Wanted (Aranıyor)

A -
A +

Hani kovboy filmlerinde sık sık izlerdik; kasabanın her yerine ve şerif bürosunun duvarına, dönemin haydutlarının çizgi resimleri asılıp da, kellelerine ödüller konurmuş ya... Hah işte şimdi bizde de, lig ve kupa maçları yayıncı kuruluşun kablolarını kesenler aranıyor... Oysa, biri çıkıp güvenlik kameralarından faillerin görüntülerinin bulunduğunu, bunların da emniyete verildiğini, hemen maç akşamı açıklamıştı. Sonra ne mi oldu? Aynı şahıs, Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, olayla ilgili suç duyurusunda bulunmuş... Haber birinci ağızdan alınmıştır... Yani biz bulamadık, bizde delil yok, siz polisi devreye sokup bulunuz... Bu, kovboy filmlerini bile solladı... Eee işini bileceksin bu devirde... >> Bizim servis beni nasıl atlattı! Bizim meslekte, tabii gazeteciliğin olduğu dönemde, haber atlatmak en büyük marifetti. Şimdi ise yalan haberde birincilik önem kazandı. Neyse... Ama bizim servis hâlâ eskileri yaşıyor... Ne mutlu... Ne mutlu ama bu defa da beni atlattı. Bizim servisin eli ayağı, hatta kalbi olan Hasan Ali kardeşimin veda partisini atladım... Hasan Ali emekli oldu... O kadar da uğraştım kararından vazgeçirmek için... Yüreğini vererek bizim servise yaptığı katkılarından dolayı onu bir kere daha yanaklarından öpüp, sağlık, mutluluk ve başarı diliyorum... Eh servis alacağın olsun! >> Yapmayın Sayın Hocam! Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, lig maçlarının ağustos ayı başında start almasını, insan sağlığı açısından son derece tehlikeli bulduğunu açıklamış. Hoca, buna gerekçe olarak da sıcaktan çok nemi göstermiş... Haksız da değil hani... Ama, Sayın Kadıoğlu'nun bir konuda bilgisi yok sanırım. O'da şu; bizim çocuklar, bizim teknik direktörler yerlisi ile, yabancısı ile, öyle haftada üç maç oynamaya gelmezler. Hemencecik yorulurlar... Eh, takvim de hayli yüklü... Üstelik bir de 2008'e katılma işi var ya... Yani sıcağa ve neme devam... Demek ki, İngiltere gibi falan olsak, sanatoryumlar futbolcu almayacak... Durum bu Sayın Hocam! >> Şekip Bey diyorsa!.. Fenerbahçe'nin asbaşkanlarından Sayın Şekip Mosturoğlu, bundan sekiz, dokuz ay önce, Tahir Kıran'ı, UEFA ve FIFA'ya şikayet edeceklerini açıklamıştı. Ben de sonucu çok merak eder olmuştum. Hatta, o kuruluşlardan kulüp adına sevindirici bir haber gelirse, alnıma yapıştırıp, ekrana çıkacağım demiştim. Şimdi de, Selçuk Dereli-Federasyon bağlantılı yeni bir şikayetten söz etti Sayın Mosturoğlu... Yine beklerim, Sayın Mosturoğlu... Neyi mi? O kuruluşlardan gelecek olumlu cevabı... Tabii ki sözüm yine söz... Eh, uluslararası deneyime, bilgiye sahip olmak da, öyle kolay iş değildir hani... >> Güle güle efendim! Gazetelerden okuduğuma göre FIFA, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'i huzura çağırmış... Bu defa "Gelin" diyerek... Sayın Bakan gider mi gitmez mi bilemem ama gidecekse yanına bazı kulüplerimizin uluslararası müthiş deneyime bilgiye sahip bazı yöneticilerini de alsın... Öyle ya birlikten kuvvet doğar... Çünkü orası sur dibi... >> Gerets kalırsa, Hakan ne olur? Hakan Şükür'ün bir gazetede şöyle bir demeci çıktı: "Gerets kalırsa, ben de giderim..." Doğru mu, yalan mı bilemem... Ama ben Hakan Şükür'ün ilk defa böyle bir demecine rastlıyorum. Kimsenin tasarrufuna karışmam ama Hakan bunu söylemişse, Galatasaray'ın bir değil, bin defa düşünmesi gerekir... >> Beşiktaş'ın duruşu! "Beşiktaş'ın duruşu" diye bir deyim, bir tanıtma, bir tarif biçimi var. Kim bulduysa şık bir etiket.. Son Fenerbahçe maçının başlangıcı, maçın devamı bununla örtüştü. Ancak ne var ki, tribünden Zico'nun kafasına denk getirilen tükürük ve maç sonrası tepkiler uyuşmadı... Bazı yöneticilerin maç sonrası ufaktan da olsa hakeme, rakiplere laf atması da ters oldu. Hele hele, bir yöneticinin Divan'da kendisine yöneltilen eleştiriler sonucu salonu terk etmeye kalkışması, duruşa hiç uymadı... Diyorum ki, Beşiktaş, önce medyadaki kalemşorlarına bir duruş gösterse de, takımın ateşe atılmasına engel olsa... >> Erciyes-Rize maçının dersi! Ey bu ülkenin mangalda attıklarında kül bırakmayan sayın yöneticileri! Ey bu ülkenin, kazandığında kendinden menkul, kaybettiğinde hakem ve federasyonun eseri yorumları ile ünlenen sayın yöneticileri! Kayseri Erciyesspor-Rizespor maçını ömrümüzün sonuna kadar ders olarak kafanızda tutun! Bakın bakalım, rakip dokuz kişi kalmış olmasına, siz de iki penaltı kazanmış olmanıza ve de beş adet yüzde yüz pozisyon yakalamış olmanıza rağmen, kaderde beraberlik veya yenilgi olabiliyor mu? Cehalet ne kadar da kötü! >> Hüseyin Göçek'i taşıyalım! Hüseyin Göçek isimli bir genç hakemi izliyoruz... Sanki maçın içinde yok... Düdükler net... Pozisyonların içinde... Kendine güven müthiş... Bu genç hakem, aynı zamanda İngiltere eğitimli ve orada maç yönetmiş... Ama göğsünde FIFA'sı yok... Derhal takılmalı... Malum hakem kıyma makinesi hakem eskilerine yakalanmazsa, bu hakemi Avrupa'nın önemli maçlarına aday gösteriyorum. Yanımdan geçse tanımam da, onu da söyleyeyim... >> Trabzonspor'da neler oluyor! Avni Aker'deki son maçta, tribünler yönetimi ve özellikle de başkanı istifaya davet etti. Neden mi? Kupadan da elendikleri için mi? Bilemem... Ligdeki durumdan dolayı mı? Bilemem.. Ama sanırım ki bu tepki, Trabzonspor'un haklarının korunmasındaki ihmale, ya da onu korumaya çalışanlara engel olunmaya. Esasta, Trabzonspor'un başkanı, yönetimi, futbolla ilgili ne kadar ünitesi varsa, oturup, uzun uzun değerlendirme yapıp, önümüzdeki sezona öyle girmelidir... >> Patagonya'da bile olmaz! Patagonya'nın nerede bulunduğunu, 1978 Dünya Kupası'na gittiğimde öğrendim ve gördüm.. Arjantin'in güneyinde bir bölge... Biz Türkler bu yörenin adını, olmayacak bir işin peşine gidildiğinde veya çok olmaması gereken bir durum ortaya çıktığında kullanırız. Şimdi de cezalar meselemiz var, Patagonya'da bile rastlanamayacak. Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu, bazı yöneticilere ceza yağdırıyor. Yağdırıyor da ne oluyor? Hiiiiç... Beyefendi, purosunu yakıp, belki de içkisini de eline alıp, locasından, Şeref Tribün'ünden maçını izliyor. Demecini istediği gibi patlatıyor... Üstelik 5149 numaralı bir de yasamız var, bunlara ceza kesecek. Peki, acaba Patagonya'da bile böyle mi oluyor? Asla ve kesinlikle hayır! Türkiye, önce bu komediye bir son vermeli.. Nasıl mı? Ben hukukçu değilim.... Ama günümüz uygulaması resmen gugukçu işi... >> Çarşılı Fırat! Vallahi çok komik! Fırat Aydınus, kupadaki ilk Fenerbahçe maçını yönetirken, tercih haklarını çoğunlukla Fenerbahçe'ye kullandı diye yazdığımda, tepki aldım.. O tepkiyi gösterenler aynı hakem bir daha atanınca, bu defa "Çarşılı Fırat bu maça atanır mı?" diye maç öncesi feryat ettiler. Ne yaptığınızı bir bilseniz! >> Helal olsun Aurelio! Fenerbahçeli Mehmet Aurelio, Beşiktaş'la oynanan kupa rövanş maçı sonrası kendinden beklenmeyen bir eylem yaparak, vatandaşı Ricardinho'yu, hem de arkadan yumrukladı.. Bu eylem Aurelio'ya hiç yakışmadı.. Ama aynı Aurelio olayın üzerinden neredeyse on beş gün geçmesine rağmen hem de birilerinin ısrarcı baskılarına, senaryo hazırlıklarına rağmen, ağzını açıp tek kelime konuşmadı. İşte Aurelio'nun bu tutumu, herhalde ileride yaşayabileceği cezalık eylemlerde ceza azaltma şansı sağlayacaktır. >> Vestel nasıl kurtuldu? Derler ya, yaşanan bazı olumsuzluklar, ders çıkarma adına yararlı olur ve doğru yol aydınlanır diye... İşte Vestel Manisaspor da ligde böyle kadı. Şayet olaylı Sakaryaspor maçı, süt liman geçip de, Ersun Yanal görevde kalsaydı, şimdiki 40 puanın yerinde yeller estiği gibi, Vestel Manisaspor'u da İkinci Lig'in yeli almıştı. Devrimci hocanın müritlerine duyurulur! >> Lazarov hayalet mi? Anlaşılır gibi değil, gözü unvanlarda olanlar, şu Lazarov'u bir türlü göremediler. Sanki adam hayalet... Hayır değil de... Ortalık yerde.... Giydiği her formanın içinde önemli işler yapıyor... Tekniği var, şutu desen felaket, duran topu müthiş, süratli, çabuk ve mücadeleci, üstelik de tembel değil, koşuyor... Kaç para mı? Vallahi Deivid'in onda biri, Delgado'nun beşte biri, Carrusca ile İnamoto'nun toplamını da yakalayamaz, Musampa'nın da dörtte biri... Üstelik adam artık bizim kadar da Türkçe biliyor ve konuşuyor... Hani, haziran geliyor dedim de.. >> Pankart! Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde, İnönü'nün kapalı tribünlerine çok ince anlamlı bir pankart asılmıştı... Bu pankartın üzerine, Fenerbahçe'nin eski başkanlarından Şükrü Saracoğlu, Faruk Ilgaz, Ziya Songülen gibi isimlerin fotoğraflarının yanı sıra, sarı-lacivertli formayı giyip büyük üne kavuşmuş Can Bartu, Lefter Küçükandonyadis, Ziya Şengül, Rıdvan Dilmen gibi futbolcularınınkiler de vardı. Pankartın sloganı ise şöyleydi: "Saygımız 100 yıllık ebedi dostluğu ve ezeli rekabeti yaşatanlaradır..." Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.