Neyleyelim ki, bu pazar sohbetini de, acı bir gerçeğe bırakıyor ve fani dünyadan ayrılan "büyük insan" Ali Rıza Çarmıklı'nın, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Rahmetli Ali Rıza Çarmıklı'yı yakından tanımayanlar, "büyük insan" vasfını belki kavrayamayabilirler. Ne var ki, eksiklikleri "kavramamakla" bitmiyor, çünkü Ali Rıza Çarmıklı'yı yakından tanımak, inanınız ki; sevecen, babacan, dürüst, mert, cömert, vefakâr ve çalışkan bir şahsiyeti tanıma anlamına geliyor. Ya başarıları Ya Ali Rıza Çarmıklı'nın başarılarını unutmak mümkün mü... Doğduğu yer Arhavi'den başlayarak yurt içinde hatta dışında, bir müteahhit olarak gerçekleştirdiklerini hatırlamamak kabil mi... Millete, vatana, devlete ve inancına olan bağlılığından bahsetmemek hiç olur mu... Hele, kulaktan kulağa dolaşan ve nerdeyse bir "efsane" haline gelen iyilikseverliği şimdiden "destan" sayılıyor. "Adam gibi adam" Kısacası, Ali Rıza Çarmıklı, tam anlamıyla "adam gibi adam", örnek gösterilebilecek bir şahsiyetti. Gerçekten de, Türki iş dünyası, tek kelime ile "muhteşem" bir simasını daha yitirmenin elemini yaşıyor. Teşvikiye Camii'ni dolduran, değişik meslek ve muhitten yüzlerce kişinin dualarla uğurladığı Ali Razı Çarmıklı'nın, gönüllerdeki müstesna yeri daima kalacaktır sanırız. Zaten önemli olan bu değil mi? Kayınpeder dolayısıyla çok uzaktan da olsa akraba sayılmamıza rağmen, bir Libya gezisinde yakından tanıma fırsatını bulduğumuz Ali Rıza Çarmıklı'yla daha sonra samimi bir dostluğumuz oldu. Hatta, annesini Hacca götürme görevini seve seve üstlendiğimizden, dostluğumuz bir baba-oğul seviyesine kadar tırmanıverdi... Birbirimize sevgimiz, güvenimiz ömrünün sonuna kadar onurlu sürdü. Hayatta kaldığımız müddetçe de devam edecek. Zaten, o bizler için ölmedi. Ne mutlu, böylesine ölümsüzleşen ölüme... Her şeye rağmen, yine de "ölümün yüzü soğuktur" sözü karşımıza çıkıyor. Ölüm, geride kalanlara üzüntü, yeis ve mutsuzluk veriyor. Üstelik, öyle ölümler var ki, tarifi imkansız acılar içinde bırakıyor. En azından insanı burkuyor... Elden birşey gelmiyor Fakat, elden hiçbir şey gelmiyor. 9 ay kadar önce, aziz varlığımız babamızı kaybettiğimizde, aynen belirtmiştik: "Gerçekten de, ebediyete göç, büyük tecelli. Çok normal karşılanması gerekli bir son... Ancak, yakınların kaybı yine de bir acı en hafifinden bir burukluk bırakıyor. Hele, 'Hacı Reşat' gibi babacan bir babanın yitirilmesi, yüreklerimizi adetâ dağlıyor." Düşen yapraklar gibi Hacı Reşat'tan sonra kimler ebediyete göç etmedi ki... Ancak, her ölüm eleminden sonra. Yüce Allah, insana "sabır" veriyor, "metanet" ihsan ediyor. Düşen yapraklar gibi, Kemal Sunal, Yusuf Tunaoğlu, M. Emin Garbi Arvas, Cenk Koray, Yıldırım Gürses, Kemal Deniz, Oğuz Öngen, Sabit Batumlu, İslam Çupi, Es'ad Coşan, Ali Yücel Uyarel, Ahmet Kabaklı, Necati Yazıcı, Nezih Demirkent, Sabiha Gökçen ve Ali Rıza Çarmıklı Hakk'ın rahmetine kavuştu. ... Ve daha nice yapraklar düşecek... Hepimiz bu "şerbeti" içeceğiz... "Sadece ölüm ölümsüzdür"... Önemli olan, geride bırakılan "hoş sadâ"... Dualarla, gözyaşları ve "minnet" duygularıyla uğurladığımız Ali Rıza Çarmıklı ağabeyimize gani gani rahmet, akraba ve tanıdıklarına "sabır" diliyoruz. Mekanı Cennet olsun... Nur içinde yatsın...