Musa aleyhisselamın seçtiği on iki kişi Amâlikalılar hakkında malumat toplamaya başladılar. Amâlikalıların güçlü, kuvvetli ve zorba kimseler olmasına hiç aldırış etmeden saldırıya geçmek gerekiyordu. Bununla beraber, hücumda gevşek davranmak ve çekingenlik, İsrailoğullarının âdetleri olduğundan, yine bir pürüz çıkarmamaları için, Amâlikalıların askerî güçlerinin fazla olduğunu, İsrailoğullarına bildirmemek icap ediyordu. Erîha beldesine incelemeye giden on iki kişi, İsrailoğullarının gevşeklik göstereceğini düşünerek, aralarında istişare edip dediler ki: - Şayet biz bu zorbaların hâllerini bütün teferruatıyla, açık açık anlatır, haber verirsek; İsrailoğulları, bunlarla muharebe etmekten çekinirler. En iyisi biz, Amâlikalıların durumlarını gizleyelim. Temsilciler, aralarında bu şekilde anlaşıp, İsrailoğullarının yanına döndükten sonra, yaptıkları anlaşmayı bozdular. Temsilciler arasında bulunan ve Kur'an-ı kerimde; "Allahtan korkan iki kimse" olarak bildirilen Yûşa bin Nûn ve Kâlib bin Yuknâ hariç, kalan on kişi sözlerinde durmayıp, gördüklerini anlattılar. Bu iki zat ise, Musa ve Harun aleyhimesselâmdan başkasına, Erîha'da gördüklerinden hiç bahsetmediler. Onlara Erîha beldesi hakkında bilgi verirken; "Orası çok güzel, çok hoş, nimeti bol bir memleket. İnsanları dev cüsseli, iri yarı; fakat kalbleri zayıf kimseler. Onlar size bir şey yapamazlar..." gibi şeyler söylediler. Fakat, diğer on kişinin, sözlerinde durmayarak, Amâlikalıların durumunu tam olarak anlatmaları sebebiyle, onların zalim ve zorba kimseler oldukları İsrailoğulları arasında yayıldı. Hâl böyle olunca da, gitmekten çekindiler. Musa aleyhisselâm onlara dedi ki: - Allahü teâlânın size takdir ettiği, sizi yerleştirmeyi vadettiği yere, hep beraber gidin, korkmayın, çekinmeyin! Ardınıza dönmeyin! Allahü teâlânın yardımı elbette gelecektir. Çünkü vaadi vardır ve Onun vaadi elbette haktır. Dolayısıyla siz hiçbir şeyden çekinmeyin! Bunlara riayet etmez, söz dinlemezseniz, muhakkak zarara, ziyana uğramış olur; perişan bir hâlde kalırsınız. İsrailoğulları ise, normalde kendilerine yakışan ve nankörlüklerine uyan şu cevabı verdiler: "Hakikaten orada zorbalar var. Gerçekten, onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya giremeyiz."