Rehavet

Ligin ilk maçında "umut saçan futbol" ve yıllar sonra tribündeki taraftarına horon yerine "samba" yaptırtan sambacılar... Ve tabii ki, gurbetten gelen "fındıkçılar"... Avni Aker'i karnaval yerine döndürmüş... Kapılara 3 saat önceden kilit vurulmuş, maç "lig" yerine "final" havasına bürünmüş... Kafalarda aynı soru: Gerçekten, bir haftadır dillerden düşürülmeyen Trabzonspor bu denli iyi miydi? Yoksa, abartılmış mıydı?  "Savaşan" Trabzonspor, bir haftada rol değiştirmiş... Belli ki, ekran karşısından ayrılmamışlar! Bir haftadır süren övgüler, methiyeler onları havaya sokmuş, G.Antep'i de hırslandırmış. "Haftanın takımı"na hem de kendi evinde kafa tuttular. Bununla da kalmayıp, Metin'i güç durumda bıraktılar. Bu kafa (!) ve bir de ona 36. dakikada Antep'in 10 kişi kalması eklenince, bordo-mavililer iyice "rehavete" sürüklendi. Salazar'ın yokluğu, sambacıların "sessizliği" bordo-mavilileri güç durumda bıraktı. Üç saat boyunca alkış tutan, övgü yağdıran tribünlerin ıslıklarıyla iyice panikleyen bordo-mavililerin imdadına yine Kaptan yetişti. Hami, klasik gollerinden birini atarak hem perdeyi açtı, hem arkadaşlarını, hem de tribünleri yeniden ateşledi. Savunmanın gafı ile yüreği ağzına gelen bordo-mavililer, Beşiktaş maçında olduğu gibi yine son dakika golüyle galibiyete ulaştı. Umuyorum ki, G.Antep maçındaki oyun, futbolculara iyi bir ders olmuştur. Bunun yanında teknik direktör Sadi Tekelioğlu, Cem ve Macit ikilisini bir daha gözden geçirip bu takıma hızlı forvetlere karşı mücadele yeteneğine sahip iyi bir stoper takviye etmelidir. Yoksa, ilerde bunun faturasını ağır öder. Hami'ye gelince... Günün adamıydı. Ancak, yeri asla bu mevcut kadroda 11 olmamalı. Çünkü Trabzonspor'un "genç, dinamik ve savaşan" bir onbiri ve oyun yapısı var. Kaptan, hep böyle rakibin yorulduğu, sahasına çekildiği dönemlerde kullanılmalı.