiremedi. Bizden yüzücü, maratoncu dışında, atlet çıkmaz! Boksör çok zor... Halterci, o da devşirme olursa tamam... Güreşçi, bu hocalarla, bu çalışma düzeni ile mümkün değil... Sakın Uzak Doğu sporları demeyin... Beni kesmez... Şimdi, Türkiye birinciliklerinde naralar atanlar, şovlar yapan neredeler? Hani müthiş atletleriniz, yüzücüleriniz, boksörleriniz? Haaa artık Baron de Coubertin'in, "Katılmak önemli" sloganı da (profesyonellik amatörlüğü katlettiğine) göre bitmiştir. O halde madalya isterim ben... Peki, Roberto Carlos neredeydi? Fenerbahçe geçen hafta, hiç de dünya kulübü olma idealine uymayan bir açıklama yaptı. Neymiş; Appiah, Sevilla maçı günü gelip, bankadan mangırı aldıktan sonra maçı izlemeden İstanbul'dan ayrılmış... Neymiş; Appiah, Londra'daki maçı İngilizlerle birlikte seyretmiş... Eeee peki, Roberto Carlos abimiz Chelsea maçlarında neredeydiler? Galatasaray maçında Ali Sami Yen'e geldi de, biz mi atladık? Her ikisi de sakat değil miydi? Biri hiç olmaz yine de maça gelmiş... Ya diğeri? Fenerbahçe'de bu bildirileri kaleme alanı öyle merak ediyorum ki... Belli ki fil hafızalı değil... Muhalefetin kafasına bak! Yine spor dışından bir bölüm... CHP'li Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz haftaki bir açıklamasında, "Sayın Sezer de rektör atamalarında yanlışlar yaptı. Ama AKP medyasına prim yaptırmamak için sineye çekip, tepki göstermedik" dedi. Medyadaki büyük siyaset bilimcilerine (!) bilmediğimden şu soruyu sormak istiyorum; "Böyle muhalefetle demokrasi sağlıklı işler mi?" Trabzon'da sıkıntı patladı! Gazetelerden okuduğuma göre, Trabzonspor'un yurt dışındaki çalışmalarında, kadroya giremeyenler, yani daha önce de değindiğim gibi mal fazlaları, ancak sabahın 06.00'sında idmana çıkabiliyorlarmış. İşte kaos! Yarın Trabzon'a dönüldüğünde, aralarında has Trabzonluların da bulunduğu bu grup sıkıntı olmaya devam eder mi? İşte bodoslama transfer politikasının sonucu... Umarım gemi sahilde bir yerlere çıkmaz! Beşiktaş'ta tiyatro! Yok yok bizim Sevgili Yılmaz Erdoğan'ın sahnesi değil bu... Ah keşke hasta Beşiktaşlı Erdoğan böyle bir oyun sergileseydi... Herhalde bizden daha mükemmelini sahnelerdi. Neyse... Efendim; Beşiktaş'ın yumruk sallama üstatları olan İbrahimleri, tutmuşlar, medyaya sarmaş dolaş fotoğraf vermişler. Eh, suçlular artık kanka olduklarına göre, yönetim de affı çıkarıp üzerine düşeni yapmalıdır. "Otel salonu boks maçı" böyle bir sonuçla biterse , o zaman adama sormazlar mı, "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" diye... Ve aradan geçen onca güne yanılmaz mı? Hakan Şükür için G. Saray mum arıyor mu? Galatasaray'ın hazırlık maçları ışığında, kime sorsanız takımın gol atmasının hemen hemen imkânsız olduğunu söyler. Bendeniz de, Nonda'nın son adam olamayacağını, hatta Ümit'in de bu rolde çabuk hırpalanacağını defalarca yazdım. Şimdi geldik zurnanın zırt dediği yere... Yani bu akşam Şampiyonlar Ligi atlama maçının ilk ayağına... On beş gün sonra rövanşı var. Lig kapıda... Sizce Galatasaray, Hakan Şükür'ü, en azından bu akşam için, kırmızı mumla aramaz mı?