Gökkuşağı hiç de özlenir mi? Durup dururken; gökkuşağı özlemi de nereden depreşti, diyeniniz olabilir. Hele, Kemal Derviş'in programı açıklandığı günün ertesi sabahında, böylesi "renkli" iştiyakın uygunsuzluğundan da dem vuranlar çıkabilir. FENA FİKİR DEĞİL Ne var ki; yine de, yağmur sonrası rengârenk bir ışık huzmesi aklımıza takılıveriyor, benliğimizi sarıyor. Üstelik, fasılalarla düşen yağmur taneciklerinden sonra berraklaşan semada, oluşan tablolara hiç de yabancı değiliz. Fakat nedense artık gökkuşağına sık sık rastlanmıyor, Ya da, yaşadıklarımız, bunalımlarımız gözlerimizi perdeliyor... Oysa, Derviş'in ağzından dökülen rakamları, yapılacak yorumları ve eleştirileri, bir an olsa bile unutmak için, gökkuşağına dalmak hiç de fena fikir değil. En azından rahatlatıcı bir özlem. Aslında, günbegün ağırlaşarak yaşadıklarımız; değil gökkuşağını, yağmurun çiselemesini bile unutturacak cinsten. Ard arda gelen zamlardan, adeta gaspedilen kazançtan ve yarını kara kara düşünmekten, doğrusu gökkuşağı özlemi bile insana lüks geliyor. YARINI DÜŞÜNMEKTEN İşin gerçeği, yarını yani pazartesi gününü düşünmekten, endişe duyuluyor. Ya, yeni program anlaşılmazsa, ya halk tarafından benimsenmezse, ya kilitlenme devam ederse kaygıları tedirgin ediyor. Gökkuşağı özlemiyle başlayan, endişelerle, kaygılarla devam eden bir pazar sohbetinin sonunda, umut tortuları kalabilse yeterli olur sanırız. Krizi atlatacaĞIZ Her şeyden önce umudumuzu yitirmemeliyiz. Sonra "güven" duygularımızı, şu veya bu şekilde örebiliriz. Varsın, Derviş'in açıklamaları için; kimileri "dağ fare doğurdu", kimileri ise "işte kurtuluş reçetesi" deyiversin. Önemli olan; her ne pahasına olursa olsun, yitirdiğimiz morali yeniden kazanmamız veya kazanabilmemiz. Ötesi, hep biçim ve şekil. Çinlilerin "hakikat, çıplak gezmeyi sever" sözünü hatırlamanın tam zamanı yaşanıyor. Evet, ekonomik bakımdan sıfırı tüketmek üzereyken, uçurumu görebildik. Önce bunu kabullenmeliyiz. Sonra da, "bismillah" deyip, yeniden yola koyulmalıyız. Arkasından, acı da olsa, hazırlanan reçeteleri harfiyen uygulamalıyız. Kısacası, dibe vurmak üzereyken, var hızımızla sıçramalıyız. BATARKEN SIÇRAMAK Eğer, maazallah bu sıçramayı başaramazsak, işte o zaman her şeyimizi yitiririz. Gökkuşağını özlemenin anlamı da kalmaz. Yarını, büyük bir umutla beklerken, bir yandan da tedirginliğimizi özenle saklamaya çalışıyoruz. Dileriz ki, yolumuz açık, gökkuşakları "zafer" taklarımız olsun.