Yaaa Rıza kardeş, yaaa Reha Muhtar! Rıza Çalımbay'ın savunma modelinin 1970'li yılların ortalarından kaldığını, bu modelle oynanmaya devam edildiği takdirde Beşiktaş'ın iyi transferlerle güçlenmiş kadrosunun yarınlarda acı sürprizlerle karşılaşacağını yazmıştım. Hem de daha lig başlamadan... Yani testi kırılmadan... Reha Muhtar üstat (!) da, 3-5-2'yle devam edilmesini, 4-4-2'nin felaket getireceğini, bilgisi dahilinde haklı (!) olarak ilk üç maçın sonucuna bakarak, savunmuştu. Sonuç? Koray, çıktığı sarkık liberoya, kontrada dönerken, rakibine çıkan Gökhan'la çarpıştı. Sonuç? Gökhan belki de aylarca yok... Hep söyledim, yazdım; Beşiktaş, savunmasına en az bir tane iyi tandem oyuncusu bulamazsa, böyle tek kalelerin bile sonunda acı yaşar... Şenol hoca; neden, neden, neden? Şenol hoca ki, dünya üçüncüsüdür, Yattara'nın biri yapışık, diğeri çevrede dolaşan iki markörle takip edilmesini, oyuncusunu oyundan alana kadar izledi (!) Bir saniyeliğine, sanıyorum ki Yattara'nın kendisi bunu yaptı, sola kaçtı, oradan da yerine çağırdı. Şenol hocam; böylesine bir markaj düşünülmüş oyuncuya, sürekli yer değiştirtip neden karşı tarafın aklını karıştırmayı hiç düşünmedin? Küpe olsun e mi!.. Alex'e de, Petkov'a da bravo! Alex'in golü uzun uzun övüldü. Belki de yıllarca övülmeye de devam edilecek. Adamın hakkı... Sağ ayağıyla o köşeye kalktığına da eminim. Ben de yazımda, golün jenerik olarak en azından bu sene asılı kalmasını yazdım. Ancaaaak, Samsunsporlu Petkov korkmayıp topa sırtını dönerek çıkacağına, kafasını uzatsa idi, gol gittiydi. Zaten olsaydı da sayılmayacaktı. Örnek mi? Szymkowiak da Malatya'da öyle bir röveşataya kalktı ama, Malatyalı savunma oyuncusu kafasını sokunca, hakem tehlikeli hareketten endirekt vuruşu verdi. Bu Sabah, bir alem vallahi! Bu satırları yazarken, Hıncal Uluç'u aradım, ulaşamadım. Diyecektim ki, Hıncal dostum; öyle bir spor servisin var ki, kitaplık, derslik... 'Dört Büyükler'in, 'Havuz'un puan musluğundan para almadığını Haber Türk'te üç defa söyledim. Ben de bilgiyi federasyon başkan yardımcısından almıştım. Geçen hafta G.Saray'ın maçından sonra 'Dörtler'in para hanesini boş bıraktılar. Hah dedim, düzelttiler. Ama Pazar ve pazartesi büyük facia vardı. 'Dörtler'in para haneleri yine dolmuştu. İşin daha acısı, puan cetvelinin altında, "Dörtler bu fasıldan para almıyorlar" diye bir dip not vardı. Hiç böyle bir gazetecilik kepazeliği gördün mü? Gerets, yanlış adresteydi! Eric Gerets'in takımı dizişi, oynatışı, Hasan Şaş, Saidou ve Ümit Karan'ı yeniden hayata döndürüşü iyi de, üç gün önce evlenmiş bir oyuncuyu hem de 30 derecede, doksan dakika sahada tutması, en azından Türkiye gerçekleriyle biraz ters değil mi? Ankara'ya cevap! En sadık okurlarımdan biri, TRT'nin Kayseri-G. Birliği maçının sonucunu yanlış verdiğini bildirdi. Olur... Artık TRT'nin özel kanallarla ne farkı kaldı ki?.. Aynı okurum, Sayın Başbakan'la spor medyasının çekilen fotoğrafında neden olmadığımı da sormuş. Toplantıya 15 dakika gel kaldım. Haaa az kalsın unutuyordum, değerli dostum, F.Bahçe - Diyarbakır yazımın bir tek yerinde "Gaziantep" diye geçmiş... Yazımı alan arkadaşımın radyo programı telaşına bağlayalım istersen... Bülent'in yarısı bile etmiyorlar! Hazır G. Saray'dan açılmışken... Efendim; eski G. Saray yönetimlerinden biri, Bülent Akın'ın bonservisine 5.5 milyon dolar, Serkan'ınkine de 7.5 milyon dolar ödemişti. Şimdi hâle bakın! Koca Kily Gonzales'e, Figo'ya, Zapata'ya ve daha unuttuğum bir çok ünlü isme 2 milyon dolar bile veremiyorlar. Sonra da dün Hürriyet'te, bugün Sabah'ta yazan eski bir yönetici, kulübü Canaydın'ın bu hale getirdiğini yazıyor... Bonservislerine toplam 13 milyon dolar ödenmiş ve benim paramla toplam 1 milyon bile etmeyeceklere de parayı Canaydın mı verdi? Peki, kim verdi? Onlar kendilerini çok iyi, hem de çok çok iyi bilirler... Bravo Fatih hoca! Terim hoca, Alpay'ı, Fatih'i, Ergün'ü Milli Takım'a çağırdı. Sanırım spor medyasında Alpay'ı ve Fatih'i ilk yazan bendim. Keşke Ümit Davala da çağrılsaydı. Çünkü Milli Takım'ın defansının üçüncü sınıf olduğunu da ilk yazan bendim. Şimdi, Fatih, Alpay, Tolga, Ergün'den kurulu bir defans, sanırım üçüncü sınıflardan daha güvenilir olur, değil mi hocam? Tahkim mi, şaşkın mı? Tahkim Kurulu, Deniz Barış için F.Bahçe'nin beş günlük yeni bir süre istemesine peki demiş. F.Bahçe'nin ek süre talebi, Deniz'e ödenen paraların makbuzlarının bir türlü bulunamayışıymış... Allah Allah! Oysa başkan Petkov'a aylar önce ödenenleri hemen bulmuştu... "Yersen kanunları" bu ülkenin en geçerli kanunlarıdır. Kulakların çınlasın, eski İstanbulsporlu, Adana Demirsporlu Yavuz kardeşim! Herr Daum, istersen Almanya'ya sor! F.Bahçe Teknik Direktörü Daum, Samsunspor galibiyetinden sonra, seyircisiz maç oynama cezasını hâlâ anlayamadığını söyledi. Doğrudur, bazı maddeler anlayış selülünü zedeler. Ama sen istersen, Almanya Futbol Federasyonu'na sor, onlar neden kapatıldığını sana anlatırlar. Acaba, aynı fiilden Almanya'da başında bulunduğu bir takımın sahası kapatılsaydı, böyle konuşabilir miydin? Konuşsaydın ne olurdu? Hadi bakalım, çık bunu da açıkla... F.Bahçe trafiğindeki rezalet! Yahu, bu memlekette, dört şeritlik bir caddenin üç şeridinin araba parkıyla kapatıldığını görecek bir trafikçi yok mu? Adres mi? Fenerbahçe Burnu'na giden sahil yolu... Ayıp ayıp! Otobüsle geçmek için 15 dakika uğraştık. Cengiz Özdemir'e açık uyarı! Star Medya Grubu'nun başındaki Cengiz Bey'i bir kere daha uyarıyorum. Gazeteniz, arka kapakta "Bunlar Fener'e vız gelir" diye başlık atıyor ve haberin 22. sayfada olduğunu belirtiyor. O sayfayı açtığınızda ise başlık aynen şöyle "İtalyan devi favori ", Hollanda ekibi çıkış trendinde", Hamit'in takımı yıldızlar topluluğu..." Ne kadar uyumlu değil mi? Siz, televizyon programına dalacağınıza, önce bunları düzeltseniz daha iyi olmaz mı? Hele şükür Celal Doğan kardeş! Oh be, Gaziantepspor nihayet bir hoca bulabildi. Sadece Sakıp kardeşimin dönemi hariç, nice değerli kadrolar hoca fukaralığı yüzünden heba olup gitmişti. Nihayet, Hadzibegiç bulundu. Demek ki, isteyince oluyormuş değil mi, Celal Doğan dostum... Attila Gökçe'ye teşekkür! Attila Gökçe ile bir 15 yıl kadar kader birliğimiz vardır. Attila, geçenlerde Milliyet'teki köşesinde, benimle ilgili bir yazı yazdı. İçeriğini yeniden gündeme getirmeye gerek yok. Ama demek ki Attila, bizim spor medyasında hakiki gazeteci olarak tek kalmış... Eeee serde TSYD Başkanlığı da var ya... Mehmet Bey Mehmet Bey, ayıp oluyor haaa! Mehmet Demirkol, yani birilerinin birkaç aydaki dehâsı, harika ve cici çocuğu, tuttu Kâzım Kanat'a çattı. Hem de Kâzım canıyla pençeleşirken... Kâzım'ı ben de eleştirdim. Ama sadece fikir çatışmalarımızda... Haaa, Kâzım'ın TRT için yazdığına ben de imzamı atarım... O ayrı... Ama çingeneye beylik vermişler, tutmuş önce babasını asmış derler ya... Acaba benzedi mi? Yasaklıların tutuklu günleri! Maç yasaklısı Serkan Uzun, Beşiktaş'ın maçını karakolda izlemiş. Çayı önünde, yanında garanti güvenlik, yani polisler... Ne rahat değil mi Serkan kardeş?.. Milli maça sakın gitmeyin! Futbol Federasyonu milli maçın bilet fiyatlarını açıkladığında dudaklarım uçukladı. Yok deve... 150 milyona Danimarka maçı olur mu? Yani maça gitmeyin mi diyorsunuz... Tamam bedava yapmayın ama, bu milletin cebine göre yapsanız olmaz mı? Cumhuriyette, hak kısıtlama! Cumhuriyetle yönetilen ülkelerde hakların kısıtlanması var mı? Hakkı kısıtlanan kim? Spor medyası... Hele hele cumhuriyetlerde basının hakları kısıtlanır mı? Ben bu rejim işlerinden pek anlamam... Ama en azından cumhuriyette bu olmaz diye bilirim. Metin Tükenmez yazmış, böyle şey olur mu diye... Geç kaldım Metin, kusura bakma... Böyle şey tabii olmaz... Ama her şeyinle eller yukarıysan, sen dua et de yine de 100 kişiye izin vermişler... Cumhuriyete dikiz! 30 Ağustos törenlerini izlerken Ankara Hipodromu'ndaki 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerini izlerken yine tüylerimiz diken diken, gözlerimiz hafif nemliydi. Türk Ordusu yürürken, bu ülkeyi bölmeyi düşünen, bu ülkeye kendi bayrağını dikmeye çalışanlara öyle acıdım, öyle acıdım ki...