Herhangi bir ülke ekonomisinde istikrar olması için aranan birçok şart vardır. Bu şartlar arasında karşılıklı sebep-netice ilişkisi şeklinde bir düzen mevcuttur. Sözkonusu şartlardan birinin veya bir kısmının yetersizliği, ekonomideki istikrarı bozar. İstikrarın bozulması halinde ise bunun yeniden tesisi için bütün şartların yerine getirilmesi gerekir. İşte, ülkemizin ekonomik bünyesini kemiren istikrarsızlıktan kurtulmak için de lüzumlu bütün şartların gerçekleşmesi gereklidir. Aksi takdirde bundan kurtulmak mümkün değildir. Bu şartlar nedir diye sorulunca, alınacak cevabın içinde; - Yeterli mal ve hizmetin mevcut olması, - Arz talep arasında denge bulunması - Kamu gelir-gider dengesizliğinin aşırı olmaması, - Ekonomik hayatta istenilen güven ve inancın hissedilmesi, gibi unsurlar şüphesiz en başta gelenlerdir. Bu noktadan hareket edersek şimdiye kadar alınan ekonomik tedbirlerin arzu edilen amaca ulaşması için halen eksikliğini hissettiğimiz unsurun "hükümete, dolayısıyla devlete güven ve inanç" olduğunu söyleyebiliriz. Bu eksiklik, tedbirler ilk alındığı zamanda fark edilmez. Arzu edilen başarıya ulaşılmama hali hissedilmeye başlar başlamaz bu önemli unsurun noksanlığı kendini belli eder. Hemen ilave edelim ki, bu konuda iş başındaki hükümetin tek başına bir çözüm bulması da mümkün değildir. Bu mevzuda toplumun her kesimi kendine düşen görevi tam yapmadıkça bu arada siyaset âleminde yeri ve önemi çok büyük olan partiler milli menfaatlerimize uygun düşecek genel bir anlayış havasına girmedikçe başarı sağlanması kabil değildir. Bu itibarla alınan ekonomik tedbirlerin içinde bulunduğumuz çıkmazdan ülkemizi kurtarabilmesi için bütün milletçe üzerimize düşenleri yerine getirmemizden bilhassa iç politikadan iş ve işçi âleminden elbirliği ile makul bir çizgi dahilinde çalışmaktan başka çaremiz yoktur. Bu arada hükümetin çok partili olmasından kaynaklanan ve sık sık kamuoyuna akseden olumsuz hallerden dolayı sözkonusu çarenin ülkemizde bulunamayacağından bahsedilebilir. Eski koalisyonlarda bunların görülmediği söylenebilir. Ama, eski bir kamu görevlisi olarak bizzat yaşadığımız için biliyoruz aynı durumlar geçmişte de vardı. Fakat, hükümetin gereksiz aşırı şeffaf olması bugünkü siyasi krizler tablosunun çok net şekilde kamuoyuna intikaline sebep olmaktadır. Biz vaktiyle emrinde çalıştığımız koalisyon hükümetlerinde hazırlanan kararnameleri imza sırasında nasıl kasten kaybolduğunu, 1972-1980 arasında planın yapılması için diğer ortaktan gizli Dünya Bankasından bir heyetin nasıl davet edildiğini ve benzeri istenmeyen olayları çok iyi hatırlıyoruz. Ancak, yine de ülkemizdeki şimdiki siyasi ortam ve davranışlara son verilmedikçe, içinde bulunduğumuz istenmeyen durumdan kurtulmamızın mümkün olmadığına inanıyoruz. Bunun için mevcut hükümetin tek partili gibi çalışır olmasında büyük yarar görmekteyiz. İlk 6 aylık ihracatın geçen yılın aynı dönemine göre %2.9 arttığını, Haziran'da toptan eşya fiyatlarının %12.9, tüketici fiyatlarının da %3.1 yükseldiğine bakarak sevinmemeliyiz. Zira, Türkiye'mizin esas derdi, yukarıda da belirttiğimiz gibi, iç siyasi ortamın istikrarsız oluşudur.